“Saygı, okul sıralarında değil; evin sofralarında öğrenilir.”
Bu haftaki yazımda, hepimizin farkında olduğu ama çoğu zaman üzerinde durmadığı önemli bir meseleye değinmek istiyorum:
Saygının ailede, özellikle de çocukların gözünün önünde nasıl korunduğunu ya da nasıl kaybedildiğini.
Çünkü bir toplumun karakteri, aslında evde kullanılan kelimelerle, çocukların önünde sergilenen davranışlarla şekillenir.
Okulların açılalı az bir zaman oldu. Toplumu gözlemlediğimizde görüyoruz ki, eğitim yalnızca ders kitaplarından ibaret değil. Asıl eğitim, çocukların anne babalarından, evdeki ilişkilerden öğrendikleriyle başlıyor. Ne yazık ki kimi zaman çocuklar, öğretmenlerini anne babalarının yanında eleştirirken, küçümserken veya alaya alırken görüyoruz. Oysa bir öğretmen, anne babasının yanında itibarsızlaştırılıyorsa, o öğrencinin gözünde o öğretmenin artık bir otoritesi kalmaz. Öğrenci, okulda öğretmeninden değil, evdeki yargılardan beslenir.
Saygı, en güçlü ders aracıdır. Ne tebeşirle yazılır ne de silgiyle silinir. Eğer çocuk evde saygının zedelendiğini görüyorsa, okulda onu yeniden inşa etmek zordur. Çünkü çocuklar yalnızca kulaklarıyla değil, gözleriyle de öğrenir.
Bu mesele yalnızca okul duvarlarıyla sınırlı değildir. Evde de benzer bir tablo vardır. Eğer bir anne, babanın yanında çocuklarının önünde aşağılanıyor, küçümseniyorsa, o annenin çocuklar üzerindeki otoritesi yavaş yavaş yok olur. Aynı şekilde, bir baba çocuklarının önünde alaya alınıyor, sözü hiçe sayılıyorsa, artık o evde disiplin değil, dağınıklık hüküm sürer.
Saygı, ilişkilerde zincirin ilk halkasıdır. O halka kırıldığında, ardındaki bütün bağlar çözülür.
Tıpkı öğretmenini küçük düşüren bir çocuğun, yarın kendi anne babasına da aynı gözle bakmayı öğrenmesi gibi…
Hatta mesele yalnızca anne baba ile de sınırlı değildir. Bir amca, dayı ya da ailedeki herhangi bir büyüğün, çocukların önünde küçümsenmesi, hakkında ileri geri konuşulması da aynı zararı doğurur. Çünkü çocuk, o anda bir şey öğrenir: “Saygı, kişiye göre gösterilebilir.” Bu cümle, gelecekteki bütün karakter bozulmalarının temelidir.
Toplumumuzu da ele aldığımızda görüyoruz ki, aile içi saygısızlık problemleri veya sosyal hayatta yaşanan birçok çatışma, bu gibi eğitim eksikliklerinden, bu gibi temelsiz alışkanlıklardan kaynaklanmaktadır. Çünkü saygının olmadığı yerde sevgi, sevginin olmadığı yerde huzur kalmaz.
Unutmayalım:
Bir öğretmenin saygısı okulda değil, evde başlar.
Bir annenin itibarı okul toplantısında değil, mutfak masasında belirlenir.
Bir babanın sözü, bağırarak değil, çocuklarının önünde ona gösterilen hürmetle güçlenir.
Toplumun temeli, aslında evde atılan küçük cümlelerle inşa edilir.
Saygı, bir çocuğun gözünde anne babasının birbirine nasıl davrandığıyla başlar, öğretmenine nasıl baktığıyla büyür ve yarın kendi ailesine nasıl davranacağıyla tamamlanır.
Kaynak: Ali İSET
Konya’da trafiği tehlikeye atarak yarış yapan sürücülere ceza
Çok güzel bir tespit.