Konya AÇIK 20°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

İstanbul’un Fethine Başka Pencerelerden Bakmak

İstanbul'un Fethine Başka Pencerelerden Bakmak - Rıdvan Bülbül - Yeni Meram Gazetesi

■ Kostantiniye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir; onu fetheden ordu ne güzel ordudur.

 

(Hadis- Hz. Muhammed)

İstanbul’un fethini kesin bir dille ifade ve  haber veren bu hadis, Kütüb-i Sitte (Buharî, Müslim, Tirmizî, Ebu Davud, İbn Mâce, Nesâî) döneminde, hattâ öncesinde tasnif edilmiş kaynaklarda yer almaktadır.

 

 

İstanbul’un Türkler tarafından fethi  ile Ortaçağ  kapandı, sahneye Yeniçağ çıkmıştı  Bir çağı kapayan, yeni bir çağı  açan İstanbul’un fethi büyük başarıdır, küresel bağlamda da önemli bir zaferdir.

 

 

■ Fetihten önce Fatih Sultan Mehmet kimi zamanlarda tebdil-i kıyafetle halkının arasına karışırdı. Bir gün kıyafet değiştirip çarşıda dolaşmaya başladı. Rastladığı ilk dükkâna girdi ve bir okka tuz, bir okka şeker ve bir okka sabun istedi. Dükkân sahibi bir okka tuzu tartıp verdi ve dedi ki:

– Diğer istediklerinizi karşı komşumdan alın. Zira, o sabah siftahını yapmadı…

Dükkan sahibin bu kıssa dolu sözlerine son derece kıvanan Fatih Sultan Mehmet,  diğer dükkâna girdi; şeker ve sabunu da ondan istedi. O bakkal da şekeri verdi ve dedi ki:

– Sabunu da yandaki komşumdan alınız. Çünkü o daha siftah etmedi..

O bakkal bu tutumu sergileyince Mehmet Han’ın gözleri doldu ve böylesine üstün ahlaka sahip halkın hükümdarı olmaktan mutluluk duydu ve bir gerçeği işaret etti;

“Ben bu ahlaka sahip bir milletle, değil İstanbul’u dünyayı dahi fethederim!”

 

 

Dükkân sahiplerinden dersini aldı ve bunu iyi okudu, fetih hazırlıklarına hız verdi.

■ Fatih,  İstanbul’un fethinden sonra sarayı gezer; mahzene iner. Zindanda karşılaştığı yaşlı  papaza  sorar:

-Buraya neden hapsedildin?

Papaz yanıt verir:

– Arz edeyim Sultanım! Siz İstanbul’u kuşatmaya başladığınızda imparator beni çağırıp, İstanbul’un düşüp düşmeyeceğini sordu. Ben de bilgime dayanarak bunun İstanbul’un uğradığı son muhasara olduğunu ve şehrin elimizden çıkacağını söyledim! Bu sözlerim imparatorun hiç hoşuna gitmedi. Çok kızdı bana! Bir dizi eziyetten sonra beni buraya attırdı.

Fatih Sultan Mehmet bir an düşündükten sonra papaza yeniden sordu;

-Peki bu şehir bir gün gelir bizim de elimizden çıkar mı?

Papaz, yanıtladı;

– Bu şehirde herkesin gözü vardır. Sizin aranızda da sen-ben kavgası başlarsa, kişisel çıkarlar ülke çıkarlarının önüne geçerse, mülklerini yabancılara satanlar çoğalır, yabancılardan medet umanlar artarsa;  işte o zaman bu şehir sizin elinizden çıkar

Adamın bu sözlerini duyan Fatih ellerini kaldırır ve şöyle dua eder:

– Ya Rabbi! Böylelerini kahrına ve gazabına uğratmanı niyaz ediyorum!”

 

 

■   Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet henüz 21 yaşında iken 29 Mayıs 1453’te, at sırtında Topkapı’dan İstanbul’a girdiğinde, doğruca Ayasofya’ya yöneldi. kapıya gelince atından indi, Ayasofya’ya yaya olarak girdi. Kiliseye sığınan savunmasız halk, Türkler Konstantin sütununun yanına geldiklerinde gökte bir melek belireceğine ve bunu gören Türklerin bir daha geri dönmemek üzere Orta Asya’daki vatanlarına gideceklerine  inanıyordu. Ancak Fatih, kapıya dek geldi, korkudan titreyen, yere kapanan dini liderler ile erkekli kadınlı halka şöyle sesleniyordu;

– Sultan Murat Han Oğlu Sultan Mehmet; bu günden itibaren canınız ve hürriyetiniz teminatım altındadır.

 

Fatih Sultan atına binmiş, ordusunun önünde, İstanbul’a ilk kez giriyordu. yanında Akşemsettin, Mola Hüsrev ve Molla Gürani vardı. Şehir halkı yol boyunca dizilmiş, Türk

 

Türk Ordusunu karşılıyor. Bu arada halkın arasından bir çok kimse, ellerindeki çiçek demetini Padişaha Sunmak için ileri atılıyor. Hepsi de Akşemsettin’i ak sakalıyla ağır duruşuyla Padişah sanıp çiçekleri O’na sunmaya çalışıyorlar. Akşemsettin atını geri çekip göz ucuyla Fatih’i göstererek;

– Sultan Mehmet odur, çiçekleri ona veriniz, demek istiyor.

Fatih Sultan Mehmet, çiçeklerle kendisine doğru yürüyenlere Hocası Akşemsettin’i  işaret ediyor ve diyor ki;

– Gidiniz, çiçekleri gene ona veriniz. Sultan  benim, ama O, benim hocamdır.

 

 

Fatih Sultan Mehmet saraydan çıkıp ata bineceği sırada bir derviş, bir kase uzatıp para isteyince bir altın verince dedi ki;

 

– Padişahım ben senin kardeşin olayım da bir altın veresin. Bu hiç İnsafa uyar mı?

 

– Nereden kardeşim oluyormuşsun?

 

– Havva Anamızdan gelmedik mi ?

– Hele şu altını al da git. Eğer öteki kardeşlerimiz duyacak olurlarsa hissene bu kadar da düşmez.

 

 

■ Fatih, İstanbul’u fethettiği gün kenti gezdi,  gözaltındaki Bizanslı Amiral  Lukas Notaras’ın getirilmesini emretti,  armağanlar verdi, sonra, kentin yönetiminden sorumlu olacağını  müjdeledi. Ertesi gün  Notaras’ın evine gitti ve hasta hanımını ziyaret etti;

 

– Olanlara üzülme Allah’ın istediği buydu.  Yitirdiğinin fazlasını verebilirim. yapabileceğin en iyi şey iyileşmektir.

 

 

Fatih Sultan Mehmet atıyla İstanbul’u  dolaşmaya  başladı. Ayasofya’nın tepesine çıktı, kilisenin çevresindeki evlerin harabeye döndüğünü görünce, Şeyh Sadi’nin Farsça kaleme aldığı dizeleri mırıldandı;

“Bum nevbet mîrend der künbedi Afrâsiyâb,

Perde dârî mîkünned der kasrı Kayser ankebût.”

 

Afrâsiyâb’ın mezarının kubbesinde baykuşlar nöbet çalıyorlar, Kayser’in köşkünde de örümcekler perde-dârlık yapıyorlar.

 

 

■  Bir sengine (taşına) yekpare (bütün)

 

acem mülkü fedadır. ( Baki)

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Türkülerimiz (1)

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.