Konya AÇIK 20°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Bayram Nasıl Geçti?

Bayram Nasıl Geçti?-Rıdvan Bülbül-Yeni Meram Gazetesi

■ Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tövbe reddolmaz. Ramazan ve Kurban Bayramının birinci geceleri, Berat gecesi ve Arefe gecesi.
(Hadis)
***
Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..

Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini..

Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara

Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..

Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Aylar, yıllar, günler erirken yasta

Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı.
(Abdurrahim Karakoç)

Her bayram sonrası klasik söylemdir;
Bayram nasıl geçti?
Çetele tutarız, olanlara bakarız, oranlama yaparız, özcesi toplum mühendisliğine soyunuruz. Çoğu kez aynı noktaya varırız;
Geçmiş yıllarla aynı; daha doğrusu cümleyi şöyle noktalarız; ayniyle vaki…
Son paragrafla neler yazacağımı aşağı yukarı anlamışsınızdır sanrım.
Değişen fazla bir yok Vuslatlar, yine başka baharla kaldı Şarkılar yine onu söylüyor.

“Kış geldi, firak açmadadır sineme yara
Vuslat yine mi kaldı güzel başka bahara
Bari bulayım söyle de sen derdime çare
Vuslat yine mi kaldı güzel başka bahara”
(Güfte: Saffet bey; beste: Şevki bey-Hicaz)

Her Bayram sonrası bir özlem dile getirilir;
Nerede o eski bayramlar?
Özellikle yaşı ilerlemiş olanlar özlemi daha çok duyar Bayram deyince, hep çocukluk günlerimizi anımsar, nostaljik duyguların özlemiyle içimize konuşuruz;
“ Nerde o, eski Bayramlar?”
Kendimizi hep deli- fişek genç, çocuk görüyoruz! Böyle psikoloji içine girince de eski cicili-bicili bayramları arıyoruz.

Bayram geçip gitti ama “biz yine bayramın ipine sarılalım. Bayram şekeri niyetine bir
Nasreddin Hoca öyküsü aktaralım.
Nasreddin Hoca Akşehir’de çok sayıda diğer komşuları ve eşiyle birlikte kapı karşı komşusuna bayram ziyaretine gitmiş. Ev sahibi komşu memleketinden getirdiği koca bir bal peteğini ortaya getirerek ikramda bulunmuş. Konuklar baldan bir iki kaşık alıp çekiliyormuş. Bal peteğine en son Nasreddin Hoca daldırmış. Bir, iki, üç, derken peteğin yarısına gelince ev sahibi dayanamayıp Hoca’yı uyarmış;
“Aman hocam, fazla yemeyin, sonra içiniz yanar.”
Nasreddin Hoca,durur mu? Lafı yapıştırdı;
“Kimin içi yanar, onu Allah bilir!”

“Can bula cananı bayram o bayram ola,
Kul bula sultanı bayram o bayram ola,
Hüsn-ü keder def ola, dilde hicap ref ola,
Cümle günah af ola bayram o bayram ola.
Cümle günah def ola bayram o bayram ola
Lütfi ya lütfü kerim erişe rahm ü rehim
Bermurade de fehim bayram o bayram ola.”

Her Kurban Bayramında Can Yücel’in dizeleri dökülür dudaklarımdan;
“Koyunlar, keçiler ve koçlar için
Ne kadar bayramsa Kurban Bayramı
Bu barış var ya, bu barış
Cephelerdeki için o kadar barış.”

Bir Kurban Bayramı daha geride kaldı.
Bu bayram da diğer bayramların sanki fotokopisi gibiydi. Uyarılara karşın değişen bir şey yok! Dün neyse, bugün de aynı. Ancak ne var ki, duygular değişiyor, çağ da atlıyor. Bayram kültürümüz yerinde sayıyor.
Değişmeyen tek olgu, gelenekler;
Bayram alış- verişleri. Bayram giysileri.
Bayram ziyaretleri, el öpmeler el öptürmeler, göstermelik protokol ziyaretleri.
Bayram mesajları (klasik), bayram tatlı ve şekerlerleri, harçlıklar, balonlar, çat-patlar, mezarlıklara akın, dilenci sendromu.

