Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Afganistan-Pakistan krizinde çatışmadan ateşkese giden süreçte neler yaşandı?

8 Ekim'de başlayıp 15 Ekim’e kadar hızla bir misilleme sarmalına dönüşen çatışmalar, 17 Ekim'de geçici bir ateşkes ve ardından 19 Ekim'de Türkiye ve Katar’ın arabuluculuğuyla imzalanan barış anlaşmasıyla kontrol altına alındı.

Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Hayati Ünlü, Afganistan-Pakistan krizinde çatışmadan ateşkese giden süreci AA Analiz için kaleme aldı.

 

Pakistan ve Afganistan, bir haftadan uzun süren ve bölgesel bir savaşa dönüşme riski taşıyan sınır çatışmalarının ardından acil ateşkes konusunda anlaştı. İki ülkenin savunma bakanları, Türkiye ve Katar aracılığıyla Doha’da gerçekleştirilen görüşmelerde barış anlaşması imzaladı. Her iki ülke de kalıcı barış ve istikrar için çalışma konusunda mutabık kaldı. Bu çatışmalar, ABD’nin 2021’de Afganistan’dan çekilmesinden bu yana yaşanan en ciddi tırmanma olarak kayıtlara geçti. Çatışma şimdilik Türkiye ve Katar’ın arabuluculuğuyla kontrol altına alınmış olsa da, Pakistan Talibanı’nın (Tehrik-i Taliban Pakistan – TTP) ateşkes çerçevesine dahil olmaması ve bölgedeki ekonomik ve jeopolitik baskıların devam etmesi, ateşkesin sürdürülebilirliğini ve yeniden tırmanma risklerini artırmaktadır.

Kökenler ve vekâlet ikilemi: İki Taliban’ın anatomisi
Çatışmanın dinamiklerini anlamak, iki farklı ama ideolojik olarak bağlantılı aktör arasındaki ayrımı kavramaktan geçiyor. Afganistan’ın resmî idaresini elinde tutan Afgan Talibanı (İslam Emirliği), ile Pakistan devleti, askeri güçleri ve sivil hedeflere karşı asimetrik saldırılar düzenleyen militan bir isyancı hareket olan Pakistan Talibanı (TTP) arasında önemli bir fark var. Peştun etnik kökenli nüfusla iç içe geçmiş olan TTP, sıkça Afganistan topraklarına sığınarak Pakistan-Afganistan sınırının engebeli ve gözenekli yapısından faydalanmaktadır.

Temel gerilim noktası: Barınak ve destek iddiaları
Afganistan, TTP’ye herhangi bir destek sağladığını şiddetle reddederken, Pakistan bu inkârları kabul etmemekte ve Afgan Talibanı’nın TTP’yi desteklediği konusunda ısrar etmektedir. Pakistan’ın bu ısrarı, baş düşmanı olarak gördüğü Hindistan’ın mali desteğiyle TTP’ye barınma sağlandığı iddialarını da içeriyor. Bu durum, İslamabad ve Kabil arasındaki temel jeopolitik güvensizlik ve gerilimin ana kaynağını oluşturmaktadır.

Jeopolitik çarpan etkisi: Dış faktörlerin etkisi
Pakistan’ın Afgan Talibanı hakkındaki güvensizliği, Hindistan’ın stratejik hamleleriyle daha da artmaktadır. Krizin Afganistan Dışişleri Bakanı Amir Khan Muttaqi’nin Hindistan gezisi sırasında patlak vermesi, iki ülke arasında yeniden gelişen ilişkilerin Pakistan’ın güvenlik ikilemini besleyen bir jeopolitik adımı temsil ettiğini göstermiştir. Hindistan’ın Belucistan Kurtuluş Ordusu gibi gruplara destek verdiği iddiasıyla zaten rahatsız olan Pakistan, Yeni Delhi’nin Kabil ile geliştireceği ilişkilerin iç istikrarsızlık olarak kendisine döneceği endişesini taşımaktadır.

Çatışmayı etkileyen bir diğer dinamiğin ise ABD’nin bir süredir Afganistan’da bulunan Bagram Hava Üssü’ne geri dönüş arzusunu açıklaması olduğu tartışılmaktadır. Afgan Talibanı, ABD ile Pakistan’ın yeniden yakınlaşmasından endişe duymaktadır. Bagram Hava Üssü konusunda, ABD’nin Pakistan’ın desteği olmadan başarı elde edemeyeceği yönündeki değerlendirmeler ve bu nedenle iki ülkenin yakınlaşması, Taliban’ı yeni müttefikler aramaya itmiştir.

ABD’nin çekilmesi sonrası oluşan boşluğu doldurmaya çalışan Rusya-Hindistan-İran üçlüsüne karşı, Pakistan’la gelişen ilişkiler üzerinden Bagram Hava Üssü’ne dönme hedefi, Afgan Talibanı’nı ABD karşıtı bloğa yakınlaştırmıştır.

