Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Haberin söylediği kadar, söylemediği de önemli

Haber denince her kavramda olduğu gibi birçok tanım gelir. Günümüzde her ne kadar basılı gazeteler önemini yitirse de internet gazeteciliği geleceğin gazetecilik yapma pratiği olarak yoluna devam edeceğe benziyor. Peki bizler bir haberi okuduğumuzda habere bütüncül bir bakış açısı ile mi bakarız yoksa haberi derinlemesine inceleyerek haberde kullanılan başlıklara, ara başlıklara seçilen görsellere en önemlisi de kullanılan kelimelere göre mi bakarız. Eğer cevabınız başlığa ve haberde olay neymiş diye bakarım oluyorsa maalesef siz medya çağını henüz idrak etmemişsiniz diyebiliriz. Çünkü bugün haber dediğimiz şey, yalnızca bir bilgi taşıyıcısı değildir.
Her haber aynı zamanda bir anlam inşasıdır. İşte tam da bu yüzden, haberdeki “söylem” meselesi önemlidir. Haberin söylem olduğu gerçeğini saklamak için yıllardır haberin tarafsız olması gerektiği yıllardır söylenir. Ancak artık biliyoruz ki, “tam anlamıyla tarafsız haber” diye bir şey pek mümkün değildir. Çünkü haberi yazan bir insan, yani öznel bir varlık. O insanın bir dünya görüşü, bir ideolojisi, bir hayat tecrübesi ve hatta günlük ruh hali bile kurgularken neye odaklanacağını, hangi kelimeleri seçeceğini, hangi bilgiyi öne çıkarıp hangisini arka planda bırakacağını da bu süzgeçlerle belirler. Bugün sık sık karşılaşılan iki farklı medya organında aynı haberin farklı yorumlanmasının nedeni de tam olarak bu durumdur. Aynı olay üzerine yazılmış iki farklı haber okunduğunda biri “göstericiler taşkınlık yaptı, polis müdahale etti” derken, diğeri “barışçıl eyleme polis sert müdahalede bulundu” diyebilir. Olay aynı, ama anlatım bambaşka.
Söylem, işte tam da bu farkın adıdır. Söylem; dilin sadece kelimelerden değil, bir bakış açısından, bir niyetten ve çoğu zaman da bir iktidar ilişkilerinden oluştuğunu anlatan bir kavramdır. Dil, nötr değildir. Sözcükler bazen çok şeyi açık eder, bazen de gizler. Bir haberin dili, toplumda nasıl yankı bulacağını, hangi algının oluşacağını doğrudan etkiler. Örneğin, “mülteci krizi” demekle, “göçmen akını” demek arasında ciddi farklar vardır. İlki, insani bir soruna dikkat çekerken; ikincisi bir tehdit algısı yaratır. Ya da “şehit oldu” ile “öldü” ifadeleri arasında sadece dilsel bir farklılık değil, aynı zamanda ideolojik bir tercih de vardır. Milliyetçi söylemin ortaya çıkmasında halk kitlelerin harekete geçirilmesinde haber büyük bir itici güç olarak karşımıza çıkar. Söylem konusunda en çok başvurulan isimlerden biri Hollandalı dilbilimci Teun A. Van Dijk’tir. Van Dijk, medya metinlerini analiz ederken birkaç temel noktaya dikkat edilmesi gerektiğini söyleyerek analizi Makro yapı ve mikro yapı adını verdiği çözümlemeler üzerinden çözümlemeye çalışır.
Peki, bu kadar okuyucu ne yapmalı önüne gelen bir haberi veya bir metni nasıl anlamlandırmalı, ideolojik altyapısını kendine verilmek istenen mesajı nasıl çözmeli. Bu noktada medya okuryazarlığı devreye giriyor elbette. Bu kadar güçlü bir araç olan dilin farkına varmak, hepimizin medya okuryazarlığı açısından çok önemli. Bugün sosyal medyada, televizyonlarda, internet haber sitelerinde her gün yüzlerce habere maruz kalıyoruz. Ama bunların kaçını gerçekten eleştirel bir gözle okuyoruz? Ne yazık ki çoğu zaman okuduklarımızı mutlak gerçek sanıyoruz. Oysa haber dediğimiz şeyin arka planında bir editörün, bir yayın politikasının, bazen bir patronun, bazen de bir hükümetin gölgesi var maalesef. Bu yüzden haberi sadece gözle değil, akılla ve sezgiyle de okumak gerek. Başlıkların bizi yönlendirmesine izin vermemeliyiz.
Kullanılan sıfatlara dikkat etmeli. Kim kahramanlaştırılıyor, kim şeytanlaştırılıyor? Hangi bilgi ön planda, hangisi yok sayılmış? Bütün bunlar o haberin söylemini oluşturan ve okur kitleye belirli bir ideoloji çerçevesinden okumasını sağlamak amacıyla gerçekleştirilen unsurlardı. Bu sebepledir ki yaşadığımız medya çağında bilgiye ulaşmak kolay, ama doğru bilgiye ulaşmak her zamankinden daha zor hale geldiği gerçeğini göz önüne alarak bilgi kadar, bilginin sunumuna da dikkat etmeliyiz. Haberlerdeki söylem, yalnızca gazetecilerin değil, okuyucuların da sorumluluğundadır. Bilgiyi sadece tüketmeyelim; sorgulayalım, analiz edelim, anlamaya çalışalım. Çünkü haberin söylediği kadar, söylemediği de önemlidir.

Kaynak: Evren Atcı

1 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

BU YILIN DON AFETİ VE MEYVELERİN DURUMU İLE İLGİLİ

HIZLI YORUM YAP

1 0 0 0 0 0