Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Çocuk suçlarında “tedbir mahkemeleri” önerisi

Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü İpek Coşkun Armağan, "Raporda, somut olarak 'tedbir mahkemeleri' oluşturulmasını önerdik. Aksi halde tedbire uymayan çocuklarla ne yapılacağı bile bilinmiyor. O yüzden suç tekrar devam ediyor." dedi.

Enstitü Sosyal’in “Türkiye’de Adalet Sisteminde Suç ve Çocuk” başlıklı araştırması, çocuk suçlarında “cezasızlık” algısının belirleyici olduğunu, caydırıcılık ve ıslah için mevcut hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koydu.

Uzman akademisyenler, hukukçular, ceza infaz kurumu çalışanları ve sosyal hizmet uzmanlarının katılımıyla hazırlanan araştırma raporunda, cezasızlık algısının suçu olağanlaştırdığı, mevcut güvenlik tedbirlerinin çocukların ıslahına yeterince katkı sağlamadığı ve hakimlerin takdir yetkisini sınırlayan hükümlerin adalet duygusunu zedelediği vurgulandı.

Raporda ayrıca, çocuklara yönelik tekerrür hükümlerinin uygulanmamasının yeni suçların önlenmesi açısından risk oluşturduğu, bu nedenle pedagojik ve sosyal destek temelli yeni modellerin geliştirilmesi gerektiği ifade edildi.

Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü Dr. İpek Coşkun Armağan, AA muhabirine, son dönemlerde görünürlüğü çok fazla artan suça karışmış çocuklarla ilgili bütünsel bir bakış sunmak için söz konusu raporu hazırladıklarını söyledi.

Bu konunun sadece suçun işlendiği anla ilgili bir mesele olmadığını belirten Armağan, “Suç işlenmeden önceki süreç, suç işlendikten sonraki yargılama süreçleri, akabinde infaz süreci ve infaz sonrasındaki süreçlerini değerlendirmemiz gerekiyor. Suçu işleyen bir çocuk cezasını çektikten sonra yine topluma karışıyor ve burada sonrasıyla ilgili de planlama yapmak gerekiyor.” diye konuştu.

Çocuk adalet sistemine dair tartışmaların sadece hukuki değil, sosyal ve psikolojik bir zeminde yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Armağan, çalışmada en çarpıcı tespitlerinden birinin “suçun tekerrürü” olduğunu bildirdi.

Armağan, “Bugün suça karışmış pek çok çocuğun arka planına baktığınızda onlarca, hatta yüzlerce suç kaydı olabiliyor. Bu durumda neye bakmamız gerekiyor. Bu tekrarlar yaşanırken, yapısal müdahaleler ne olmalı veya ne olmamış? Burada eğitim kurumları, sosyal hizmet kurumları, sağlık kurumları, yerel yönetimler ve adalet kurumları, bunların hepsinin bütünsel ve büyük bir koordinasyonla bu tekrarı engelleyici bir rol oynaması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Çocukların ilk suça karıştıkları dönemde doğru ve etkili bir geri bildirim alamadıklarını, bunun da cezasızlık algısını güçlendirdiğini dile getiren Armağan, şöyle devam etti:

“Çocuklar ilk kez suça karıştığında, özellikle 12 yaş altı için söylüyorum, aldıkları ilk geri bildirim çok önemli. Kurumlar, aileler ve diğer yapılar, bu davranışa nasıl tepki veriyor? Burada tutarlı bir şey varsa biz çocukta iyiye doğru bir davranış değişikliği yapabiliriz. Ama ilk tepkilerimiz çocukta bunu hedefleyen bir davranış değişikliğine dönük olmazsa, çocuk cezasızlık algısına kapılıyor ve caydırıcı olmuyor. Erteledikçe çocuktaki dönüşümü zorlaştırıyoruz. İlkokul yaşı çok kritiktir, çocuklarda olumlu davranış değişikliği geliştirebilmemiz için en kıymetli yıllardır.”

Kontrol mekanizması
Armağan, Türkiye’deki mevcut güvenlik tedbirlerinin sınırlı ve etkinlikten uzak olduğunu söyleyerek, “Tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığına dair bir kontrol mekanizması kurulmalı. Biz raporda, somut olarak ‘tedbir mahkemeleri’ oluşturulmasını önerdik. Aksi halde tedbire uymayan çocuklarla ne yapılacağı bile bilinmiyor. O yüzden suç tekrar tekrar devam ediyor. Çünkü çocuk her şeyin cezasız olduğunu düşünüyor. Bu da suçun niteliğinin giderek ağırlaşmasına neden oluyor. Ne yazık ki çetelerle, suça karışma eğilimi artıyor. 16-17 yaş sonrası olumlu değişim daha zor oluyor.” şeklinde konuştu.

Çocuk suçluluğunun yalnızca adalet sistemiyle sınırlı bir konu olmadığına işaret eden Armağan, medyanın da sorumlu bir dil ve yayıncılık anlayışı geliştirmesi gerektiğini vurguladı.

