FUTBOL TERÖRÜ

Dünya ve Türkiye gündemi, bir olaya kilitlendi. 11 Aralık Pazartesi günü oynanan Ankaragücü- Çaykur Rizespor maçına. Maç esnasında herhangi bir olay yok. Müsabakanın yarıda kalması söz konusu bile değil. Ankaragücü, 1-0 önde götürdüğü maçta uzatmalarda yediği gol ile 1-1 berabere kaldı. Buraya kadar her şey normal. Anormal olan ve dünya spor gündemine düşen olaylar da maçtan sonra başlıyor.
Ankaragücü Spor Kulübü Başkanı Faruk Koca, müsabakanın başarılı hakemi Sayın Halil Umut Meler beyefendiyi bir yumruk darbesi ile yere indiriyor. Kraldan çok kralcı Ankaragücü yöneticileri de yerde yatan FIFA kokartlı hakemimize tekmelerle saldırıyorlar. Başkana hoş görünmek kolay değil, bir tekme ile de olsa başkana katkı vermek lazım(!)
Başlar ayak olmuş, ayaklar baş olmuş. Normalde bu tür olayları futbolcular yapacak, başkan ve yöneticiler ise sakinleştirici olurlar. Pazartesi akşamı darp cephesinde Ankaragücü yöneticileri varken Halil Umut Meler'i koruma ekibinde ise Ankaragücü futbolcuları vardı.

Bir hata yapmamak adına maç özetini birkaç defa izledim. FIFA kokartlı hakemimizin bariz bir taraf tutması yok, maçı nizami yönetmiş. Bu saygıdeğmez hazirunu çileden çıkaran son dakikalarda ya da uzatmalarda gelen gol mü? Golü atan hakem değil ki!
Sporun, futbolun daha içinde olanlar iyisini bilirler ama şu anda “VAR” uygulaması ile hakemlik müessesesinde inisiyatif kullanma durumları da ortadan kalkıyor. Hakem bir karar veriyor. Belli bir görüş açısı ile tabii ki. İçeride, VAR odasında çoklu kameralarla izlenen pozisyonlar için hakem VAR odasına çağrılıyor. Daha sonra ne mi oluyor? Kırmızıya dönen sarı kartlar, verilen penaltılar, iptal edilen kartlar, iptal edilen penaltılar vs.
Hakemlerin yerinde olmak istemez insan. Saha içerisinde verdiğiniz karardan belki 5-10 kere dönüyorsunuz. Yan hakemlerin işi, en zor olanı. Özellikle ofsayt pozisyonlarının iptali ve görülemeyen ofsayt kararlarının alınması.
Öyle ya da böyle yüz kızartıcı bir durumu birlikte yaşadık. Yönetici ve sözde başkanın kartlı bir hakeme yumruk atması affedilebilir bir olay değil. Savunma daha bir ucube. Şekeri varmış, yaptıklarını hatırlamıyormuş. Olmadı, bu tür şekeri olan kardeşlerimiz, birer vukuat işlesinler o zaman. Hakemin yüzüne tükürecekmiş. Senin yüzüne kim tükürecek?
Ankaragücü taraftarlarının heyecanını, takıma olan desteğini, yeri geldiğinde agresifliğini biliriz. Başkan ve yöneticilerin darp yeteneklerini de yeni öğrenmiş olduk.
Aslolan devlet ve onun olaylara adaletli yaklaşımı. Sayın Cumhurbaşkanımız, Halil Umut Meler'i aramış, geçmiş olsun dilleklerini iletmiş ve konunun takipçisi olacağını vurgulamıştır. Sonuç ne olmuştur? Gözaltı ve tutuklamalar. Faruk Koca'nın adliye çıkışındaki sırıtması, milyonlar tarafından algılanamamıştır.
Bu vesile ile gündeme gelen bir konu, TV'deki spor programları ve yapılan yorumlar. Genelde izlemem. Eskilerden hatırlarım. Meşhur TV yorumcularını bu hafta izliyorsunuz bir takım hakkında olmaz bu teknik direktörle, takım ruhsuz, diyor. Aynı malum şahıs, bir hafta sonra utanmasa, bu takım şampiyonluğa oynar, diyor.
Aynı pozisyon, aynı oyuncular. Spor yorumcularının bir bölümü “Penaltı yok” derken bir grubu “Kesinlikle penaltı” diyor. Tabii ki yorumu vicdanları ve spor bilgi ve kural uygulamaları ile değil tuttuğu takımın yüce menfaatleri doğrultusunda yorum yapıyorlar. O yorumları izleyen milyonlar, o çarpık görüşler neticesinde toplumda geriliyorlar, birbirlerini geriyorlar.
Medeni insanlar, darbetmezler. Sorunlarını sözle, kültürlü bir şekilde çözmeye çalışırlar. Oturduğu koltuğun ağırlığını taşıyamayanlar, koltuğunu dolduramayanlar, yerlerini terk etmeliler. Niçin mi, koltukta oturanın menfi uygulamaları ülkeye fatura ediliyor.
Devlet, Halil Umut Meler'in yanındadır. Vicdan taşıyan bütün kalpler hocanın ve mağdurun yanındadır.
Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Faruk Koca hastaneden sağlık raporu için çıkışında bir grup memleket insanı tarafından alkışlanmıştır. Ayıptır.
Halil Umut Meler, o sahada bir kamu görevi icra etmektedir.
Geçmiş olsun hocam.
Saygılarımızı sunuyoruz.