İktisat, işletme ve finans konuları yüksek okullarda/ fakültelerde genellikle geleneksel metotla yapılıyor. Yani genel bir merkantilizm, fizyokrasi tanıtımından sonra Klasik İktisat Dönemi (Adam Smith, Ricardo vd.) ile başlıyor, sonra Neoklasiker, Keynesçiler, Monetaristler, Rasyonel Beklentiler vesaire inceleniyor. Üstelik siyasetle yakın olduğundan hemen siyasi alana çekilmesi ve manipüle edilmesi de kolaylaşmaktadır. Modellemeler bolca kullanılıyor, ama burada şikayetler hayattan uzak gibi algılanıyor, yani uygulama ile bağlantılar kurulmazsa havada kalıyor, iktisat konuları… Bu yüzden günümüzde davranışsal iktisat rağbettedir.
Sadece yüksek öğretimde değil ilkokul seviyesinde de ekonomi kitapları yayınlanmaktadır. Bunlardan birisi ulusal bir yayınevi tarafından yayınlanan para yönetimi ile ilgili bir kitap… Kitabı bir ilkokul dördüncü sınıf öğrencisinin elinde gördük, okuyup okumadığını sorduk. Okuduğunu söyledi. Çocuk çok başarılı idi, ama kitap soyut kalmıştı! Bu yazıyı da bu öğrenciden edindiğimiz izlenim üzerine yazma ihtiyacındın dolayı kaleme aldık.
Kitapta hikayenin konusu, paranın ilk defa kullanıldığı Lidya yani Ege Bölgesi’nde bir okulda geçiyor. Yazar gayet ütopik nitelikli bir dünya hayal ederek çocuklara iktisadi olayları anlatmaya çalışıyor. İktisadi davranışlardan tutun finansal borçlanmaya gelir dağılımına kadar pek çok konu ele alınmış, hatta iktisadi suçlar konusu bile işlenmiş.
Tabii ki hayatın karmaşık problemlerinin çocuklara gençlere yetişkinlere bulundukları konuma ve kapasitelerine göre anlatılması önemli bir eğitim konusudur İktisat tahsili gören fakültelerin öğrencileri genellikle sözel nitelikli bilgilere daha yatkındır. Buna karşılık matematik eğilimli öğrenciler daha azdır. Tabii ki burada Türkiye’deki ilkokul, ortaokul ve liselerdeki eğitimin müfredatın önemli rolü vardır. Belki öğrencilere tüm iktisat konuları varsayım yani ütopik örneklerden ziyade okul içi ve çevresinde, ailesinde market pazar alışverişlerinde günlük olayları paranın kullanımı kazanılması harcanması yanında insani değerlerle çalışma ahlakı üretmenin önemi, boşa vakit geçirme ve bedavacılığın toplumları geri bırakacağı gibi iktisadi kalkınma konuları çocukların düzeylerine göre verilirse daha yerinde olur kanaatindeyiz.
Para kullanımı hatta sanal para kullanımı, kredi, planlama, teşvik, prim gibi bir kısım teorik konuların öğretiminde üniversite öğrencileri bile zorlanmaktadır.
Buna karşılık daha pratik nitelikli öğretim metotları tercih edilebilir. Bu kapsamda paranın kazanılması için iyi bir meslek sahibi olmanın insana ve topluma kazandırdığı faydalar, meslekleri icra ederken çalışma kadar ahlaklı olma, harcama yapılırken harcamalarda planlı olma lüzumsuz harcamalardan kaçınma, çevreyi koruma ve gösterişten uzak durmak, çocuğun ailesi ile çarşıda, pazarda gezinti yapması ve fiyatları incelemesi gerektiğinde karşılaştırması, gereksiz harcamalardan kaçınılması, parayı harcarken dikkatli olması gibi pek çok konu çocuklar için eğitici öğretici nitelikte olabilir.
Çalışmanın fert, aile, toplum ve millet için taşıdığı önem, meslek sahibi olma, meslek ahlakı, helal kazanç gibi iktisadi hayatı ilgilendiren konuların çocukların, gençlerin, yetişkinlerin durumlarına göre farklı eğitim metotları ile sunulması tavsiye edilir.
Kısacası, çocukların düzeylerine göre iktisat konularının öğretilmesi ve günlük hayatla ilişkili hale getirilmesi gerekir. Belki ileri düzey iktisat öğretiminde modellemeler anlamlıdır ama çocukların, gençlerin hatta genel halk eğitiminde iktisat konuları ele alınırken (finans dahil yani iktisat veya finans okuryazarlığı eğitimlerinde) geleneksel iktisat yanında davranışsal iktisadın yer alması uygun olur.
FİYATLARI KİM ARTIRIYOR?