Konya AZ BULUTLU 19°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
KOMEK
TORKU BİSKÜVİ

Harname: Öküzlere özenen eşeğin hikayesi

Harname: Öküzlere özenen eşeğin hikayesi-Hüseyin TOPTAŞ- Yeni Meram Gazetesi

Harnâme, divan edebiyatı şairi Şeyhi tarafından mesnevi türünde kaleme alınmış bir hikâyedir.
Hekim olan Şeyhi, Çelebi Sultan Mehmet’i Karaman seferi sırasında Ankara’da tedavi etmiştir. Bunun üzerine kendisine hediye olarak bir tımar (arazi) verilmiştir. Verilen tımarı almaya giderken yolda tımarın eski sahipleri tarafından soyulmuştur.
Şeyhî, Harnamesi’nde içinde yaşadığı toplumun bozuk yönlerini öküzlere besili ineklere özenen, onlar gibi olmaya çalışan ama sonunda kuyruk ve kulaklarını kaybeden bir eşek örneğiyle dile getirir.

Zayıf bir eşek vardı
Yük çekmekten anası ağlardı
 
Bazen odun çeker, bazen su taşırdı
Gece gündüz sıkıntılıydı
 
O kadar ağır yükler taşıdı ki
Yaralardan tüyü kalmadı
 
Onu görenler
Sanki bir iskelet gidiyor diyordu

Bir gün sahibi onu himaye eder gözetir
Ona iyilik eder
 
Sırtından palanını alır ve otlamaya salar
Eşek otlayarak ilerler
 
Otlakta yürüyen öküzleri görür
Gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve dolgun
 
Otlağı sömürüp yerlerdi
Ki kıllarını çekince kanları damlardı
 
Bazılarının boynuzları ay gibi
Kimisinin de halka halka yay gibi
 
Miskin eşek gezip dolaşırken
Sığırları görünce şaştı kaldı
 
İçleri rahat yürüyorlar
Bazen de dinleniyorlardı
 
Ne yular dertleri vardı ne palan üzüntüsü
Ne de yük altında hasta ve şikayetçiydiler
 
Eşek bu hali garip buldu çok şaşırdı
Kendi durumunu gözünün önüne getirdi
 
Dedi ki “Biz bunlarla aynı yaratılışdayız
Elde ayakta şekilde aynıyız
 
Bunların başına taç giydirilmesi neden
Bize bu ihtiyaç ve yoksulluk neden
 
Dedi ki “Eşeklerin en akıllısı falancadan
Başkası bu müşkilimi halledemez
 
Gerçekten de kavrayışlı bir eşek vardı
Hem üst sınıfta hem zekiydi
 
Yük altında yağları eritip
Çok çağlar görmüş geçirmişti
 
Bizim miskin eşek o ulu eşeğin yanına vardı
Yüz sürdü dedi ki ey yüce kişi
 
Sen eşekler içinde en olgun eşeksin
Akıllısın şeyhsin ehilsin, fazılsın
 
Kuşku yok sen eşeksin bilgesin büyüksün
Benim bir sorun var kerem eyle bunu hallet
 
Bugün otlakta öküzler gördüm
Göğüslerini gererek yürüyorlardı
 
Her biri semiz ve kuvvetli
İçleri dışları yağlı etli
 
Bize nedenini açıkla. Şu sultanlık tacı
Niçin bunlara layık görüldü
 
Madem yük taşımakta biz onlardan üstünüz
Peki neden biz boynuza layık olmadık
 
Pir eşek dedi ki
Ey bela bağına tutsak olmuş eşek
 
Bu işin aslını astarını dinle
Aklında noksanlık yoksa nedenini anla
 
Yaratan Allah öküzü yaratınca
Öküzleri rızk nedeni kıldı
 
Öküzler gece gündüz buğday işler
Buğday otlar buğday dişlerler
 
Aziz buğdaya bu öküzler besep olduğu için
Allah bunlara o yüceliği verdi
 
Devlet tacı başlarına kondu
İçleri ve dışları yağ ile et ile doldu
 
Bizim büyük işimiz odundur
İçimize ateş koyan o değersiz nesnedir
 
Gerçek buyruksa
Boynuz bir yana kulak ve kuyruk bile bize çoktur
 
Cılız, hasta, dertli eşek
Pir eşeğin yanından dertleri artmış olarak ayrıldı
 
Kendi kendine bu işin aslı kolaylaştı dedi
Çünkü kitaptaki bölüm açıklandı
 
Gideyim ben de buğday işleyeyim
O işte yazlayıp kışlayayım
 
Daha ne kadar odunla dayak yiyeceğim
Öküzler gibi buğdayla uğraşıp yücelikler bulayım
 
Giderken yeşermiş bir ekin tarlası gördü
Sanki o ekine kin tutardı
 
Aşkla tarlaya gidip işlemeye başladı
Bazen ayağıyla çiğniyor bazen dişiyle yiyordu
 
Yeşermiş arpayı gören aç eşek
Can derdine ilaç buldu
 
Arpayı istekle kavradığı her keresinde
Toprağını da eşek yüküyle götürdü
 
Ekini öylesine iştahla yedi ki tarla çıplak kaldı
Görenler ne acayip ekilmemiş tarla derdi
 
Yiye yiye karnı doydu müziğe başladı
Yere yattı yuvarlandı ağnandı
 
Söyleyip çağırmaya
Ağır yüklerini anarak anırmaya başladı
 
Eşek seslerin en çirkinini çıkarınca
Ekinli tarlanın sahibi sesini duydu
 
Eline sopayı aldığı gibi yola çıktı
Tarlasının halini görünce inledi
 
Gördü ki tarla ekinden temizlenmiş
Yeşil tarla kara toprak olmuş
 
Küfretmekle yüreği soğumadı
Eşeği döverek kendisini yatıştıramadı
 
Bıçağını çekip başka yerlerini bıraktı
Ama eşeğin kulağını ve kuyruğunu kesti
 
Eşek gözyaşı içinde kan dökerek
Canı acıyarak kaçmaya başladı
 
Yolda aniden karşısına pir eşek çıktı
Ne olduğunu sordu, eşek feryat figan
 
Batıl isteyerek haktan ayrıldım
Boynuz umdum kulaktan ayrıldım
 
Arpaya muhtaç yoksul bir eşekken
Başıma taç konmasını beklerdim
 
Helalinden rızk isterken
Bütün servetimi haramilere kaptırdım
 
Şeyhî’nin Harnamesi her zaman için ibret alınacak bir hikaye olarak okunmalıdır. Toplumun bozuk yönlerini ıslah etmek yerine onlardan istifade etmek için çalışanlar, hak hukuk anlayışını bir kenara bırakarak milletin hakkını gasp edenler veya onlara özenenler kısa vadede kazanabilirler ama uzun vadede hep kaybeden olurlar.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

ÜNİVERSİTE KAPISI…

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0