Günümüzde çizgi filmlerin yalnızca çocuklara hitap etmekle kalmadığına dikkat çeken Psikolog Türk, “ Gelişen teknoloji sayesinde animasyon türünde sinema salonlarında da yer buluyor ve izleyici kitlesi çocuklardan gençlere, hatta yetişkinlere kadar genişliyor. Bu durum, çizgi filmlerin sadece eğlence aracı olmanın ötesine geçerek, topluma dair mesajların, değerlerin ve normların iletildiği güçlü görsel anlatılara dönüşmesine neden oluyor.” Dedi Psikolog Türk yediden yetmişe tüm toplumun çocukluk yıllarında izlediği çizgi filmlerin bireylerin psikolojik gelişiminde etkili olduğunu dile getirerek, “Günümüzde kitle iletişim araçlarının hızlı gelişimiyle birlikte, her yaş grubuna hitap eden içeriklerin üretimi artmış ve özellikle çocuklara yönelik medya içerikleri daha erişilebilir hale geldi” dedi. Psikolog Türk günümüzde çocukların zamanlarının büyük bir kısmını ekran başında geçirdiklerini hatırlatarak, “Günümüz çocukları, zamanlarının önemli bir kısmını ekran karşısında geçiriyor; ebeveynler ise iş yoğunlukları ve günlük yaşamın temposu içinde çocuklarının ekranla geçirdiği zamanı sınırlamakta zorlanıyor. Bu nedenle çocuklarına, kendi yaş gruplarına uygun olduğunu düşündükleri çizgi filmleri izletmeye yöneliyorlar.” Şeklinde konuştu.
“Topluma dair mesajlar içermekte”
. Türk, çizgi filmlerin izleyicilere sunduğu kurmaca dünyalar aracılığıyla çeşitli simgeler, roller ve değer yargılarının zihinlere aktarıldığını vurgulayarak, “Özellikle çocuklar açısından bu içerikler, gelişim dönemlerine bağlı olarak son derece etkili olabilmektedir. Çizgi filmlerin çocuklar tarafından büyük bir ilgiyle takip edilmesi tesadüfî bir durum değildir. Bu içerikler, yapısal olarak sözlü kültürden gelen masal anlatılarına benzerlik taşır; karakter kurguları, dramatik yapılar ve mesaj verme biçimleri açısından çocukların ilgisini çekecek şekilde özenle tasarlanır,” dedi. Tuncer Türk, masalların geçmişte çocuk gelişimi ve değer aktarımı açısından oynadığı rolün günümüzde büyük oranda çizgi filmler tarafından devralındığını paylaşarak, “ Günümüzde ancak dikkat edilmesi gereken önemli bir konu var: “Çizgi filmlerdeki toplumsal cinsiyet temsilleri ve bu temsillerin çocuklar üzerindeki psikolojik etkileri.” İfadelerini kullandı.
“Güçlü bir sosyal öğrenme alanına sahipler”
Ebeveynlere düşen sorumluluğun ciddiyenin altını çizen Türk, “ Yalnızca çocuklarını çizgi film izlemekten alıkoymakla sınırlı değil. Ebeveynlerin, çocuklarının izlediği çizgi film içeriklerini tanıması ve en azından belirli bölümleri birlikte izleyerek olası alt metinleri fark etmesi çok önemlidir. Ebeveynlerin, bu içerikler üzerinden çocuklarına rehberlik etmesi, gerekirse anlatılan temalar hakkında açıklayıcı ve yaşına uygun konuşmalar yapması, çocukların zihinsel gelişimi açısından koruyucu bir faktör olacaktır.” Şeklinde konuştu. Türk çizgi filmlerin toplumsal yönüne de değinerek, “Çizgi filmler sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda güçlü bir sosyal öğrenme alanıdır. Çocukluk dönemi gibi bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimin hızla ilerlediği dönemlerde izlenen içeriklerin niteliği, bireyin gelişimi üzerinde uzun vadeli etkiler yaratabilmektedir. Ebeveynler ve uzmanlar tarafından çizgi film içeriklerinin sadece “yaşa uygunluk” açısından değil; aynı zamanda mesaj içerikleri, karakter temsilleri ve psikososyal etkileri açısından dikkatle değerlendirilmesi gerekmekte” şeklinde ifade etti.
“Hayata dair toplumsal rollerin öğrenilmesini sağlıyor”
Çizgi filmlerde kadın ve erkek karakterlerin rolleri, beden algıları ve sosyal kimliklerinin çoğu zaman belli kalıplar üzerinden sunulmasına değinen Psikolog Türk, “ Çocukların zihinsel şemalarının oluşum sürecini doğrudan etkileyebiliyor. Örneğin, “Annelerin yalnızca ev içi rolleri üstlendiği, çocuk bakımında fedakâr figürler olarak yer aldığı anlatılar, kadınların toplumsal kimliğini tek bir role indirgemekte; bu da çocukların kadınlara dair algılarını sınırlayıcı şekilde şekillendirebilmektedir,” dedi. Türk çizgi filmlerdeki temsil biçimlerinin çocukların zihinsel alt yapısında toplumsal şemaların oluşumunu etkilediğine dikkat çekerek, “ Çizgi filmlerde kadın karakterlerin orantısız biçimde zayıf bedenlerle temsil edilmesi, kilolu kadın karakterlerin ise çoğunlukla mutsuz, başarısız ya da zekâsı yetersiz olarak kurgulanması, çocuklarda beden algısına dair ciddi çarpıtmalar yaratabiliyor. Bu tür temsillerin çocuklar üzerinde beden memnuniyetsizliği, özgüven sorunları, yeme bozuklukları gibi psikolojik sorunlara zemin hazırlıyor. Özellikle son dönemde kamuoyunun gündeminde yer alan anoreksiya nervoza gibi ciddi yeme bozukluklarının medya temsilleriyle ilişkisi, birçok bilimsel çalışmada vurgulanmıştır. Bu nedenle, çizgi filmlerin sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal halk sağlığı açısından da dikkate alınması gerekmektedir,” diye ekledi.
Kaynak: Ümmügülsüm DÜNDAR
Uluslararası Anadolu Kartalı-2025 Eğitimi’nin hava fotoğrafçıları günü yapıldı