KONYA…

Sevgili okurlar; Konya uluslararası platformda adını her geçen daha da duyuruyor, yerini daha sabitliyor. Gerek fuarlar olsun gerekse de festivaller olsun göstermiş olduğu çaba ve performansla bu alanda, ulusal ve uluslararası arenadaki yerini kuvvetlendirmeye çalışıyor. Olması gereken de tam anlamıyla budur. Çünkü Konya, gerek yüz ölçümü bakımından gerek sahip olduğu zengin tarihi bakımından gerekse de ticari ve tarımsal açıdan, bırakın başka illerle kıyaslamayı, Avrupa’daki pek çok ülkeden daha zengin ve potansiyel barındırıyor. Mesela; Mistik Müzik Festivali, Şebi Arus Törenleri, tarım fuarı gibi adını sayamadığım birçok uluslararası etkinlikle Konya’yı kültürel ve entelektüel adanda bir adım daha ileri götürmenin gayreti ve çabasıdır. Keza; Sanayi alanındaki gelişmeler, yeni organize sanayi bölgelerinin kurulması, tarım ekipmanları üretimi ve ihracatı, tarımda birçok üründe Türkiye birinciliği ve ikinciliği gibi gelişmeler de Konya’yı ticaret açısından hem emsallerinden ayrı bir yere koyuyor hem de, ulusal ve uluslararası sahnedeki konumu netleştiriyor. Ve Konya’nın gerçek bir metropol ve Büyükşehir olması yolundaki son adım ise metro projesi. Peki; Bu projeler, bu büyük organizasyonlar ve etkinlikler Konya için yeterli mi? Konya’yı hak ettiği yere hakkıyla koyuyor mu? Koymuyorsa, yetmiyorsa bunun özündeki problem nedir? Bu soruların tek bir cevabı var kıymetli okurlar. Eğer Konya hala hak ettiği yerde değilse bunun en büyük sebebi derler ya hani, iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır diye, kurumsallaşma eksiği. Ve bunun bir türlü üstesinden gelememe durumu. Eğer Konya gerek özel sektörde gerekse de diğer alanlardaki kurumsallaşma eksiğini tamamlayabilirse, önüne durabilecek bir olacağını sanmıyorum. Neden bir İstanbul ya da Ankara gibi ticari ve kültürel hacmimiz olmasın ki? Bu kadar çaba ve gayret neden hak ettiği yere ulaşmasın? Ulaşır kıymetli okurlar, ulaşmalıdır da. Zira Konya içinde barındırmış olduğu zenginliklerle her şeyin en iyisine layıktır. Bu büyük potansiyel boşa harcanmamalıdır.