15 Ekim Cumartesi günü merkez Selçuklu ilçesi Beyşehir Caddesi’nde, kaldırımda elektrikli bisikletleriyle bekleyen amca çocuklarına, kontrolünü kaybeden bir otomobil çarptı. Bu çarpma sonucunda yaşları 14 ile 18 arasında değişen gençlerden biri hayatını kaybederken beş genç yaralandı. Hızını alamayan otomobil, fabrika duvarına vurduktan sonra takla attı.
Bu olay, durakların, durakların yanında yer alan kaldırımların trafik kazalarına davetiye çıkartmasının her an mümkün olabileceğini gösterdi!
Otobüs ve dolmuş duraklarının bulunduğu kaldırımların, tedbir amaçlı, sabit ve sağlam dubalarla desteklenmesi, bu türden kazaları önlemede faydalı olabilir.
Sürücülerin kaldırımları yol niyetine kullandıkları da şahit olduğumuz görüntülerden. Ne yazık ki, kaldırım kazaları da, geldim-geliyorum diyen kazaların arasında artık.
*****
Rahmetli Necip Fazıl, ” Kaldırımlar” şiirinde, ” Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; / Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. / Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; /
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.” diye anlatmış kaldırımları.
Kaldırımları geniş, kaldırım taşları değişmekten ve değiştirilmekten yorulmayan, yayalara ait olup olmadığı az biraz şüpheli kaldırımlarımız var!
İstanbul’un yüksek kaldırımı değil belki!
İzmir’in Kordon boyuda olmasa, Anadolu’nun kaldırımlarıyla da en gösterişli şehridir Konya.
Bazı semtlerdeki kaldırım taşları kızak gibi, kaydırak gibi inişlere sahip olsa da, bazı semtlerdekiler çatladık, patladık, döküldük bizi değiştirmeyi unutma diye selam gönderse de, bazı semtlerde olanları bizi daracık, bir kaç karış yaptılar, iki kişi yanyana yemin olsun yürüyemez deseler de, kaldırım iyi -kötü yok değil!
Yerine, semtine merkezi olup olmamasına göre kaldırım, kaldırım değil mübarek, tam bir kazanım!
Yayla gibi geniş ve ferah olanlarına derman yetmiyor.
Yayalara bırakılamayacak kadar önem arzetmesi biraz da ondan.
Yayalar şöyle rahat rahat, ferah ferah kaldırımlarda neden yürüyemediklerini o kadar çok sordular ki, alamadıkları cevaplar köylerine, ilçelerine yol oldu.
Neticede, ne şiş yandı, ne kebap!
Kaldırımlar yerli yerinde, yayalar ise kaldırımda nasıl yürünebilir diye neredeyse kitap yazacaklar!
Anlayacağınız kaldırım var, kaldırım yok!
Bu arada isterseniz kaldırım nedir diye merak edenlere açıklamada bulunalıım!
Efendim, yaya kaldırımı deyince; Sokak ve caddelerin iki yanında, yayaların yürümesi için yapılan, hafif yüksekçe yol akla geliyor.
Bir başka ifadeyle; sokaklarda ve caddelerde yayaların hareket etmesi için genellikle döşeme taşlardan oluşturulmuş özel yol anlatılıyor.
Özel derken, yayalara ait olduğuna dikkat çekilyor!
Yaya kaldırımları lafın gelişi olarak yayalara ait özel ve güzel bir yol, kürsülerde hayırlı olsun söylemlerinin eşliğinde yayaların geçişine açılıyor.
Ya sonrası?
Sonrası bağlar gazeli!
Kaldırım işlek ve hele de, cazibe merkezlerinin bulunduğu bir yerdeyse!
Yaya kaldırımından başka her şey olur artık’
Etinden, sütünden, kemiğinden, derisinden faydalanılma tabiri vardır ya…
Otopark olur, atarsınız üç-beş masa, mekan genişlemesi olur. Reklam panolarına evsahipliği yapsın diye dizersiniz belli aralıklarla bir kaç tanesini, esnaf kardeşimize şöyle alâsından yarım dükkan çıkar mı, çıkar!
Kaldırımların olmazsa, olmaz şartı neydi?
Yayalara ait özel bir yol olması!
Siz şehrimizde böyle özel bir yol görebiliyor musunuz?
Göremiyorsunuz, göremezsiniz, bisiklet yolları bile yayalar için kullanamadıkları kaldırımlardan çok daha prestijli!
Gelin o tarifi değiştirelim ve şöyle bir şey diyelim isterseniz; Üzerinde yayalar haricinde, ne isteseniz yer verilebilen, hareket edebilen, şekil ve değişim sağlanabilen yollara, nostalji ve vefa adına yaya kaldırımı denir, ancak, yayalar yürüyemez ve geçemez!
“İyilik aradın mı, insanda kötülük kalmaz!”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.