■ Politikacının kaderi ya parlamentoya ya da hapse girmektir. (E. Herriot)
***
Politika, yönetilen kitleleri iktidarlara bağlı tutmak için kullanılan yöntemlerdir. Bunlar güzel vaatleri içerir, kitlelerin gururunu okşamayı, güvenceyi bozmaya kalkanlarla, ters düşenleri cezalandırmayı da.
…
Ronald Reagan diyor ki;
■ Politika en eski ikinci meslek. Birinciyle çok fazla ortak noktası olduğunu fark ettim.
Sessiz çoğunluğun koro halinde bana bir soru sorduklarını sezinliyorum;
“ Öyleyse birinci meslek nedir?”
Biliyorum, benim gibi çoğu kimsenin de bildiğini sanıyorum. Bilenler bilmeyenlere, söylesinler, diye kısa kesiyorum;
Kimi gazeteciler demir parmaklıların arkasında, kimi de Meclis de oldukları için Herriot’a hak vermek gerekiyor;
■ Politikacının kaderi ya parlamentoya ya da hapse girmektir.
…
Siyaset ile politika sözcüklerini eş anlamlı olarak kullanır ve uygularız. Siyaset (Arapça) ve politika (Yunanca). Yunanca politika, Aristo’nun görüşüyle poliste yönetim açısından olayları anlamına geliyor.
Arapça siyaset ise at terbiyesi demek: Seyis ve siyaset sözcükleri akrabadır.
Politikanın mihenk taşı demokrasi için Eflâtun döneminden bu yana öylesine çok şey söylenmiş ve tartışılmış ki şaşırıyoruz.
Demokrasisinin kuram ve kurucularının görüşlerini , 19 Mayıs 1921 tarihli “John Adams’dan, Thomas Jefferson’a mektup” adlı yapıttan özetleyerek aktarıyoruz:
■ Özgür devlet komplike bir makinedir, zembereklerinin, çarklarının, ağırlıklarının güzel ve tam uyum içerisine sokulmasını çağımızın artistleri iyi anlayamadılar ama halk onlardan da daha az anladı.
—
Siyaset ve gülmece;
■ Ünlü siyasetçi Doğu’da konuşma yapacaktı ama halkı Türkçe bilmiyordu. Uyarıldılar; “Yine anlamayacaksınız. Bari önemli siyasetçi ne derse desin, alkışlayıp eledir (öyledir) diyeceksiniz”
Siyasetçi geldi, kürsüye çıktı ve konuştu:
“Size yol yapmadık mı?”
Toplananlar anlamadılar ama alkışladılar:
“Eledir.”
“Tarım kredisi vermedik mi?”
“Eledir.”
“Tohumluk buğday dağıtmadık mı?”
“Eledir.”
“Kömür vermedik mi?”
“Eledir…”
“ Nohut, makarna yardımı gelmedi mi?”
“Eledir…”
“Üçlü kanepe göndermedik mi size?”
“Eledir…”
Önemli siyasetçi yakınarak lafı bağladı:
“Bir de bize hırsız diyorlar…”
İlçe halkı alkışını sürdürdü.
“Eledir.”
■ İsmet Paşanın oğlu Erdal İnönü, bir seçim mitingi için Rize’ye gitmişti. Kürsüde ince zayıf uzun boylu İnönü’yü gören Temel sorar;
– Habu konuşan adam da kimdur?
– İsmet İnönü’nün oğlu Erdal’dır!
Temel konuşur
– Uy desene Paşanun çok günahını almışuz. Rahmetli II. Dünya Savaşı yıllarında bizleri çok aç bırakmıştı. Adaletli davranmuş, kendi uşağını da aç bırakarak ne hale getirmiş!
■ Aday, seçmenlerin dileklerini Yenice sigarası paketinin ardına yazıp, not alıyordu. Aday seçmenlere sormuş;
-Niye gülüyorsunuz?
–Bundan dört yıl önce gelen aday da dileklerimizi Yenice paketi ardına yazmış, gitmişti.
– Hhhhhh!
■ Siyaset dünyamızın duayeni merhum Demirel, karşılaştıklarına ” Nasılsınız” diye sormuyor, “Eyi misiniz ” diyor, sonra yanıtı beklemeden kendi ekliyor:
– Eyisiniz, eyi!
—
■ Sevdiklerinizle siyaset yapmayınız.
Zira; siyaset dostlukları zedeler.
Siyasetçiler yollarına devam ederken;
Siz dostlarınızı yitirdiğinizle kalırsınız.
(Aristoteles)
—
Tiyatro ve Politika;
Almanyanın ünlü politikacılarından Kont Beust, tiyatro sanatçısı Pepi Gallmeyer ile bir ziyafette yan yana oturuyor. Beust, yemek sırasında ünlü yıldıza sık sık iltifat ediyor. Gallmeyer bu iltifatlardan da cesaret almış olmalı ki, Bakana şöyle diyor:
– Arz etmek isterim ki, Sayın Ekselans. Tiyatro ile politika birbirine çok benzer. İkimiz de komedi oynuyoruz. Ama fark şurada; siz çaktırmıyorsunuz.
—
Politika bu, her şey olabilü;
Fransız Meclisinde genç Bakan konuşurken eşini karıştırarak laf atmışlar. Meclis karışmış, iki kanat milletvekilleri birbirlerine girerken, genç Bakan ısrarla söz istemiş. Meclis Başkanı oturumu kapatmış, bağırmasını sürdüren Bakanı odasına davet ederek sormuş;
– Neden bağırıp çağırıyorsunuz?
Bakan öfkeli, burnundan nefes almaktadır;
– Ne karısı? Evli değilim ki karım olsun!
…
Nasıl politikacı olunur?
Oğlunun mesleği için endişelenen baba, odasına bir elma, 10 YTL para ve Anayasa kitapçığı koyarak köşeye saklanmış. Oğlu elmayı alırsa çiftçi, parayı alırsa tüccar ya da finansçı, Anayasa kitapçığını alırsa hukukçu olacaktır. Çocuk eve gelir ve odasına gider. Babası oğlunun hareketlerini izlemektedir. Çocuk masanın üzerindeki parayı alır cebine atar, arkasından elmayı alır ve yemeye başlar ve son olarak Anayasa kitapçığına bakarak sayfalarını karıştırıp bir köşeye fırlatır.
Baba karar verir; oğlu politikacı olacaktır.
—
Kral görevlilere ünlü demirciyi Saraya getirmelerini emretmiş, hemen getirilmiş;
“Yarına kadar bin tane çivi yapamazsan şafakta asılacaksın.”
Bir günde bin çivinin yapılmasına sürenin yeterli olmadığını bilen demirci, ağlayıp sızlamasına karşın yapıma başlamış;
“Sabahın sahibi vardır!”
Saraydan bir görevli sabaha karşı demircinin iş yerine gelmiş. Asılma zamanının geldiğini sanan yakınları ağlamayı hızlandırmışlar.
Görevli sakin biçimde demiş ki;
“ Ne kadar çivi yaptıysanız veriniz. Kral öldü de tabutuna çakacağız!”
—
■ Biz Atinalılar, politika ile ilgili kararları uygun tartışmalardan sonra alırız; en kötü olan şey, sonuçları tartışılmadan politikanın uygulanmasıdır. (Thucydides)
—
Son kıssa; Kastamonu yöresinin slogan olmuş deyimde gizli;
■ Taş düşebülü, ağaç devrilebülü, heyelan olabülü, ayı çıkabülü, her şey olabülü.
Bilinmeyenin keyfi..
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.