Konya
°C
Yeni Meram

ENFLASYONLA MÜCADELE

ENFLASYONLA MÜCADELE- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
17.07.2023 01:16
16.07.2023 15:56
1
1442
ABONE OL

Dünyaya ve ülkemize korona illetinden sonra anormal bir şeyler oldu. Yapay et üretiminden tutun da sosyal hayatta ve bilhassa ekonomide bir dizi değişiklik oldu. Duracağa da benzemiyor. “Sadece ülkemizde değil, dünyada da enflasyon yükseldi” demiyoruz, yüz yılın tavanını yaptı. Avrupa ve dünya ülkeleri tabiri caizse enflasyonla savaşıyor.
Hatırlarsınız, bazı çok üst düzey ekonomik açıdan gelişmiş ülkeler, eksi enflasyonla mücadele ederlerdi. Şimdilerde aynı ülkeler, enflasyonla mücadele açısından ha bire faiz artırımına gidiyorlar. Doğru yapıyorlar bilemiyoruz. Türkiye, uzun aylardan sonra az da olsa bir faiz artırımına gitti. Olan da o tarihten sonra oldu. TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı yüzde 38,21 olurken fiyatlar resmen çıldırdı. Faiz kararı öncesi az da olsa dizginlenen enflasyon canavarı, önüne geçilemez bir hal aldı.
Yeni fiyat artışları ile birlikte tüm üretici, sanayici ve çiftçilerin girdi fiyatlarında hissedilen bir artış söz konusu olacaktır. Özellikle de enerji fiyatlarındaki artış birebir kaçınılmazdır.  Akaryakıt fiyatlarındaki 5 liralık bu vergi düzenlemesi, tüm fiyatları etkileyecektir.
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nin hedefi enflasyonu tek haneli rakamlara indirmektir. Çok da doğru ve yerinde bir adımdır. Ancak üretim girdilerindeki bu artış, fiyatları doğru orantı ile etkileyecektir. Enflasyonla mücadelede kararlı tedbirler gereklidir, alınmaktadır ve alınacaktır. Bir taraftan çalışan ve personel giderlerindeki bu artış, neyi nasıl tetikleyecektir?
Şu anda temmuz ayının ortasındayız. Yani yazın ortasındayız. Büyüklerimiz, ağustosun yarısı yaz, yarısı kış derlerdi. Müstahsillerinde ürettikleri sebze ve meyve fiyatları bu mevsimde bu kadar yüksek olmamalı. İnsanların kabulleneceği bir artış değil bu. Bütün rakamlar katlanmakta. Bu fiyatlar petrol zammı öncesiydi. Sonrasında ne olacak, beraber göreceğiz.
Bu artış belki de meyve ve sebze ihracatının 2 milyar dolara yaklaşmasının meyveleridir. Arz- talepten dolayı iç piyasada yeteri kadar gıda maddesi verilememekte, verilse de yüksek fiyat istenmektedir.
Şu bir vakıadır ki, temmuz ayının ortasındaki bu fiyatlar, normali yansıtmamaktadır. Gıda fiyatları böyle seyrederken gayrimenkul ve kira fiyatları da bir hayli yükseklerde.
Sayın Binali Yıldırım'ın FETÖ ile ilgili bir lafı çok önemli. Dedi ki, “ Bunlar değer yargılarımızı değiştirdi.” hakikaten bir süredir, tek rakamlı enflasyona alışkın olan ülkemizde yüksek fiyat artışları, insanların alışveriş alışkanlıklarını, değer yargılarını değiştirdi.
Tıraş olduğunuzda ödediğiniz meblağ, ikinci tıraşta maalesef aynı değil. Üreticinin malını piyasaya sürdüğü şu anda dahi soğan, patates fiyatları 20 TL civarında. Ticaret yaparken insanlarda şu psikoloji oluşmuş durumda: “Nasıl olsa her şeyin fiyatı artıyor.”
bir acı gerçek de, enflasyonun yüksek seyrettiği dönemlerde en çok kazananlar, haksız kazanç elde edenler, değil mi? Karaborsacılar, tefeciler, fiyat birlikteliği uygulayan AVM'ler ve diğer vurguncular.
İnsanlar idareye güveniyor. Ve hayat pahalılığının sona ereceği günü bekliyor. Zira maaşlar ya da gelirlerdeki artışlar, alım gücünü artıracağı yerde maalesef azaltıyor. Özellikle sabit gelirlilerde şöyle bir anlayış gelişti: “ Maaşlar artmasın ancak fiyatlar da artmasın.”
undaki devlet subvansesinin kalkmasıyla birlikte İstanbul'daki ekmek fiyatlarını görüyoruz. Ne kadar engel olmaya çalışırsanız çalışın, ekmek yakın bir gelecekte 10 TL bandına yaklaşacak.
Bir taraftan sıkı para politikalarının aksine herkese bol para politikası uygulanarak nereye kadar sürdürülebilecek?
Yoksa şu andaki enflasyondaki tırmanış 3600 ek gösterge, en düşük memur maaşı 22 bin TL olacak, emeklilikte yaşa takılanlar(EYT), en düşük emekli maaşının belirlenmesi gibi uygulamaların ekonomik faturasını toplum mu ödemekte? Özellikle sanayi kesiminde çok fazla personel istihdamında artan sigorta, vergi ve girdi maliyetleri mi enflasyonu artırıyor?
Bu toplum adil olduğu müddetçe, sıkıntılı dönemlerde elini değil kolunu taşın altına koymuştur, yine koyar.
Tasarruf tedbirleri uygulayıp milletçe gelir gider dengesini bulmamız gerekiyor. Başka da çaremiz yok galiba.
Saygılar efendim.

HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.