Bagram Hava Üssü’nün Çin’in nükleer tesislerine en yakın stratejik noktalardan biri olması da önemli bir boyuttur. Çin’in ABD ile derinleşen rekabetine rağmen, uzun bir dönemdir Pakistan’la geliştirdiği askeri ve ekonomik ilişkilerden dolayı İslamabad karşıtı net bir tavır sergilemeyeceği tahmin edilmekteydi. Ancak ABD-Pakistan yakınlaşması sonrası Çin’in Pakistan’a yönelik askeri teçhizat sevkiyatını durdurması ve hatta yaptırımlar uygulamaya başlaması kritik bir jeopolitik tepki olarak değerlendirilmiştir. Çin’in Pakistan kadar Afganistan’da da önemli maddi varlıklarının bulunması, bölgedeki krizin en fazla rahatsız edeceği aktörün Pekin olma ihtimalini güçlendirmektedir.

Çatışmadan ateşkese: Konvansiyonel savaşın imkânsızlığı
8 Ekim’de başlayıp 15 Ekim’e kadar hızla bir misilleme sarmalına dönüşen çatışmalar, 17 Ekim’de geçici bir ateşkes ve ardından 19 Ekim’de Türkiye ve Katar’ın arabuluculuğuyla imzalanan barış anlaşmasıyla kontrol altına alınmıştır. Çatışmanın konvansiyonel bir savaşa dönüşmesi, askeri doktrin ve kapasite açısından zaten imkânsızdı. Dünyanın altıncı büyük ordusuna, gelişmiş savaş jetlerine ve binlerce topçu gücüne sahip Pakistan’ın mutlak üstünlüğüne karşı, Afganistan’ın düzenli bir açık savaş için gerekli ağır zırh, modern uçak ve sofistike istihbarat yeteneklerinden yoksun olması bu öngörüyü kanıtlamaktaydı.

Ancak krizin derinleşme ihtimalinde asimetrik bir savaş riski oldukça yüksektir. Afgan ve Pakistan Talibanı, on yıllardır süren deneyimleriyle asimetrik isyancı savaş doktrininde son derece ustadır. Afganistan, Pakistan’ı konvansiyonel olarak yenemese de, onu uzun süreli bir yıpratma savaşına çekme potansiyeline sahiptir. Hâlihazırda etnik Beluç ayrılıkçılar, Keşmir’deki militan gruplar ve Horasan İslam Devleti (DEAŞ) gibi çok sayıda iç güvenlik tehdidiyle mücadele eden Pakistan için uzun süreli bir asimetrik cephe, ülkenin iç istikrarını ciddi şekilde zorlayabilir.

Ateşkesin kalıcılığı ve kritik zorluklar
Ateşkesin ilan edilmesine rağmen, kalıcılığına şüpheyle yaklaşılmaya devam edilmektedir. Her iki taraftan gelen söylem “sert” ve “uzlaşmaz” görünmeye devam etmiş ve sınır ötesi çatışmalar tam olarak ortadan kalkmamış görünmektedir. TTP, ikili ilişkilerde belirgin bir tıkanma noktası olmayı sürdürmekteyken, Pakistan Savunma Bakanı yakın zamanda, Pakistan heyetinin artık TTP sorunlarını görüşmek üzere Kabil’e gitmeyeceğini belirtmiştir. Bu durum, müzakere sürecinin daha zahmetli olacağı ve büyük olasılıkla Türkiye gibi üçüncü ülkelerde yürütüleceği anlamına gelmektedir.

Ateşkesin sürdürülmesindeki en büyük engel, TTP’nin veya ona bağlı diğer grupların barış görüşmelerinin tarafı olmaması ve anlaşmalara tabi olmamasıdır. TTP’nin olası her bir eylemi Afgan Talibanı üzerine bir yük bindirecektir. Afgan Talibanı’nın TTP’nin faaliyetlerini kısıtlama sorumluluğu ise, sızmaların önüne geçmek bağlamında sınırın gözenekli yapısı nedeniyle oldukça zor görünmektedir. Afganistan toprağının kolayca kullanılması bağlamında Kabil yönetiminin kontrol noktasında zayıf kaldığıysa önemli bir gerçekliktir.

Sonuç olarak, iki ülke arasındaki çıkmazlara ve çevreden gelen jeopolitik baskılara rağmen, doğal ticaret ortakları olan iki ulusun ekonomik krizlerini atlatmak için birbirlerine ihtiyaçları olduğu gerçeği, ekonomik zorunluluğun gerilimi yatıştırabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Özellikle Pakistan’ın dış politikasını jeopolitikten jeoekonomiye kaydırma çabaları göz önüne alındığında, Orta Asya’ya bağlantı kurabilmek için Afganistan ile istikrarlı ilişkilere ihtiyacı olması gibi bir ekonomik dürtü, her iki taraf için de faydalı olabilir.

Diğer yandan son çatışma deneyimi, ikili çözüm çabalarının iki tarafı da tatmin edecek sonuçlar vermediğini göstermiştir. Hatta Pakistan, Çin ve Afganistan’ın bir araya geldiği üçlü formatta yapılan görüşmeler bile son tırmanmayı engelleyememiştir. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde Türkiye gibi uluslararası müdahale veya uluslararası formatta üçüncü taraf arabuluculuğunun kalıcı barışın sağlanması ve mevcut gerginliklerin çözülmesinde kritik öneme sahip olması muhtemeldir.

[Dr. Hayati Ünlü, Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Öğretim Üyesidir.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak: AA

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Suriye’de YPG/PYD’nin oyalama taktikleri: Entegrasyon süreci neden ilerlemiyor?

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.