Çok değil, 10 yıl kadar öncesinde, her mahallenin kendine göre bir havası vardı. Görüntüsü vardı. Adres tarif edilebilen noktaları vardı. Güzelim adları, geçmişleri ve ruhumuza sinen hatıraları vardı. Benim mahallem dediğimiz o mahalleler, yalan oldu sevgili okurlar!
Kentsel dönüşüm icat oldu olalı, mahalleleri yıkarken, kültürünü de, tarihini de, geçmişini de buldozerle yıktık, silindirle dümdüz ettik, üzerinde hep beraber halay çekmeyi, açılışlarla nutuklarla kutlamayı da ihmal etmedik!
Şehrimizi el birliği ile yerlebir ettiğimizin halayını çekerken, halay başında Belediye Başkanlarımız hemen yanı başlarında siyasetçilerimiz, şehri yıkanlar, yıkılırsa yıkılsın diyen arsa sahipleri omuz omuza vermişlerdi.
Davul-zurna eskinin tellalları gibiydi!
Adeta diyorlardı ki; Ey ahali, duyduk duymadık demeyin! Bu halay, bu coşku, bu temaşa eski Konya’nın yıkılışıdır!
Kentsel dönüşümün, ucube, heybeti kendinden menkul, ukala, görgüsüz, haddini bilmez, burnu bir karış havada siteleri, içimizde var olan, o ana kadar bastırdığımız canavarları uyandırdı!
Ne oldu? Bütün mahalleler, yeni siteler, yeni kültür bozucular, “hık demiş burnundan düşmüş!” gibi birbirinin tıpatıp benzeri oldu! Al birini vur ötekine, derler ya, aynen öyle!
Mahallemizin ruhuna el fatiha! Ne diyeceğiz? Mahallemiz yok amma, sitemiz var!
Şehrimizin eski, tarihi, adıyla sanıyla o emsalsiz mahalleleri birer, ikişer kentsel dönüşüme kurban gittiler, kurban edildiler!
Ne kalanları kurtarmak, ne de “Nuh deyip de, peygamber demeyen” arsa sahiplerini ikna etmek mümkün!
Konya, kentsel dönüşümün mağdur ettiği, kültürünü, örfünü, adetini, geleneğini paramparça ettiği bir şehir!
Üstelik ne Belediyeler, ne şehir plancıları, ne tarihçiler bu işin şehir tarafında da olmadılar, şehir gözüyle de bakamadılar.
Herkes dut yemiş bülbül olmayı kabullendi, şehrin yıkımını, yeni yapılan hissiz, donuk, soğuk, ruhu olmayan yeni binaları seyre daldılar.
Şehrin kimyası, tamir edilemeyecek kadar bozuldu, en geç beş yıl sonra, yerinde yeller esecek diyorsunuz, duyan yok!
Şehir, şehirlikten çıkmış, betonlaşmış, uyduruk cazibe merkezleriyle, kentsel dönüşüm şampiyonu olmuş, milleti konut sahibi yapıyoruz diye şehri baştan başa yenileyeceğini düşünen anlayışlar açılış üzerine açılış yapıyorlar!
Ne mi diyelim? Yeni beton Konya hayırlı olsun!
Eski Konya’yı yerinde iyileştirme, mevcudu ayakta tutma diye hiç bir şey düşünmeyenlere, düşünenleri dışlayanlara da hayırlı olsun!
Yıkarız, yenisini yaparız, yıkarken, şu kadar kazanırız diyenlerin parlayan gözlerini görmüş olmalısınız! Allah’tan kefenin cebi yok. Bu dünyanın parası öte tarafta geçmiyor. Antik çağlarda geçer diye düşünülmüş, zenginin, variyetli insanın altını-akçesi yanına gömülmüştü. Öbür tarafta da harcasın diye düşünülüyordu. Dünya malı dünyada kalır sözüne en çarpıcı örnekler, parası ile gömülenlerin götüremedikleri ve toprak altında bulunmayı bekleyen hazine ve defineleridir.
Konya’yı baştan başa yenilediklerini düşünenler, Konya namına, Konya diye bir şey kalmadığında, Karun kadar zengin olsanız ne olacak?
Hırs aklın önünde koşmaya başladığında, ne ikazlar, ne dur, ne yapma demeler, nede haklı gerekçeler duyulmaz, duymak istenmez denmiştir, Konya, bu durumda!
Tek katlıyı yıkıp, üzerine çok katlı dikme savaşında. Gökdelen dik deseler sevincinden uykusunu kaçıracak, bir yandan da, bu işten ne kadar kazanırım hayaliyle deli divane olacak aramadığınız kadar çok!
Eski ahşap evlere bakanlar, tarihi için değil, kaç yıldır ayakta kaldığı için değil, şehrin kültürüne değer kattığı için değil, oturduğu alana, kaç kat, kaç daire sığar hesabıyla baktı hep! Bugüne kadar, öyle bakıldığı içindir ki, ya satın aldılar, ya arsa payı üzerinde anlaşmayı yaparak, yıktılar, attılar! Geleneksel Konya yapıları, mimarisi, evleri, sokakları, mahalleleri talan oldu, yalan oldu, kapanın elinde kaldı! Konya’da bugüne kadar yapılan ve yapılmaya devam edilen övülen, teşvik edilen ve alkışlanan budur!
Bu arada, arsasını verip, bir anda rüyasında göremeyeceği kadar eve ve gelire sahip olanların hali, ahvali, yürüyüşü, konuşması, havası değişti!
O kendi halinde herkesin sevdiği, tanıdığı insan gitti, yerine bakış açısı farklı, kargadan başka kuş, Akyokuştan başka yokuş tanımayan, sonradan görme, emlak piyangosu vurmuş yeni bir sınıfın insanı ortaya çıktı!
Bu yeni değişimle de, kültürü, tarihi, geleneği, geçmişten getirdiği ne varsa üzerini iki kat betonla kapatıp, halay çekenlere katıldılar!
Bize gelince; Çok katlı beton binaların, insan kalplerini de betonlaştırmaya başladığını, betonlaşan kalplerde, ne hısım-akrabalık, ne komşuluk, ne dostluk, ne de arkadaşlık gibi güzel hasletlerin olmayacağını, olamayacağını kentsel dönüşümlerle birlikte kaybettiğimizi ne zaman göreceğiz, ne zaman anlayacağız?
Hüzün Mevsimi Ya Da ‘Üşüyorum, üşüyorsun, üşüyorlar’