Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Türk savunma sanayisinde yeni bir eşik: AR-GE’den seri üretime geçiş

Seri üretim, Türkiye'nin sadece niş teknolojiler üreten bir aktörden, kalıcı ve stratejik ortaklıklar tesis edebilen küresel bir savunma sanayisi oyuncusuna dönüşmesinin önünü açmaktadır.

Savunma sanayisi uzmanı Yusuf Akbaba, Türk savunma sanayisinde AR-GE’den seri üretime geçişin stratejik ve ekonomik boyutlarını AA Analiz için kaleme aldı.

***

Türkiye’nin savunma sanayisinde son yirmi yılda kaydettiği ilerleme, uluslararası güvenlik literatüründe dikkatle izlenen bir dönüşüm süreci olarak değerlendirilmektedir. Yüksek teknolojiye dayalı özgün sistemlerin geliştirilmesi, stratejik özerklik vizyonunun güçlenmesi ve özellikle insansız hava araçlarında elde edilen küresel ölçekli başarılar, bu dönüşümün ana parametrelerini oluşturmaktadır. Günümüzde tartışılan temel meselelerden biri ise AR-GE odaklı bir modelden, seri üretim merkezli bir üretim paradigmasına geçişin stratejik ve ekonomik sonuçlarıdır. Bu tartışma, yalnızca teknik düzeyde değil, aynı zamanda savunma ekonomisi, dış politika ve ulusal güvenlik perspektifleriyle de ele alınması gereken çok boyutlu bir konudur.

Küresel rekabet ve ihracat perspektifi
Savunma sanayisi, yüksek rekabet yoğunluğunun belirleyici olduğu küresel bir alandır. Bu bağlamda yalnızca prototip üretimi, aktörlerin sürdürülebilir bir pozisyon elde etmesine imkân tanımamaktadır. Uluslararası pazarda güvenilir bir tedarikçi konumuna yükselebilmek, teknolojik yeniliğin ötesinde, sistemlerin seri üretim kapasitesiyle ölçeklenebilir şekilde sunulabilmesine bağlıdır. Bayraktar TB2 örneği, Türkiye’nin bu dönüşümü somutlaştırdığı en kritik vakadır. Söz konusu platform, yalnızca teknolojik üstünlük sağlamamış, aynı zamanda seri üretime entegre edilerek hızlı, maliyet etkin ve güvenilir biçimde farklı coğrafyalara ihraç edilebilmiştir. Bu durum, Türkiye’nin uluslararası savunma pazarında “güvenilir tedarikçi” kimliği kazanmasını mümkün kılmıştır.

Dolayısıyla seri üretim, Türkiye’nin sadece niş teknolojiler üreten bir aktörden, kalıcı ve stratejik ortaklıklar tesis edebilen küresel bir savunma sanayisi oyuncusuna dönüşmesinin önünü açmaktadır. Rekabetin temel belirleyeni, teknolojinin sahaya ne ölçüde hızlı ve sürdürülebilir biçimde aktarılabildiğidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve seri üretimin operasyonel önemi
Türk Silahlı Kuvvetlerinin genişleyen operasyonel sahası ve çok cepheli tehdit algısı, seri üretim kapasitesinin ulusal güvenlik açısından kritik bir parametre olduğunu ortaya koymaktadır. Modern harp ortamı, yalnızca ileri teknolojiye sahip olmayı değil, bu teknolojiyi büyük ölçeklerde, lojistik açıdan sürdürülebilir şekilde sahaya yansıtabilmeyi zorunlu kılmaktadır. Prototip odaklı bir yaklaşım, bu ölçekteki ihtiyacı karşılamada yetersiz kalacaktır.

Seri üretim, yalnızca maliyet avantajı değil, aynı zamanda standartlaşma, lojistik optimizasyon ve süreklilik sağlayan bir güç çarpanı işlevi görmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eş zamanlı modernizasyon ihtiyacı hava, kara ve deniz kuvvetleri düzeyinde göz önüne alındığında, seri üretim kabiliyetinin sürekliliği caydırıcılığın ana unsurlarından biri hâline gelmektedir.

AR-GE ve seri üretim arasındaki stratejik denge
Seri üretim kapasitesinin geliştirilmesi, AR-GE yatırımlarının tali konuma itilmesini gerektirmemektedir. Aksine, bu iki alan arasındaki stratejik dengenin korunması, uzun vadeli rekabet gücü açısından belirleyicidir. Savunma teknolojilerinin hızla demode olabilen doğası dikkate alındığında, mevcut üretim hatlarının güncel kalması sürekli yenilik ve teknolojik atılımlarla mümkündür.

Türkiye’nin gelecekteki başarısı, bir yandan mevcut sistemlerin hızla seri üretimle pazara sunulmasına, diğer yandan ise yapay zekâ destekli otonom platformlar, yönlendirilmiş enerji silahları, hipersonik sistemler ve siber savunma teknolojileri gibi gelecek odaklı alanlarda yoğun AR-GE yatırımlarının sürdürülmesine bağlıdır. Dolayısıyla seri üretim ve AR-GE’nin birbirini dışlayan değil, tamamlayan iki unsur olarak değerlendirilmesi, savunma sanayisinin sürdürülebilirliği açısından kritik önemdedir.

Stratejik caydırıcılık boyutu
Türkiye’nin jeopolitik konumu, seri üretimi yalnızca sanayi politikası bağlamında değil, aynı zamanda stratejik caydırıcılığın temel unsurlarından biri olarak öne çıkarmaktadır. Modern savaşlarda ikmal zincirinin sürekliliği, operasyonel üstünlük kadar belirleyici hâle gelmiştir. Bir ülkenin kısa süre içerisinde binlerce mühimmat üretebilmesi veya çok sayıda platformu hızla sahaya sürebilmesi, karşı tarafın stratejik planlamasını doğrudan etkileyen caydırıcı bir faktördür.

Bu bağlamda, Türkiye’nin farklı cephelerde eş zamanlı operasyon icra edebilme kapasitesi, seri üretim ile desteklenmiş güçlü bir savunma ekosistemine bağlıdır. Seri üretim, operasyonel sürekliliğin yanı sıra Türkiye’nin dış politikada güvenilir bir aktör olarak konumunu pekiştirmektedir.

Türk savunma sanayisinin geleceği, AR-GE ve seri üretim arasındaki stratejik dengeye bağlıdır. AR-GE, yenilikçi kapasitenin ve stratejik özerklik vizyonunun sürdürülebilirliğini sağlarken, seri üretim, bu vizyonu somut ve sahada karşılık bulan bir güce dönüştürmektedir. Bu iki alanın entegrasyonu, Türkiye’nin yalnızca günümüzün ihtiyaçlarını karşılayan değil, geleceğin muharebe ortamını şekillendirecek bir savunma sanayisi modeli inşa etmesine olanak tanıyacaktır.

[Yusuf Akbaba, savunma sanayisi uzmanıdır.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak: AA

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Huzurevinde ölümde, sanık doktor hakkında yakalama kararı

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.