Orta Doğu’da siyasi gerilim ve savaş alanı gittikçe genişliyor. Terörist İsrail devleti Gazze’nin ardından İran’a da saldırılar düzenlemeye başladı. İsrail’in Gazze’de başlattığı soykırım ile çok daha yoğun hissettirdiği saldırgan tutumuna, 13 Haziran’da İran’a düzenlediği saldırılarla ve çok kritik noktaları ve isimleri hedef aldığını dile getiren Doç. Dr. Yusuf Sayın, “11 Eylül saldırılarından sonra daha kritik vaziyet arz etmeye başlayan uluslararası konjonktür, 2000’li yılların ilk çeyreğinde, Amerika’nın Ortadoğu bölgesi özelinde olmak üzere, küresel siyaseti istikrarsızlaştırıcı hareket tarzlarıyla, kırılgan ve politik tektonik hareketlenmeleri sıklaşan bir yapıya evirilmiştir. Bu noktada İsrail’in geçtiğimiz hafta İran’a yönelik başlattığı saldırılar, -daha önce defalarca tekrar ettiği gibi- yine uluslararası hukuku ve mevcut görünümü sorgulanan küresel sistemi -yine- büyük oranda hasara uğratmıştır” ifadelerini kullandı. Necmettin Erbakan Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Sayın gerçekleşen saldırılarda İsrail’in temel amacının İsrail Devleti’nin güvenliği ve geleceği olduğunu hatırlatarak, “Temel amaçları arasında geleceğini garanti altına almak ve muhafaza etmek olan İsrail’in pervasız tutumu, kendi istikbali uğruna başka milletlerin ve devletlerin hayatiyetini riske atmaktan öte bir çare sunmadığı aşikâr. Kuruluşundan beri küresel toplum tarafından sorgulanan varlığı ise kendisine göre “diğeri”ni yok etme temayülü ile daha tartışmalı hale geliyor. Kendisi ve müttefiklerinin sahip olduğu yüzlerce nükleer silaha rağmen, uranyum zenginleştirme programı bahanesiyle İran’a saldırması, zaten çok hassaslaşmış bölgesel ve küresel güvenliği felç etme potansiyeli taşıdığı görülüyor.” şeklinde konuştu.
“TAHRAN VE ANKARA’NIN GÜVENLİĞİ ORTAK NOKTADA”
Tahran ve Ankara’nın güvenliğinin birbiriyle doğru orantılı olduğunun altını çizen Doç. Dr. Sayın, “2013’te yayınladığım İran kitabımda, Tahran ve Ankara’dan güvenliklerinin birbirlerini doğrudan etkilediği, birinin varlığı ve güvenliğine karşı yapılacak bir hareketin diğerinin de mevcudiyetini yakından ve doğrudan etkileyeceğini ifade etmiştim. Aynı noktadayım. İsrail-İran savaşının büyümesi veya sürmesi durumunda, başta nükleer riskler olmak üzere, bölgesel istikrarsızlık, sınır sorunları, göçmen krizleri, petrol ve doğal gaza bağlı enerji güvenliği ve finansal sorunlar, çatışmaların sınırlarımıza ulaşması gibi çok önemli risklerin bizi beklediğini ifade edebilirim” dedi. Bölgedeki siyasi ve askeri anlaşmazlıkların çözümünde ve dünya barışının sağlanmasında Türkiye’ye önemli roller düşeceğini dile getiren Doç. Dr. Sayın, “Bölgede barışın tesisi noktasında Türkiye’nin İran ve İsrail arasında ABD, Rusya ve Çin eksenli yürüteceği müzakerelerle arabulucu ve uzlaştırıcı bir yaklaşım içinde olabileceğini önerebilirim. Son tahlilde, uluslararası ilişkilerin dakikasında değişen vaziyetinin çok daha belirgin olduğu bir dönemden geçerken, Türkiye’nin yaşanan hadiselerden iyi dersler çıkarması ve kendi güvenliğini sağlayacağı güçlü mekanizmalar ihdas etmesinin hayati olduğunu bu süreçte bir kez daha gördüğümüzü ifade edebilirim” şeklinde önerisini gazetemiz okurları ile paylaştı.
Kaynak: yenimeram.com.tr- Ümmügülsüm Dündar
Gelecek Partisi’nden Yeni Meram’a ziyaret
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.