Armağan, dijital mecralar üzerinden çocuk suçluluğunu özendiren içeriklerin yaygınlaştığına dikkati çekerek, kanunda suçun niteliği ve tekerrür durumuna bakılmaksızın uygulanan indirimlerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini dile getirdi.

Çocuk mahkemelerinde görev yapan hakimlerin pedagojik bilgiye sahip olması gerektiğinin altını çizen Armağan, “Çocuğu yargılamak, pedagojik bazı bilgilere ve yaklaşımlara ihtiyaç duyulan bir alandır. Türkiye’de adli psikiyatri alanı da şu anda ihtisaslaşmış bir alan değil. Bu alanın da ihtisaslaştırılması gerekiyor.” değerlendirmesini yaptı.

Okullarda şiddet ve akran zorbalığıyla mücadele konusunda kurumsal kapasitenin artırılması gerektiğini vurgulayan Armağan, “Bunu sadece PDR’cilerin (Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik) sayılarını arttırarak yapalım diyemem. Bu mesele, bir kurumsal iklim meselesidir. Yönetiminden öğretmenler odasına, sınıf yönetimine, her yerinde ince ince işlenmesi gereken bir meseledir. Okulları bu konuda güçlendirmemiz gerekiyor. Risk haritalarının yapılması ve riski yüksek okullarımızda ayrı destek mekanizmalarının çalışılması gerekiyor. Çünkü genelde bu okullarımızın ne yazık ki öğrenciyi gözlemleyebilecek kadar imkanları da yok. Dolayısıyla sorunlu davranışı tespit edebilecek mekanizmaları sınırlı.” dedi.

Armağan, bağımlılık sorunu yaşayan çocukların yatılı tedavi görmesi ve desteklenmesi için kapasitenin artırılması, Aile Bakanlığı’ndaki sosyal hizmet uzmanlarının da çocuk konusunda daha uzmanlaşmış ve nitelikli raporlar hazırlayan kişiler haline gelmesi gerektiğini kaydetti.

Ceza Kanununda düzenleme önerisi
Enstitü Sosyal’in çalışmalarına destek sağlayan Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akgün ise çocuk adalet sistemi üzerine yaptıkları toplantılarda mevzuatın tutarlığı ya da tutarsızlığının ele alındığını aktardı.

Akgün, yargılamaların uzun sürmesinin pratikte büyük sorun teşkil ettiğini söyleyerek, çocukların suça tekrar karışmasını önlemek amacıyla alınacak tedbirlerin sadece ceza boyutuyla değil, koruyucu ve destekleyici tedbirler ile sosyal faktörlerin bir arada düşünülmesi gerektiğini ifade etti.

Gündemdeki yasa tasarısında, çocuklar için uygulanmayan “tekerrür” hükümlerinde bazı istisnaların öngörüldüğüne dikkati çeken Akgün, bu tasarının yasalaşması durumunda, özellikle “kasten öldürme” gibi ağır suçların tekrar işleyen 15-18 yaş grubundaki çocuklara, hakimin takdirine bağlı ve istisnai bir durum olarak ceza indirimi uygulanmamasının mümkün hale gelebileceğini belirtti.

Akgün, “Suça karışan çocuk, ilk suçla teması halinde bir reaksiyonla karşılaşmalı. Bu reaksiyon, ceza olmak zorunda değil. Ancak bizim mevcut ceza kanunumuzdaki 31. madde düzenlemesinde, 12 yaşını doldurmamış olanlar açısından ceza verilemediği gibi, koruyucu destekleyici tedbirlere karar verilmesi de takdire bırakılmış durumda. Bunun takdirden çıkarılması gerekmektedir.” ifadesini kullandı.

Özellikle 15-18 yaş arası çocuklara yönelik zorunlu ceza indirimi hükümlerinin de hakimin takdir yetkisini kısıtladığını vurgulayan Akgün, somut olayın özelliklerine göre hakimin alt ve üst sınırlar arasında uygun cezayı belirleyebilmesinin, adalet mekanizmasının sağlıklı işlemesi açısından önem taşıdığını söyledi.

Hakimin takdir yetkisinin belli oranda Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 31. maddesindeki yaş küçüklüğüne dair düzenlemelerine de yansıtılması gerektiğini belirten Akgün, “Bu, 15-18 yaş grubu için de 12-15 yaş grubu için de geçerlidir. Çocuk Koruma Kanunu ile TCK 31. maddesi arasında bir harmonizasyon oluşturulmak isteniyorsa, bu bağlamda da takdir yetkisinin kullanılması gerekecektir. Belki 15-18 yaş grubu için, ‘doğrudan 1/3 oranında indirim yapılmak suretiyle ceza verilir’ şeklinde bir düzenleme yerine, ‘2/3’den daha fazla ceza verilmez’ şeklinde bir düzenleme yapılabilir.” dedi.

Kaynak: AA

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Eşref’in kara geceleri başlıyor

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0