Okumakla başlar her şey… İnsan hayatı da oku emri ile başlamamış mıydı? Oku eski bir gazete de olsa oku, oku güzel bir kitap seç kendine, oku sana emredilen kitabı ve insanları oku… Okumaktır insanı güzel yapan, okumaktır insanı hayalsiz bırakmayan. Gayet basit bir soru ile söze girelim. Eğitim mutluluk getirir mi? Sizler için de herkes için de cevap gayet basit. Tabi ki! Peki, şöyle bir düşünelim gerçekten de üniversiteler, okullar bize mutluluk mu getirdi? Artık her ilimizde her köşe başında üniversitelerimiz var. Artık öğrenciler imtiyazlı okulların şartlarını yakalamaya çalışmayacak çünkü her öğrenciye göre okulumuz var. Az puanın mı var a üniversitesine geç, daha mı az çalıştın b üniversitesine geç. Açıkta mı kaldın bu senin sorunun değil biz sana göre bölüm buluruz… Eğitim ile bina sayısı doğru orantılı mıydı? Sanki birileri bize bu orantıyı güzelce fısıldadı ve bizleri mutlu etti. Sevindik bizler de üniversite için uzaklara gitmeyecektik, sevindik çocuklarımız yarış atı olmayacaktı, sevindik ve dedik ki evet şimdi eğitim devrimi oluyor. Oldu, olacaktı, oluyor derken olmadı… Kulaklara hoş geldi yeni yeni binalar, kulaklara hoş geldi sınavsız üniversitelere, liselere geçişler. Dedik ki; ‘helal olsun’. Eğitim sistemini karşı çıkanlara bolca kızılmasına da izin verdik. Dedik ki herkes üniversite okuyacak, te Kars’tan Ankara’ya gelmesine gerek kalmayacak yavrularımızın. Seneler geçti artık her yerimiz okulla doldu… Baktık her köşede bir bina ve kocaman bir tabela a üniversitesi, b temel lisesi… İşsiz üniversite mezunları… Dedik bir girelim şu okullara bir bitirelim şu bölümleri de Allah kerimdir. Olduk doktor mühendis amma bizlere gerek yokmuş… Herkes oldu doktor mühendis. İş yok! E herkes kendi işini bulsun dediler. Çalış üret fırsat elinde, evet fırsat elde de bu fırsat için 70 milyona üniversite açmaya ne gerek? Sonuç ise yığınla üniversite mezunu işsiz… Mesleği olmayan hayalsiz binlerce genç… Sistem mi eleştirmeli gençlik mi? Tabi ki sistemdir bunun sorumlusu. Toplum algısı, okul ve üniversite bolluğu gençleri okuyarak bir çıkış kapısı aramaya itiyor, aileler, toplum baskısı bu gençleri okuması için zorluyor. Özetle otobüs de 3 kişilik koltuğa 10 kişi koşup oturmaya çalışıyor.7 kişi işsiz olarak ayakta kalacak diyen yok. E diğer otobüsler de kaçtı? Mecburen ayakta gidecek bu gençlik. Sonuç mu ayakta can tehlikesi yaşayan ve çevreyi rahatsız eden 7 genç… Ha o oturan 3 kişide hakkıyla orayı kazansa ona da yanmayacağız. O 3 kişide şoförden torpilli… Velhasılı topluma yararsız oturan 3 kişi ve ayakta kalan 7 işsiz genç… Yarış atına dönen çocuklar… Dershaneleri kapadık ve dedik ki çocuklarımız atlar gibi yarışmayacak. Çocuklarımız güzelce okullarına gidecek okuma, düşünme, el becerilerini geliştirecek ve ülkemize pırıl pırıl gençler olarak gelişip yetişecekti. Peki, bu böyle mi oldu? Hayır! Benim sayamadığım kadar paketler açıkladık, milyon liralara akıllı tahtalar taktık ama bir kere açmadık, devlete binlerce kitap bastırdık ama derste bir kere açmadan test kitapları çözdük… Sonuç mu? Sonuç dershane yerine merdiven altı havasız odalarda ders gören öğrenciler…. Yarış atına dönmesin diye dershaneye göndermediğimiz ama okular da saatlerce etüde kalan çocuklar… Yani kafası karışık, bedeni yorgun binler… Gençlerimizin, çocuklarımızın gelişmesi bu ülkenin büyümesi ne binalarla ne de öğretmen sayısı olur. Bu ülkenin büyüyüp gelişmesi öğrencilere verilecek eğitim anlayışı ile olacaktır. Test çözmek yerine öğrenmeyi bilen, okulu yük olarak görmek yerine okulu yaşam alanı olarak gören, hayal kurup o hayali sağlamca yerine koyabilecek gençlere ihtiyacımız var. İster binlerce okul aç, ister her köşeye üniversite kur, öğrenme ile ilgili bir felsefeyi veremediğin ya da hayal gücünü ayakları üzerine oturtamadığın her öğrenci boşluğa sürüklenmeye mahkumdur.
Beyaz önlükle sorun çözdüren eğitim sistemi!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.