Kıymetli dostlar, canımızdan bir parça çocuklarımız hepimizin göz bebeği .. Allah korusun kılına bir zarar gelsin istemeyiz. . Ayağına taş değmesin diye varımızı yoğumuzu veririz.. Hani o kıyamadığımız, her sabah özenle hazırlayıp, “yavrum aslanım” diye uğurladığımız çocuklarımız var ya? Onların neşeyle koşturduğu okul koridorlarında, aslında minik kalplerde derin yaralar açan, sessiz ve sinsi bir düşman kol geziyor: AKRAN ZORBALIĞI!
Sosyal medyadaki videoları görmüşsünüzdür! Gerçekten içler acısı! Özellikle kız çocuklarının birbirlerine uygun aldıkları şiddet ve daha da ötesi diğerlerinin de bunu videoyu alması! Akıllara zarar!
Belki bir fısıltı gibi başlayan, sonra bir itelemeye, bir alaycı gülüşe dönüşen bu zulüm, çocuklarımızın dünyasını karartıyor. Gelin, bu buzdağının görünmeyen yüzüne, yani bu acı gerçeğin nedenlerine ve nelere yol açtığına, sizinle birlikte, laçkalaşmadan ve okuyucunun yüreğine dokunarak bir göz atalım..
Bu sorunun cevabı tek bir noktada düğümlenmiyor maalesef. Birçok faktör, okul sıralarında bu tür olumsuz davranışların tohumlarını ekiyor: Bazı çocuklar, fiziksel veya sosyal anlamda daha güçlü olduklarını hissettiklerinde, bu gücü başkalarını ezmek, kontrol etmek için kullanma eğilimi gösterebilirler. Kendilerini üstün hissetmek, başkalarının acısı üzerinden bir tatmin duymak gibi karanlık dürtüler bu davranışların arkasında yatabilir..
Özellikle ergenlik döneminde, “gruba dahil olma” isteği çok güçlüdür. Bazen çocuklar, sırf popüler olmak ya da dışlanmamak için zorbalığa göz yumabilir, hatta aktif rol alabilirler. Evde şiddete tanık olan, ihmal edilen, aşırı otoriter veya tam tersi, sınırları olmayan bir ortamda büyüyen çocuklar, bu olumsuz davranışları okulda sergileyebilirler. Günümüzde artan bireysellik, sosyal medya ve sanal dünyanın etkisiyle, bazı çocuklar başkalarının duygularını anlamakta ve onlara karşı duyarlı olmakta zorlanabilirler. Okul yönetiminin ve öğretmenlerin zorbalığa karşı tutumu da bu sorunun yaygınlığı üzerinde büyük bir etkiye sahiptir..
Bu zulmün sonuçları, sadece mağdur çocuklar için değil, tüm okul ve toplum için derin ve kalıcı olabilir: Zorbalığa maruz kalan çocuklar, özgüven eksikliği, kaygı bozuklukları, depresyon, uyku ve yeme sorunları gibi psikolojik problemler yaşayabilirler. Okula gitmek istemeyebilir, akademik başarıları düşebilir, sosyal ilişkilerinde sorunlar yaşayabilirler. En acı sonuçlarından biri ise, geleceğe dair umutlarını yitirmeleri ve kendilerine zarar verme düşüncelerine kapılmalarıdır..
Zorbalık yapan çocuklar da aslında risk altındadır. Empati ve pişmanlık duyguları gelişmeyebilir, ilerleyen yaşlarda suça eğilim gösterebilirler. İlişkilerinde sorunlar yaşayabilir, topluma uyum sağlamakta zorlanabilirler. Zorbalığın yaygın olduğu okullarda, öğrenciler kendilerini güvende hissetmezler. Bu durum, öğrenme motivasyonunu düşürür, okul iklimini bozar ve herkes için kaygı dolu bir ortam yaratır..
Kıymetli dostlar, “çocuktur, geçer” diyerek hafife aldığımız bu sorun, aslında geleceğimizin en önemli meselesidir. Okul koridorlarında fısıldanan her acı söz, atılan her tekme, dışlanan her yalnız bakış, bir çocuğun ruhunda derin izler bırakır. Bu sessiz çığlığa kulak vermek, nedenlerini anlamak ve sonuçlarını engellemek hepimizin sorumluluğundadır. Unutmayalım ki, sağlıklı bir toplum ancak sağlıklı bireylerle mümkündür ve her çocuk, sevgi, saygı ve güven dolu bir ortamda büyümeyi hak eder. Gelin, o minik “aslanlarımızın” gerçekten güvende oldukları, birbirlerine zarar vermeden büyüdükleri bir dünya inşa etmek için hep birlikte harekete geçelim..
Kuğulu Park ihtiyaçları karşılayamaz hale geldi…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.