■ Kim, erginlik çağına erişinceye kadar iki kızı yetiştirirse, kıyamet gününde, o ve ben yanyana iki parmak gibi oluruz.
(Hz. Muhammed)
…
Hz. Aişe anlatır;
Yanıma bir kadın geldi. Beraberinde iki kızı vardı. Yanımda bir hurmadan başka yiyecek de yoktu. Hurmayı ona verdim. Onu iki kızına paylaştırdı. Kendisi bir şey yemedi. Sonra çıkıp gitti. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem gelince, olayı ona anlattım. Şöyle dedi:
“Kimin bu şekilde kızları olup da, onlara iyilik ederse, onun bu iyiliği, ateşe karşı bir perde olur.”
…
■ Kim üç kıza, ya da kız kardeşe, yahut iki kız kardeşe, veya iki kıza bakıp, onları güzelce terbiye edip yetiştirir, sonra da evlendirirse, cenneti hak eder. (Hz. Muhammed)
***
Halide Onbaşi ( Halide Edip Adıvar): İşgallerin ardından İstanbul’da yaptığı konuşmalarla halkı işgallere karşı uyandırmaya çalıştı; 1919’da Sultanahmet Meydanı’ndaki mitingde yaptığı etkin konuşma sonrası hakkında tutuklama kararı çıkınca, eşi ile Anadolu’ya kaçtı Kurtuluş Savaşına katıldı. İstanbul Hükümeti tarafından Mustafa Kemal ile birlikte hakkında ölüm kararı verilen 6 kişiden biri. Mustafa Kemal Garp Cephesine tayin etti;1917’de evlendiği Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye’den ayrıldı. 1939’a kadar dış ülkelerde yaşadı. 1939’da İstanbul’a dönen Adıvar 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu, 1950’de DP listesinden bağımsız milletvekili seçildi; 1954’te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964’te yaşama veda etti. .
…
Halime çavuş: Kastamonu’da doğdu, ailesi karşı çıkmasına karşın mücadeleye katılan Halime Çavuş, Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söyledi ve askerinin arasına karıştı. Mühimmat taşıdı. Düşmanın açtığı ateşten bir ayağı sakat kaldı.İnebolu’dan cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Rastladığı kişinin kim olduğunu bilmiyordu .Mustafa Kemal Paşa sordu;
“Sen üşüyor musun böyle?”
Yanıt verdi;
“Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?
Paşa kimlik cüzdanını istedi; verdi;
“Sen kız mısın
“Evet.”
Gün geldi savaş bitti, ancak o ne asker üniformasını çıkardı ne de her sabah traş olmaktan vazgeçti. Savaş sonrası Mustafa Kemal tarafından Ankara’ya çağrıldı. Ailesi önce korktu, “Gitme!”dedilerse de yine gitti.
Yavere sordu; “Paşa hangisi bilmiyorum.”
Yaverin “soldaki ” demesiyle koşup elini öptü. O’nun “ Seni yollamıyorum, bizim kızımız ol” önerisine şu yanıtı verdi;
“Annem babam beni bekler.”
Musta Kemal, “Ben ana-babaya bağlı evlada saygı duyarım” dedi ve ona çeşitli armağanlar verilerek evine yollandı Kendisine maaş bağlandı, 75 yaşama veda ett.
…
Nezahat Onbaş: Eşini yitiren 70. Alay Komutanı Hâfız Hâlid Bey, 8 yaşındaki kızı Nezahat’ı kimseye emanet edemeyip, yanına almıştı. Küçük Nezahat Çanakkale cephesinde muharebe havasına alışmış, Alay İzmit’e nakledildiğinde talimlere katılarak mükemmel at binmesini, silah kullanmasını öğrenmiş ve 12 yaşında “onbaşı” rütbesini almıştı. Babasının yanında cepheden cepheye koşmuş, çarpışmalara girmiş ve 100’den fazla düşman askeri öldürmüştü.
