Konya AÇIK 29°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Feth, Fatih ve gönüllerin fethi!

Feth, Fatih ve gönüllerin fethi! - Erol Sunat - Yeni Meram Gazetesi

İstanbul feth olalı 563 yıl oldu sevgili okurlar. Varsın, Batı fethi içine sindirememiş olsun. Varsın hala İstanbul’da gözü olsun. Varsın, İstanbul Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir desin.

Batı, bildik bileli hasistir, kıskançtır, hırslıdır, gururu ve kibri herşeyin önüne geçer.

Paylaşmayı ve bölüşmeyi bilmezde, sevmez de…

Aşamadığı dağları, bükemediği bileği, giremediği yüreği sinsilikle, hileyle, entrikayla, aralara nifak tohumları ekmekle aşmaya ve yenmeye çalışır.

Batı gönül almayı bilmez, batı da yarım elma gönül alma gibi deyimler, deyişler ve atasözleri de bulunmaz, gönülleri feth etmeyi yakmak, yıkmak ve dümdüz etmek olarak algılamıştır. Kendinden önceki medeniyetlerin ve kültürlerin yaşamasına tahammülü yoktur. Kendinden başkasına itimat etmez, güvenmez.

Sevgi nedir, aşk nedir, sevda nedir, tutku nedir bilmez!

İnsana saygısı yoktur. İnsanları kullandığı sürece yüzüne güler, sonra da buruşturup atar bir kenara!

Batı için bir yeri zaptetmek demek, sonrasında taş üstünde taş, gövde üzerinde baş bırakmamak demektir.

Batı tarihlerinde Fatih unvanı verilenler, milyonlarca insanı gözünü kırpmadan katleden insanlardır.

Üç kıta üzerinde bin yıl merhametsizlik ve vahşetin adresi olan Roma’nın eli kanlı Konsülleri ve İmparatorları, Maya ve Aztek medeniyetlerini yerlebir eden milyonlarca insanı katleden, kendilerine İspanyol Fatihler denilen katiller sürüsü, fethi ve feth etmeyi hiç öğrenemeden, hissetmeden geldiler ve geçtiler.

Fetih kan dökmek değildir. İnsan hayatlarını söndürmek değildir, şehirlerin imarından önce, gönüllerin imar edilmesidir.

21 yaşındaki II.Mehmet, özündeki, ruhundaki, mayasındaki, fıtratındaki “Fatih” olma özelliği ile İstanbul önlerinde gözüktüğünde, İstanbul’un yapacak bir şeyi yoktu!

Biraz direndi, biraz dayandı.

O güne kadar o aşılamaz surların önüne böylesi bir yiğit gelmemişti.

Gedik açılamayan surlarında, kapatılamayan, kapatılması mümkün olmayan gedikler açıldığında, burçlarında Osmanlı bayrakları dalgalanmaya başladığında, ne yapsındı İstanbul?

Teslim oldu genç Padişaha ve ordusuna…

İstanbul’u batılı bir ordu kuşatıp teslim alsaydı, günlerce yağmalar, insanları katleder, sağ kalanları esir pazarlarında satardı.

Nitekim, Latinler, IV. Haçlı Seferi diye niyetlenmiş, İstanbul’u ellerine geçirmişlerdi. Öldürmedikleri insan kalmadığı gibi Kiliselerdeki mumlara varıncaya kadar yağmaladılar!

21 yaşındaki II. Mehmet, korku içinde ölümlerini bekleyen Bizanslılara, canlarından ve mallarından emin olduklarını söylemişti İstanbul’a girdiğinde.

Fethin özü de, buydu, ruhu da, sözü de…

Fetih için, sevgi dolu bir yürek gerekti!

Öyle bir yürek olmasaydı II. Mehmet, Hz. Peygamberin övdüğü komutan olabilir miydi?

Kumanda ettiği ordunun gözünü budaktan sakınmayan, Hz. Peygamberin övdüğü ordunun askerleri olmak için şehadete ermeye surlara tırmanan iman dolu kalplere sahip erleri, Hz. Peygamberin iltifatlarına mazhar olabilirler miydi?

Fetih zamanı gelip-çattığında, onu engelleyebilecek hiç bir güç yoksa da, ne Papalık, ne Venedik, ne Avrupa’nın anlı-şanlı İmparatorları ve Kralları, nede Karamanoğlu bu fethin gerçekleşeceğine inanıyordu.

Yaradan onu bir savaş dahisi olarak yaratmıştı.

Altı dili anadili gibi konuşan, hem usta bir silahşör, hem gönül adamı, hem de yaşının bir hayli üzerinde olgunluğa sahip bir devlet adamıydı.

İşte biz o yüreğe Fatih dedik!

Batı ne bilsin, gerçek Fatih’i, ne bilsin gerçek fethi. 

Ne bilsin, fethin manasını, anlamını ve ulviliğini?

Hiç görmedi, hiç yaşamadı ki!

Sadece İstanbul’u fethetmedi Fatih, bütün İslam Alemininde gönlünü fethetmişti. O devrin İslam devletleri günlerce bayram ettiler. Fethi kutladılar. Fatih’e dualar gönderdiler. O dualar tam 563 yıldır devam ediyor.

Bu fetihten çıkaracağımız çok ders var sevgili okurlar. Gönüllerin fethedilmesi,  kale fethetmekten, şehir fethetmekten, siyaseti fethetmekten çok daha zordur.

Bizleri yönetenlerin, idare edenlerin, yönetmeye talip olmayı düşünenlerin, insanımızın sevgiyle bağlandıkları insanlar ve liderlerin, Yunus Emre’nin, ” Hepisinden iyice bir gönüle girmektir” düsturunu unutmamaları gerekiyor.

Çünkü biz, kendimizi bildik bileli, gönlü yüce olanın, gönüllerimizi feth edenin arkasından nasıl gittiğimizi bilemedik. Çünkü, gönül fetholundu mu, insanı yürütmez, kanatlandırıp uçurur denmiştir!

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Hafta Sonu Esintileri

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.