Konya’nın Meram ilçesinde, henüz 12 yaşında bir çocuğun evine 5 kız öğrenci bıçakla dayanıyor.
Kapı tekmeleniyor, küfürler savruluyor, tehditler havada uçuşuyor.
Bu satırlar bir polisiye romanın sayfalarından değil;
Türkiye’nin eğitim sistemine, aile yapısına ve toplumsal denetim mekanizmalarına dair acı bir fotoğrafın içinden geliyor.
Olayın içeriği zaten tüyler ürpertici. Ancak asıl korkunç olan şu: Hiçbirimiz artık şaşırmıyoruz.
Bu çocuklar bu öfkeyi nereden öğrendi?
Henüz ergenliğe yeni adım atmış kız çocuklarının, bu kadar organize, bu kadar planlı ve bu kadar şiddet dolu bir saldırı gerçekleştirmesi, bize sadece bir suçu değil, toplumun dikiş yerlerinden patlamak üzere olduğunu gösteriyor.
Şimdi durup sormak zorundayız, Zihinsel olarak “kapıya dayanmak” fikrine nasıl bu kadar kolay ikna oldular?
Okullarda “akademik başarı” dışında bir değer öğretiliyor mu? MEB, değerler eğitimi konusunda sadece kağıt üstünde mi var?
Psikolojik destek birimleri neredeydi? Bu tür olaylar sık sık “münferit” diye etiketlenip geçiştiriliyor. Ama artık yeter.
BU MÜNFERİTLİKTE BİR SİSTEMATİKLİK VAR.
Ve her olay, toplumun ihmal ettiği bir başka köşe taşını yerinden oynatıyor. Biz susuyoruz, görmezden geliyoruz, “çocuk bunlar” diyoruz. Ama çocuklar artık çocuk gibi davranmıyor.
ÇÜNKÜ İZLEDİKLERİ DİZİLERDE ŞİDDET, SOSYAL MEDYADA LİNÇ KÜLTÜRÜ, EVDE İSE SEVGİSİZLİK ÖĞRENİYORLAR. OKULDA ADALET DEĞİL, CEZA; EMPATİ DEĞİL, REKABET ÖĞRETİLİYOR.
Çocukları aileleri değil, telefon büyütüyor…
Bugün pek çok evde çocuklar dijital dadılarla büyüyor. Aile içi iletişim minimuma inmiş durumda.
Ebeveynler kendi psikolojik yüklerini çocuğa aktarıyor. Sevgi yerine bağırış, ilgi yerine ekran veriliyor. Sonra da böyle bir olay olduğunda herkes sorumluluğu birbirinin üstüne atıyor.
Peki ya devlet?
Bu olay, sadece bir asayiş problemi değil. Aynı zamanda bir psikolojik ilk yardım alarmıdır.
O kapıya dayanan kızlar da, içerde korkuyla ağlayan da, aslında sistemin mağdurudur.
Bu çocuklar psikolojik destek, yönlendirme, eğitim ve sevgi eksikliğinden çatırdamış bireylerdir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, “değerler eğitimi” ni haftada bir ders olmaktan çıkarıp, hayatın her anına işlemesi gerekiyor.
Rehberlik servisleri göstermelik olmaktan çıkarılmalı. Okullar sadece sınav başarısıyla değil, çocukların karakter gelişimiyle de ölçülmeli.
BİR GÜN HEPİMİZİN KAPISI ÇALINACAK…
Bu yazıyı okuyanlar belki “bana ne” diyebilir. Ama şunu unutmayın:
Bu tür olaylar çözülmediğinde, ertesi gün sizin çocuğunuzun kapısı da çalınabilir. Ya da sizin çocuğunuz, başka bir kapıyı bıçakla çalabilir.
Bu nedenle artık susmamalıyız. Bu sadece bir aile dramı değil. Toplum olarak sınavdan kaldığımızın resmi.
Kaynak: Abdullah LEBLEBİCİ
ZORUNLU TASARRUF UYGULAMALARI