10 Ekim 2105 Cumartesi günü, “Bu meydan kanlı meydan!” diye Ankara Emniyet Müdürlüğüne yaklaşık 400 metre bir mesafede halay çeken gençler, bu sözler ağızlarından dökülürken, patlamanın şiddetiyle sarsılacaklarını, hep bir ağızdan kanlı meydan derken, meydanın kanlı bir meydan haline dönüşeceğini, 95 kişinin ölümünün gerçekleşeceği bir meydan olabileceğini nereden bilebilirlerdi!
Barış diye gelmişlerdi, kendilerini ölümün ortasında buldular!
Ankara Tren garına çok yakındı olayın gerçekleştiği alan. 30-40 metre ara ile patlamıştı bombalar.
Canlı bomba mıydı yoksa tahribat gücü çok yüksek iki bomba mıydı Türkiye’nin kalbinin tam ortasında patlatılan bombalar henüz net bir açıklama yok.
Türkiye’nin merkezinin merkezi denebilecek bir yerde canlar gitti. Kollar, bacaklar koptu, gövdeler parçalandı, gençlikler, umutlar, hayaller, yarınlar havaya uçtu!
Uzunca bir süreden beri merak ve kaygı ile izlenen bir ülke Türkiye. Her olay kaygıları çok daha fazla artırıyor.
Demokrasi ortak paydasında buluşamama…
Bir ve beraber olma noktasında olumlu hiçbir adım atamama!…
Radikal davranışları, söylemleri ve fiilleri sevmek ve desteklemek gibi bir bahtsızlığı yaşama!..
Grisi kalmayan ya beyaz, ya siyah gibi kesin çizgilerin git gide keskinleştirildiği, barış gibi, birlik ve beraberlik gibi kavramların hükmünün kalmadığı ve olmadığı, hoşgörüsüz bir anlayış biçimine doğru koşar adım gitme hali, bizim halimiz değil!
Duygusal kopmalara, duygusal uzaklaşmalara engel olunmaması, insanımızın birleştiricilik denen o güçlü bağa küstürülmesi, uzaklaşsın diye gösterilen çabalar, beni 1959 yıllarına götürdü.
O yıllarda da, keskinlik, ayrışma, ötekileştirme had safhadaydı.
Siyasetin uzlaştırıcılığından, uzlaşma kültüründen vazgeçmek gibi bir yanlışlığa tekrar düşülmesi, insanlarımızı partileşmelere, birbirine yabancı olmaya, hasım olmaya, rakip olmaya, uzlaşmamaya itti.
Biz bu filmi, 1960 öncesi gördük, 1980 öncesi gördük.
Sanki hiç yaşamamış gibi, hiç başımızdan geçmemiş gibi, ökse otuna yakalanır gibi, tekrar yakalandık!
Yarım asrı aşan bir zaman diliminde geldiğimiz noktaya bakın!
Demokrasinin olmadığı, bulunmadığı bir yerde birliği ve bütünlüğü nasıl sağlayacaksınız?
Türkiye bugün bu noktada!
Ankara’nın göbeğinde 95 insan havaya uçuyor. Ağır yaralıların çok olması bu sayının artacağı endişesini de beraberinde getirirken, iki yüzden fazla yaralı var.
7 Hazirandan bu yana Doğu ve Güneydoğu’dan gelen şehit haberleri, şehit cenazeleri ile her gün sarsıntı geçiren Türkiye, Ankara Tren Garına oldukça yakın bir alanda meydana gelen iki patlamada, ne yapacağını, nereye bakacağını, kimlere yanacağını şaşırdı.
Seçime doğru giderken, gerçekleşen bu acı tablo kimsenin ekmeğine yağ sürmeyecektir.
Türkiye Cumhuriyet tarihinin en acı tablosu ve bilançosu ile karşı karşıya.
7 Haziran sonrasında gerçekleşen siyasi tablodan bir hükümet çıkmasına izin vermeyen, engelleyen, mani olan, siyasi ikbal hesapları yapan, olayların adım adım buraya kadar gelmesine sebep olan anlayışlar, görüşler, inatlaşmalar, ayak diremeler ülkenin nasıl bir girdabın içine doğru sürüklendiğinin bir nişanesi.
Türkiye, 92 yıllık Cumhuriyet tarihinde, tarihinin en ağır terör saldırısını uğradı. Haziran seçimlerinden bugüne iki yüzün üzerinde insanımız terör saldırılarında hayatını kaybetti.
Analar ağlamasın diye yola çıkılmıştı. Artık şehit cenazeleri gelmeyecek, insanımız ölmeyecek, anaların gözyaşları dinecek denmişti.
Hani, ne oldu? Biz ne zaman insanlığımızı kaybettik, ne zaman insanlığımızdan vazgeçtik?
Yaşananlar bir katliamdır sevgili okurlar! Güvenlik zafiyetidir! İnsanımız, milletimiz, Türkiye’miz bunları hak etmiyor!
Türkiye Cumhuriyetini kuran insanların soyundan gelenler olarak, hiçbirimiz tombaladan çıkmadık! Bin yıllık kardeşlikten gelen insanlar olarak, bugün içinde bulunduğumuz durum panik olmaya ayrılmaya, ayrışmaya, kopmaya, birlik ve bütünlükten uzaklaşmaya yol açmamalı.
Devlet olmak farklı bir şeydir. Çok şükür ki, bir devletimiz var!
Etrafımızda yer alan, bir türlü devlet olamayan, devlet kuramayan, yarım asırdan beri devletçilik oynayan ülkelerin komşusu olmak gibi konuma sahibiz.
Devletimiz, Osmanlı’dan beri, bu tür hücumlara ve saldırılara pabuç bırakmamış, “ Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!” düşüncesini hayata geçirmekte tereddüt etmemiştir.
Rahmetli Süleyman Demirel, “ Hükümetler şikayet etme müessesi değildir” derdi!
Türkiye, bölgesinin en güçlü devleti olarak, kurduğu Cumhuriyetin kalbinde kendisine meydan okuyanlara gerekli dersi verebilecek güce sahiptir!
Kanlı Meydan!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.