Cumhuriyetin Kutsal Değerleri Lime Lime!

Cumhuriyetimiz kurulurken getirilen ilke ve inkılaplar, Osmanlının külleri içinden yaratılan bir yüce devleti ne denli sağlam temellere oturttuğunu aradan geçen 90 yılda, tüm yıpratma ve yok etme çabalarına rağmen ayakta kalması, bu kutsal Cumhuriyetimizin sömelinde ve temelindeki değerleri gözler önüne sermiştir.

İlk Anayasa ‘Teşkilatı Esasiye Kanunundan’ başlayarak, diğer Cumhuriyet yasaları, o günün şartlarındaki ülkemizi adım adım muasır medeniye taşımaktadır. Günümüz Türkiye’si nüfusu 13 milyondan, seksen milyona hamleler yaparken, başlangıçtaki imkansızlıkların verdiği zaruretten dolayı karneli hayatlar yaşadıysak da, o kara günler geride kaldı. Türkiye Cumhuriyeti İslami ve gayri İslami ülkeler içinde, saygın bir yere gelmiştir. Bu saygınlık Türk Irkından tarih boyu üstünlük gören dünya devletlerinin adeta başını döndürürken, ne yazık ki ayağımıza dolaşanların sayılarını yükseltmiştir.

Sınırlarımızda dost ülke kalmamış, iç siyaset çekişmelerin bölünüp parçalanmayı getirmesi için adeta çırpınıp didişmektedirler. ‘Kurt dumanlı günü sever’ atasözümüz aynen tecelli ederken, bölünmeye çanak tutan bela ve musibetler bir bir gözlerimizin önüne serilmektedir.

Cumhuriyetimizin değerleri içinde yer alan ‘Tekke ve Zaviyelerin Kapanması’ ilkesi başlıca hedeflerimiz başında gelseydi, FETÖ/PDY belasının palazlanması bir zemin bulamayacaktı.

Cumhuriyet eğitim sistemi mıncıklanıp dejenere edilmeseydi, fikri hür, vicdanı hür gençliğimiz bu günkü gibi çeşitli fraksiyonlara ayrılıp, köşe bucak kavgalar, gürültüler yapmayacaklardı.

Cumhuriyetimiz değerlerinden kılık kıyafet yasası yürürlükte kalsaydı, Türk Kamu Çalışanı her sabah işine gelirken ütülü takım elbise ve kolalı gömlek giyecek ve günlük tıraş, ağız ve diş sağlığı ile medeni bir insan olmanın örneği olacaktı.

Harabenin içinden doğan bir millet Atatürk İlke ve İnkılapları ile sanayileşmeye giderken, onlarca fabrikanın bacaları tüterken, Onuncu Yıl Marşımızda ‘Demir Ağlarla Ördük Bu Yurdu Dört Baştan’ der miydik?

Yoklukları kıtlıkları bir bir yok ederken, üretim hamlelerimizi imkanlarımızı azami ölçüde kullanıp, mucizeler yaratırcasına ilerlerken, Ulu Önder Atatürk’ün ayağına tüm devlet adamları bir bir gelip bu mucizevi gidişe selam duruyorlardı.

Genç Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayata geçerek, demokrasinin de bir örneğini vermek istemişse de, çirkin siyasetin oltasına takılıp geçmişi kötüleye kötüleye genç Cumhuriyetimizi koltukları uğruna yıpratmaktan geri kalmamayı yeğledikleri içindir ki tökezleyip, geri adımlar atmaya mahkum edilmek istenmektedir.

Bir takım entrikalar sokup, helal oylar haram yapılmamalıdır. Bu sütunlara dertlerimiz ve çözüm yollarından bir demetini bile sokabilme sansımız yoktur. O nedenle, yazımın her paragrafından derin anlamlar çıkarmayı değerli okurlarımın inisiyatifine bırakıyorum. Ülkemiz tarihinde hiçbir zaman bu kadar paramparça olmamıştı. Bu lime lime dökülmeye aklı selimin çözüm getireceğine olan inancımla siyasi partilerimizin sorumlularına Yüce Rabbimizin güzellikler ihsan etmesi dualarımız vardır.