Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

ARKADAŞINIZ İÇİN, ARKADAŞLIĞINIZ İÇİN YAŞAMAK!

ARKADAŞINIZ İÇİN, ARKADAŞLIĞINIZ İÇİN YAŞAMAK!-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

Yetmişli yıllar bambaşka yıllardı. Dostunda, arkadaşında, arkadaşlığında bilindiği, kadir-kıymet gördüğü yıllardı. O yıllardan bugüne devam eden dostluklar, arkadaşlıklar, çok daha kuvvetlenmiş bir şekilde halen devam ediyor.
Arkadaşlarınız için yaşamak, arkadaşlığınız için yaşamak nedir bilir misiz?
Böyle bir duyguyu hiç yaşamayanlar nereden bilecekler?
Arkadaşımız için yaşıyorsanız, bilin ki o da sizin için yaşayacaktır.
Günümüzde, etrafınızda, çevrenizde böyle arkadaşlar dilerim vardır. Varsa dost dediğiniz, arkadaş dediğiniz o insanı aman ha kaybetmeyin!
O yıllar…
Buram buram fedakarlığın yaşandığı, ahde vefanın, vefanın dillerin ucunda olmadığı, samimiyetsizliğin kimsenin aklının ucundan geçmediği yıllardı!
Verilen söz tutulurdu.
Söz, en geçerli, olmazsa olmaz senet hükmündeydi, çünkü “sözüm söz, sözüm senet” diye harikulade bir deyiş. vardı.
Arkadaşına bir şey olmasın diye kendini siper eden, arkadaşının ihtiyacını bulup-buluşturan, yere düşse kaldırmak için ilk elini uzatan, derde düşse, ilk önce yanına gelen, sonuna kadar yanında olan o anlayışları dinleyen olsa da anlatsak!
Kardeş gibi, zaman zaman kardeşten ileri dostluklar, kardeşlikler vardı o günlerde.
Günümüzde kardeşim diye sarıldığı insan yanından ayrılır ayrılmaz,
Bakma sen kardeşim dediğime,
Bugünlerde öyle demem lazım diye,
Bir dünya seviyesiz, seciyesiz laf sayanlarla dolup kalmış birçok yer!
Kardeşim dediğine olur-olmaz saydıranları ne kınayan var,
Ne olmaz bu kadar diyenler,
Ne de senin gibi insanlarla benimde bundan sonra işim olmaz diyen.
Bugün oynamaktan bıkmadığımız trajikomik hale dönüşen arkadaşlık ve dostluk gösterileri ne kadar içimize siniyor?
Gerçekten dost muyuz?
Arkadaş mıyız?
Menfaat bitince herkes kendi yoluna mı gidiyor?
Yoksa, günün birinde yine lazım olur, olabilir diye arada-sırada merhaba etmekten geri mi durmuyoruz?
30-40 yıl önce arkadaşına laf söyletmeyen, laf söyleyeni söylediğine söylemişine pişman eden o kocaman yürekli babayiğitler, koç yiğitlerin birçoğu bu dünyadan çekip gittiler.
Onların peşi sıra yürüyenleri de, dostluğun ve arkadaşlığın kadrini bilmeyenler çoktan kenara aldılar.
Arkadaş dürüst insan varda, doğru insan varda biz mi değerlendirmedik diye mangalda kül bırakmayanlar,
İşin ehli olanları, liyakat ve ehliyet sahibi insanları semtlerine sokmayanlar,
Gözlerinin önündeki insanları bile bile görmek istemeyenler,
Ne bilsinler doğruyu, ne bilsinler dürüstlüğü, erdemi, fazileti?
Akıllıyı severim, benden akıllı olanı değil yanımda, çevremde dahi bulundurmam diyen akıldaneleri, sözüm ona açıkgözleri hiç mi dinlemediniz?
Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler, deyişinin yaşandığı o garip, tatsız, tuzsuz dönemlerin tam ortasında olduğumuzu sanki bilmiyorsunuz?
Kıskançlık, hasetlik, fesatlık, çekememezlik, insanın yüzüne gülüp, ardından kuyusunu kazanların cirit attığı bir dünyada, kaybettiğimiz değerleri nerelerde aramaya çalışıyoruz bilmem?
Adam bindiği dalı kestiğinin farkında değil!
İşleri aksıyor, yürümüyor, işin erbabı, liyakat sahibi insanları gönderip, onların çeyreği bile etmeyen, bütün gün temenna eden, yağ çeken, tatlı sözler geveleyenleri getiriyor işin başına, sonra da, bu işler neden yürümüyor diye ağlanıp duruyor!
Ne ders alacağı var, ne ders çıkaracağı!
Nasreddin Hoca’dan feyz almamışlar, Mevlana’nın tek bir sözünden dahi haberleri yok, Yunus deyince, mahalleden biri sanıyorlar!
Sonrası mı, bağlar gazeli!
Araya harç koymadan konuşmayanı neredeyse adamda saymadıkları ondan!
Küfürbazlığın adeta erdem olması da ondan!
Herkes herkesin aleyhinde, herkes herkesten şikayetçi, herkesin doğrusu kendine göreyse ne diyeceksiniz?
İnsanlar ikna olmuyor, ikaz dinlemiyor, laftan anlamama konusunda inatçı mı inatçı!
Doğru bir tanedir, diyenlere o eskidendi demeleri de ondan!
Yaşadığımız toplumda doğruların, dürüstlerin, doğruyu söyleyenlerin, doğrucu Davutların neden sevilmediğini, neden istenmediğini, neden dokuz köyden kovulduklarını anlayabildiniz mi?
Anladınız lakin, anlamak günümüze göre değil.
Bugünün modası, anlarmış gibi görünüp, anlamama yolunda koşar adım gitmekten ibaret.
Sadakat, güven, sözünde durma; kaytarmayla, yağ çekmekle, yalanları doğru gibi söylemekle yer değiştirmiş.
Aleyhte konuşa konuşa birbirinize saygınız, itimadınız kalır mı, sorusuna susma hakkını kullanmakla cevap vermiş olmuyorsunuz. Bundan gayrı susarak her şeyi kabullenmiş oluyorsunuz.
Gelin yol yakınken, büyüklerimizin uyguladığı gibi, arkadaşınız için, arkadaşlığınız için yaşayın, arkadaşınızı amiyane tabirle kullanıp, onun sırtına basıp bir yerlere uzanmaya niyetlenmeyin. Olur ya, ayağınız kayar, felek bir azizlik yapar, rüzgar ters eser olur mu olur? Ne demişler? Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz!

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Deştiğinli Ayyıldız Fedaileri!

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0