Birinci Kılıçaslan muhteşem bir sultandı. Konya’yı payitahtı yapmıştı. Haçlı seferlerine karşı öyle bir direniş gösterdi ki, bu direniş tarihin en büyük ve en güçlü direnişlerine örnek gösterildi.
Anadolu topraklarının yolgeçen hanı olmadığının da, bir nişanesi olmuştu!
Selçuklu üzerine bugüne kadar, dilleri lal olmuşçasına susanlar, konuşmayanlar, bir anda onun farkına vardılar!
Üstelik, dikkate almadıkları Kılıçaslan tarafından Selçuklunun taht şehri yapılan Konya’da yaşıyorlardı. Dünya Tarihi Şehirler Birliği Yönetim Kurulunda olmayı Sultan Kılıçaslan’a borçlu olduklarını akıllarına dahi getirmiyorlardı!
Onu anmamak için, gündeme getirmemek için otuz yıla yakın ayak dirediler!
Sonra olanlar oldu!
Kılıçaslan bir anda herkesin kıymetlisi ve sevgilisi oldu!
Övmede, anmada yarışa geçildi. Haçlılara ilk karşı koyanın o olduğu, Anadolu’yu haçlı sürülerine mezar eden kahraman olduğu anlatıldı, anlatıldı!
Bu ani dönüş, bu birdenbire zuhur eden Kılıçaslan hayranlığı ve sevgisi hiç sorulmayacak mı zannediyorlardı?
Kılıçaslan adını yaşatın diye bugüne kadar neler yazılmadı, neler söylenmedi, ne aldıran olmuştu, ne de duyan!
Unutmayın, unutturmayın, bunu adeta bile bile yapıyorsunuz diye yapılan uyarıları dikkate aldığınızı, değerlendirdiğinizi de bugüne kadar gören olmadı!
Kılıçaslanların şehrinde, onun Türk Milletine, Selçukluya Başkent eylediği şehirde, onu neden sonra anmak gibi, hatırlamak gibi, sempozyumlarda, konferanslarda anlatmak gibi bir gayretin içine girilmesi öylesine anlaşılmaz, öylesine geç kalınmış bir hareket ki, kime ne desek, kime ne anlatsak!
Haçlıların Anadolu’yu bir uçtan, bir uca yarıp geçtiğini, yıkıp geçtiğini adeta yeniden görüyor ve yeniden keşfediyor gibiyiz!
Günaydın desek olmuyor!
Hayırdır inşallah desek, karşılamıyor!
Zararın neresinden diye başlasak, külliyen zarar-ziyan olan bir konuda, “geçmiş olsun Padişahım!” deseniz de teselli dahi sizi teselli edemiyor!
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demek bile zevahiri kurtarmıyor!
Öyle ya da, böyle!
Kimin başına hangi taş düştü bilmem!
Selçuklular ve Haçlı Seferleri bir anda gündeme geldi.
Kütüphanecilerimiz, İlim adamlarımız, akademisyenlerimiz, Selçukluyu, neredeyse, her yerden silmeye çalışan Belediyelerimiz, bir anda silkindiler, adeta titreyip kendilerine döndüler!
Merkez Selçuklu İlçesinde, İlçenin isminden başka nesi vardı Selçuklunun?
Bunun adı aşk diye, aşkı nereye konduracaklarını bilemeyenlerin Selçukluya olan aşklarını bugüne kadar nedense hiç göremedik!
Selçuklu kendini nasıl hatırlattı?
Kim hatırlayın dedi?
Haçlıların Anadolu’da yapmış olduğu zulüm bir anda mı aklınıza geldi?
Selahaddin Eyyubi’ye dolayısıyla Kudüs’e kalkan olan, Kudüs’ün fethini kolaylaştıran Kılıçaslan, İslami Şehirler Başkentliği Kudüs’ten Konya’ya geçerken, mecburen hatırlandı da, bazı insaf ve vicdan sahipleri, eyvah biz ne yapmışız, ne yapıyoruz diye gerçeklere geri dönüş yapma mecburiyeti mi hissettiler?
Kılıçaslanların ruhlarının dolaştığı bir şehirde, onların eninde sonunda anmak zorunda kalınacağını demek ki, bir sizler bilmiyordunuz!
Şehirlerin ruhlarının var olduğu bunun için söylenmiştir!
Gün gelir, hiç beklenmedik bir zaman diliminde, onları anmadan geçemezsiniz!
Yine engel olmaya kalktığınızda, bir bakmışsınız ki, yeter artık, buraya kadar denmiş ve engellenenler sizler olmuşsunuz!
Tıpkı yaşadığımız şu zaman diliminde olduğu gibi!
Onları hem öyle bir anarsınız ki, “el mecbur” denilen hadise tam o zamanda kendini ortaya koyar!
Tarihe dokunmak, sokaklara, caddelere, binalara, dağlara, taşlara dokunmaya benzemez!
İnsana dokunur, maziye dokunur, olaylara dokunur, gerçeklere ve hakikatlere dokunur!
Kaçamazsınız, ne es-ne de pas geçemezsiniz!
Çünkü, susamazsınız, susup geçiştiremezsiniz, duymazdan, görmezden gelemezsiniz, susma hakkınızı kullanmaya imkanınız kalmamış gerçeklere teslim olmuşsunuzdur!
Tarihe dokunmak demek, tarihi tarih yapan Kılıçaslan gibi kahramanlara dokunmak demektir. Tarihin yakaladığı, pençesiyle kavradıkları, ökse otuna yakalanırlarda bilmezler!
Bugün gelinen durum budur, bundan ibarettir!
Sizlerden nice yüzyıllar önce, bu şehrin banileri, bu şehrin gönül sultanlarıyla el ele kurdular bu şehri.
El ele yükselttiler!
El ele yücelttiler!
Selçuklu Konya oldu, Konya Selçuklu!
Göremediğiniz, akıl sır erdiremediğiniz nokta burası. Kılıçaslanlar şehri geri almaya başladı. Yarınlarda kendilerini unutturmayacaklara emanet ettiklerinde, bu yazdıklarımızı hatırlayın!
Sudaki can-1….