Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Gönül sofrası!

Gönül sofrası! - Erol Sunat - Yeni Meram Gazetesi

Dünya sofralarına gönül sofraları dedik, bu ramazanda. İftar ve sahurlar da, kuş sütü eksik olmayanları vardı. Paylaşmadığımız, duyurmadığımız, ulaştırmadığımız yer kalmadı!

Söz güzeldi, manalıydı, anlamlıydı. Sofranın bir ucundan tutulmalıydı. Sofra kendimize mal edilmeli,  öncelikle bize bir pay çıkmalıydı.

Gönül sofraları dediğimiz o sofralara yenilebilecek, içilebilecek her şeyi koyduk, ancak koyamadığımız tek bir şey vardı!

Gönlümüz!

Gönül sofralarına ne konur, gönül sofralarında ne ikram edilir, bahsini her zaman olduğu gibi es geçtik, çünkü bize, göze ve mideye hitap eden, övgüler yağdırılan görüntüler lazımdı!

Gönülden gönüle giden yollar, gönüller arasında kurulan köprüler, gönül bahçeleri, gönül kelamları, gönül selamları birkaç cümle ile adet yerini bulsun mukabilinden geçiştirildi!

Bayramda da, gönül kapısı denen kapılar vardı.

Ya da sanılan!

O kapıları da kıymetlendirdik, tatlandırdık, nazlandırdık, kolay-kolay kimselere açmadık!

Hoşgörüyü kırk kilitli odalara kilitledikten sonra, boyumuz bir karış daha uzadı, şanımız, şöhretimiz arttı, namımız yürüdü sandık!

Kimi kendi kendini kapatmıştı.

İşte kapı gelsinler, çalsınlar, bakalım görüşecek miyiz, bakalım kabul edecek miyiz diye tepelerden bakma havalarındaydılar.

Kendilerine, bugün gelme, sonra gel, üç gün sonra gel, gelmeden haber et öyle gel denenler, neden sonra anladılar, kendilerine ne demek istendiğini!

Belli ki, kapıyı kapatana da, kapıyı kapatmışlardı da, o inat ediyordu kendince!

Gönül alıngandır, kırılgandır amma çelikten çok daha serttir haddizatında…

Kimse gönülleri zapturapt altına alamaz.

Elinde, avucunda tutamaz!

Gönül, eli yakar, dili yakar, kalpte depremler yaratır da, kimselere ram olmaz!

Gönül sofrası açtık, gönülleri minnet altında bıraktık sanıldı!

Gönül, gönülden bir zerre sevgi nişanesi olmayan, bulunmayan dünya sofralarını neylesin!

Adı gönül sofrası olurda, adından başka hiçbir güzelliği ve özelliği bulunmaz o sofraların!

Sonra, gönül kapısında bize dur dendi diye o kapının bekçisi, muhafızı biz olduk diye düşünenler oldu zaman zaman!

O sofranın,  o kapının sahipleri değil, emanetçileri olduklarını unutuverdiler!.

Unutmak işlerine geldiği içindir ki, gururlansalar da, kibirlenseler de, bilmişlik taslasalar da, gizemli havalara bürünseler de, ne o sofralardan, ne o kapılardan tat alamadılar!

Gönül yolunda insan kullanmanın olmadığını anlayamadılar!

Kula kul olma yoktur hükmünü kabullenmediler!

İşleri bittiğinde, insanı kolundan çekip atmanın, savurmanın olmadığını kavrayamadılar!

Bütün bunları idrak edebilselerdi, o yola, gönüle giden yol denmeyeceğini bilmeleri, görmeleri gerekirdi!

İşte onun içindir ki, gönül yoluna birlikte düşenlere dost denmiştir. Dost, vefa ile örtüşür.

Dost, ne silinir, ne kazınır, ne ayıklanır, ne gönülden atılır!

Dostlarınızı silmeye kalkarsanız, bir bakmışsınız siz silinmişsiniz!

Dostlarınızı ayıklamaya kalkarsanız, bir bakmışsınız ayıklanan siz olmuşsunuz!

İnsan sevdiğine kıyar mı? Kıyıyorsa, kıymaya kalkıyorsa, buna dostluk denmez, sevgiyle dostlukla yollarını ayırmış denir ki, bunun açıklaması yoktur!

Dostun ne olduğunu, kim olduğunu, dostun kime dendiğini, dostu seçene, verene, yakınlaştırana, dost edene sormayı akıl edemeyenlere de, diyecek söz bulunmaz!

Gönül sofrası demiştik ya…

Ne tandır kebap, ne etli ekmek, ne meşhur Konya Pilavıdır gönül sofrasına konan, nede çorbaların şahı denilen bamya çorbası…

Vefa çorbasına kaşık salladıysanız, vefasız olmazsınız, vefasızlık nedir görmezsiniz!

Göstermelik vefalar, bizi de vefa dairesinin içinde görsünler, adımız ve resmimiz bulunsun, ne olur ne olmaz diye düşünenler de bilmez vefayı.

Binlerce insanın vefa gösterisinde, bir avuç insandır gerçek vefa sahibi.

Yine binlerce insanın oturduğu o gönül sofrası denilen sofraların, hangisi gönül sofrasıdır, bilemezsiniz!

Gönülle başlayan ve biten her ne varsa,  aşka, sevgiye, o sevgiyi bahşedene ters düşemez.

Gönül, kendine aykırı davrananlara, kendince gönül yolları, gönül kapıları, gönül sofraları açanlara, kuranlara itibar etmez.

Ben yaptım bal gibi oldu, adını da gönül sofrası koydum, hem de öyle bir tuttu ki, efsane oldu, efsane diyenlere ne mi diyelim?

Keşke, o sofraya gönlünüzü koysaydınız da, başka hiçbir bir şey olmasaydı, bulunmasaydı!

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Şimdi Gül Mevsimi

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0