Bayramlar biraz nostalji, folklor, roman, öykü şiir, gelenek ve göreneklerin harman olduğu günler, eskiyi özlemek, demek…

Madalyonun bir de öbür yanına bakalım;
Tüm uyarılara karşın; trafik terörü yine kol gezdi, yollar kan gölü oldu, ocaklara ateş düştü. trafik terörüne acemi kasap terörü eklendi. Kurbanlar yetkililerin gösterdiği yerlerde değil, geçen yıllarda olduğu gibi istenilen yerlerde kesildi. Meydanda kesildi, sokakta kesildi. Kesilmedik yer kalmadı. Çoluk çocuğun gözleri önünde boğazlanan hayvanların can çekişmeleri, kan görüntüleri onların korkulu rüyası olarak kim bilir daha yıl, kaç gece geçitler yapacak. Ya acemi kasaplar; kesik yemedik yerleri kalmadı; hastanelerin acilleri doldu, taştı.

■ Nasreddin hoca komşusuna Bayram ziyaretine gitmiş. Her konuğa olduğu gibi Hoca’ya da bal ikram ediliyor. Tepsi içinde gelen koca bir petek baldan her konuk bir iki kaşık alır çekilirmiş. Komşusu bakar ki hoca kaşığı daldırdıkça daldırıyor peteğin yarısına gelmiş duracağı da yok. Uyarmış ;
“Hoca fazla yeme yoksa için yanar!”
Hoca lafı hemen kondurmuş;
“Kimin içinin yandığını Allah bilir!”
■ Nasreddin Hoca yoksulluktan Bayramda kurban kesememiş. Bayram namazından dönerken sokakta keçi görmüş, yakalayıp kurban edip yemiş. Bunu öğrenen komsusu Nasreddin Hoca’ya sormuş; :
-Hocam kıyamet günü keçi için sorguya çekileceksiniz, o zaman ne diyeceksiniz? .
Hoca :
-İnkar ederim!
-Inkar edemezsiniz, kıyamet günü keçi dirilip tanıklık edecek.
– Öyleyse daha iyi. Kıyamet günü keçi dirilip gelse hemen yakalayıp sahibine geri verip bu dertten kurtulurum.

Tatlısıyla acısıyla bir Kurban Bayramı daha geride kaldı. Sayılı günler tez gelip geçer derler. Günler birer birer takvim yapraklarından düşüp tarihe doğru yol alıyor. Bu gün, “şimdi”dir, dün de tarihtir.

■ Padişah, Hırka-i Şerif dairesi ve Saray Mescidinde sabah namazını cemaatle kılar, has odaya gelirdi; tahtına gelip oturmadan akraba ve yakınlarına giysiler giydirilip tahtın sol tarafında bekletilirdi. Arkalarında devlet büyükleri rütbelerine göre dururlardı. Padişah, bayram namazı için kalktığında, Sadrazam sağında ve Bâbüssaâde ağası solunda olduğu halde büyük bir alayla yola çıkılır, Bayram namazı genellikle Sultan Ahmet ya da Ayasofya Camiinde kılınırdı. Namaz sonrası Sadrazam, vezirler, diğerleri dışarı çıkıp Padişahı bekler, alayla Kubbe-i Hümâyûn’a gelirlerdi. Bayramlaşma törenini Bâbıâlî Teşrîfât Kalemi yönetir herkes yerini alınca, Padişah, “Aleyke avnullah=Allah’ın
yardımı senin üzerine olsun” ve “Mağrûr olma pâdişâhım, senden büyük Allah var” sesleri arasında tahta oturur,“Mehterân Bölüğü” hünkâr marşını çalardı. Törenler her yıl genelde Dolmabahçe’de yapılırdı.

Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan…
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık…

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek,
Kurda kuşa yem olmayıp “Çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek. Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır. (Can Yücel)

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Şehitlerimiz ve Makberleri Kitabını Yazıyorum!

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.