Nezahat Onbaşı İstiklal Madalyası verilen ilk kadındır. Bursa Milletvekili Operatör Emin (Erkul) ilgili önergesi şöyledir;
“Büyük Millet Meclisi Riyâsetine,
Muhtelif cephelerde, bilhassa son Gördes ve İnönü muhârebelerinde bilfiil çarpışmalara katılan ve her an askerleri teşcî eden 70. Alay Kumandanı Hâfız Hâlid Bey’in kerîmesi 12 yaşlarındaki Nezahat Hanım’a ilk İstiklâl Madalyası’nın verilmesini teklif ve bu teklifin hey’et-i umumiyenin tasdikine arz edilmesini ricâ ederim.”
Öneri TBMM’ de hararetle kabul edilmiş, ancak Kurtuluş Savaşı’nın hengamesi içinde işleme konulamamış, daha sonra da kararın yerine getirilmesi unutulmuştu. Kendisi de hiçbir zaman ne “Madalyamı verin!” talebinde bulundu, ne de TBMM Başkanlığınca alınmış kararın yerine getirilmesi için başvurmamıştır. Nihayet karardan 65 yıl sonra 78 yaşında bir nine iken TBMM’nin “Şükran Belgesi’ne” kavuşmuş ve gözyaşlarını tutamamıştı.
…
Şerife Bacı: İnebolu’ya 1921 yılı Kasım ayında önemli miktarda savaş malzemesi gelmişti. Bunun bir an önce Kastamonu’ya iletilmesi gerekirdi. Cepheye gidemeyip köylerinde kalan yaşlılar, sakatlar, kadınlar, Menzil komutanlığının malzeme taşınması haberi üzerine kağnılarla yola çıktılar. Kağnılara yüklenen cephaneler Kastamonu’ya doğru yol alır. Cephane kollarında hep kadınlar vardır. Bunlardan biri de Şerife Bacıdır. Şerife Bacı top mermileri ıslanmasın diye kazağını mermilerin üzerine örtmüş, yavrusu ölmesin diye üzerine abanmış ve soğuktan ölmüştür, ama ölene kadar vücut sıcaklığını yavrusuna vermiştir.
Kastamonu’da anıtı var Kastamonulular Şerife Bacının adını her yerde yaşatıyorlar.
…
Fatma Seher Erden (Erzurumlu Kara Fatma) : 1888’de Erzurum’da doğdu. Subay Suat Derviş Bey ile evlenip Balkan Savaşı’na katıldı.I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’ne gitti.1919’daki Kongre günlerinde, Mustafa Kemal’le bizzat görüşebilmek için Sivas’a gitti. Görüşmenin sonra Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesinde görevlendirildi. 300 kişiyi aşkın birliği ile Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Mehmetçikle destanlar yazdı. Büyük Taarruzun ilk günlerinde General Trikupis‘in birliğine esir düşmüşse de, kaçarak yeniden Müfrezesinin başına geçmişti.
Kahraman kadın Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “üstteğmen” rütbesi ile emekli oldu. Emekli maaşını Kızılay’a bağışladı. 1954 yılında TBMM kendisine yeni aylık saptadı.
…
Hafız Selman İzbeli: Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucusu ve Kastamonu’da ilk kadın meclisi üyesi, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle bir “Cumhuriyet kadını”idi. Kurtuluş Savaşı sırasında Kastamonu’ daki kadınları toplamış, asker için çorap, kazak, fanila ördürüp cepheye göndermişti.Varlıklı bir aileden geliyordu. Asker Kastamonu’ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep “Ben Cumhuriyetçiyim” dermiş. Savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazmayı öğrenmişti.Hafız Selman Hanım’a milletvekilliği de önerilmişti. “Hafız olduğum için başımı açamam. Başımı açamayacağım için de milletvekili olamam” diyerek kabul etmemişti. Mustafa Kemal’in Kastamonu’ya geldiği sırada İzbeli Konağı’nı ziyaret ettiği ve karşılıklı kahve içtikleri söylenmektedir.
…
Çete Emir Ayşe: Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış, Yörük Ali Efe’ye katılmıştı. Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlılarla savaşmıştı.Çete savaşları yapmıştı. Aydın kurtulduktan sonra silahını Ali Efe’ye teslim edip memleketi İmamköy’e dönmüştü. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştı. “Savaştım Yunana karşı, elimde kalan en değerli şey Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyasıdır” demişti.
Bozkır Yol Kavşağında, Bıçak kemiğe dayandı