Akıl Tutulması

Dünya ve Türkiye yavaş yavaş normale dönüyor. Doğal gündemlerle birlikte olacağız inşallah.

Gündemimizi meşgul eden yurt içi ve yurt dışı meseleler var. Şu anda en önemli ve üzerinde konuşulan gündem Ayasofya’nın cami olarak tekrar ibadete açılması. Bu konu ile ilgili AK Parti’nin görüşleri belli zaten. MHP Lideri Devlet Bahçeli de, gündeme oturan bir açıklama yaptı: “Bundan sonra Ayasofya’da çan yerine ezan sesi duyulacak”. İYİ Parti ise, Meclis’te Ayasoyfa’nın ibadete açılması yönünde bir önerge verdi ancak önerge reddedildi. İktidar kanadı bu önergenin zaman kazanmaya yönelik olduğunu iddia ederek kabul etmedi.

Diğer taraftan Saadet Partisi de Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılıp camiye dönüştürülmesi yönünde görüş bildirdi. Gerçi bu görüşü beraber yol yürüdükleri CHP ve beraberindekilerin fikirlerine uymasa da yıllarca “Zincirler kırılacak, Ayasofya açılacak” sloganları kullanılmıştı.

Bu olaydaki akıl tutulmasını CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’nda yaşadık. “Ayasofya ve Sultanahmet camileri dünyaya mal olmuş değerlerdir, bizim ötemize geçmiştir. Ayasofya ve Sultanahmet Camisi de müze olarak kullanılmalıdır” beyanatını verdi. Belki Sayın Kaboğlu, geçmişine bakarak camilerin kapatıldığı ve af buyurun ‘ahır olarak’ kullanıldığı günleri hatırladı. Gerçi yaşı da buna müsait. CHP zihniyetinin niçin iktidar olamadığının, sebep yada sebepleri olsa gerektir.

Bir diğer konu Libya. Türkiye öteden beri darbeci general Hafter yerine mevcut legal hükumet ve onun başbakanı Sarraç’ın yanında yer aldı. CHP’nin yetkililerinin eleştirdiği yerli ve milli İHA ve SİHA’larımızın üstün yetenekleri sayesinde Hafter Efendi Libya’yı terk etti. Bizim ana muhalefet damat Bayraktar’ın başarılarını çamurla sıvamaya çalışırken Türk mühendis ve sanayicilerin imal ettikleri Bayraktar imzalı İHA ve SİHA’ları yurt dışına satıyoruz.

Buradaki akıl tutulmasını da yine CHP’li bir isimde, Engin Altay’da yaşadık: “Erdoğan Libya petrolünün peşinde, buna izin vermeyeceğiz”

Yanlış duymadınız, Sayın Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Sayın Altay da Millletvekili… Yani bu ifadeyi bir Yunan ya da AB milletvekili kullanmış olsa, “Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen kesimler” deyip geçeceksiniz. Libya’nın Başbakanı olan Sayın Sarraç “Türkiye’nin petrol ihtiyacını karşılayabiliriz” diyor. Bir minnet, bir dost ülke ifadesi! Bir Cumhuriyet milletvekili de “Olmaz, müsaade etmeyiz” diyor. Gerçi aynı Altay, “Libya ile yapılan anlaşmaya HDP ve İYİ Parti ile birlikte ret oyu verdik” demedi mi? Sahi Sayın Altay, on binlerce kilometre ileriden gelen ABD’nin Irak, Suriye ve Orta Doğu’daki petrol bölgelerinde işi ne?

Diğer bir konumuz Yunanistan. Burada bir akıl tutulmasından bahsetmek de ne derece doğru bilemiyoruz. Olmayan şey tutulmaz ki!

Neymiş? Türkiye ile ilgili savaş dahil her türlü hazırlıkları varmış! Hayır, bu konu iç politikada malzeme yapılacak bir konu bile olamaz. Yunan seçmenler İzmir’de denize döküldükleri günleri unutmazlar. Üstelik 1974 Kıbrıs Barış Harekatında ABD ve diğer ülkelerin silah ambargolarına rağmen gereken yapıldı.
Kaldı ki şu anda İHA ve SİHA’larımızın üzerinde 28 santimlik beton bloku delip arkasındaki hedefi imha eden silahlarımız var. Silahlarımızın bir çoğu yerli ve milli. Ayasofya’daki gelişmeleri görüp, Kıbrıs Rum Kesimindeki farklı yerlere Bizans bayrağı asılması ne getirir ki?

Yunanistan’ın bu zırva açıklamasına başta Cumhurbaşkanı ve Milli Savunma Bakanı gerekli açıklamayı yaptılar.

Daha sonra bir Yunan yetkili “Arkamızda kimse yok, herkesin gündemi yoğun, savaşmaya da niyetimiz yok” açıklamasında bulundu.

Savaşsaydın bari! Kendini ve büyük Türkiye’yi bir ölçüp tartacaksın, ondan sonra konuşacaksın. AB’ye ve Almanya’ya el açan bir ülkesin ve amiyane tabirle ‘efelik’ yapacaksın! Buna akıl tutulması değil, “akıl yok olması” ya da “akıl yitimi” denir.

Türkiye’nin bölgesinde güçlü olması lazım. Akdeniz’de güçlü olması lazım. Piri Reis’in torunları Akdeniz sularında.
Elhamdülillah.