1 Nisan Şakasını hep ciddiyetsiz bulurum. Ağır yaşam koşulları, Ortadoğu barut fıçısına dönmüş, terör belası her gün onlarca canımızı alırken, neyin şakasını yapacağız. Bir söyleyip bin düşünmemiz gerekiyor. Şakayı bırakalım, Nisan ayına yine olumlu yanından bakalım Nisan’ın yoluna girdik, gidiyoruz, bakalım neler göreceğiz? Aşık Veysel’in çığırdığı gibi
“Uzun ince bir yoldayım/ Gidiyorum, gündüz- gece.”Yol biter, dert bitmez!
—
■ Cevher varken pul neye yarar,
Rabbini bilmeyen kul neye yarar,
Herkes tutturmuş bir yol gidiyor;
Allah’a gitmeyen yol neye yarar!
(Hz. Mevlana)
■Varacağın yeri bilmiyorsan vardığın yerlerin hiçbir önemi yok. (Mevlana)
■Dert insana daima yol gösterir.
(Mevlana)
■ Ölümden sonra hayata giden bir yol bulunur. (Mevlana)
—
Anadolu’da Nisan Yağmurları “şifalı su” olarak nitelendiriliyor. Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Durak, nisan yağmurlarına bilimsel bakıldığında faydasının olduğuna vurgu yaparak dedi ki; “ İlkbaharda tabiatın uyanmaya, canlanmaya başlamasıyla birlikte bitki ve ağaçların çiçek tozları, reçine, eterik uçucu yağları ile faydalı mikroorganizmaların, bitkiler ve ağaçlardan sıcaklık etkisiyle buharlaşıp havaya karışıyor. Nisanda tabiatta çiçeklenmenin en yoğun olduğu dönemdir. Bitki ve ağaçların çiçek polenleri, reçine, eterik yağ ve uçucu yağları ile birlikte, meyve, çiçek, yaprak ve ağaç dalları üzerindeki faydalı mikroorganizmalar ve özellikle laktik asit bakterileri gibi faydalı mikroorganizmalar bu dönemde; rüzgr, hava akımları, arı, böcek ve sineklerin yardımı ile yaygınlaşıyor.”
—
■ Hiçbir yol yoktur ki sonu olmasın! (Sadi)
■ Ben doğru yolda kaybolmuş kişi görmedim. (Sadi)
—
Mevlana Müzesi Müdür Vekili Dr. Naci Bakırcı sergilenen nisan tasının yüzyıllardır Anadolu’daki Nisan yağmurlarına verilen önemin göstergesi olduğuna dikkat çekerek;
“Müzeye gelen ziyaretçilerin büyük ilgi gösterdiği eserler arasında yer alan nisan tasının yüzlerce yıldır Anadolu’da var olan nisan yağmurlarının toplanması geleneğinin günümüze yansımış en güzel göstergelerinden biridir.” diye konuştu.
Nisan Tasının İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han tarafından Musul’da yaptırılarak 1327 yılında Mevlana Türbesi’ne armağan edildiğini anlatan Bakırcı, şöyle dedi;
“Nisan tası, Kubbe-i Hadra’nın (Yeşil Kubbe) altına konur, kazanda toplanan su ziyaretçilere dağıtılırdı. Konya’da yağmurun az yağdığı kurak senelerde bu suyun bereket niyetine tarlalara serpildiği de bilinir.”
Nisan Tası, bronz üzerine altın ve gümüş kakma olarak yapıldı. Tas, kaide, bilezik, gövde ve kapaktan oluşuyor. Kapak üzerinde, kuyruğu kırılmış bir horoz heykeli yer alıyor. Kapak ve gövdedeki yazı kuşaklarında, Ebu Said Bahadır Han için övgü dolu kufi hatlı şiirler görülür. Gövdedeki altı madalyonda, altın ve gümüş kakmayla geometrik ve bitkisel motiflere, av hayvanlarına ve av sahnelerine yer verilmiştir. Kimi tarihi olaylar, hükümdar ve elçilerden oluşan toplantı sahneleri de resmedilmiştir. Tas, 95 santim,140 santimetre yüksekliğinde, 43,5 kilo ağırlığındadır.
—
■ Dostum beni ısmarlamış gel diye
Gideceğim amma, yol bozuk bozuk
(Pir Sultan Abdal)
■ Allah’a giden yol; gökteki yıldızların sayısı kadardır. (Ali Müzeyyen)
—
Nisan Tasına ilişkin yapılan araştırmalarda, çiftçilerin tohum diye kullandıkları buğday ve arpaların nisan tasının içerisine bereket olsun diye konduğu, ekimde tohumların alınıp diğer tohumların arasına konulduğu da ortaya çıkarıldı. Hz. Mevlana döneminde bolluğun, bereketin habercisi olarak kutsal kabul edilen nisan yağmurları geleneğinin yaşatılması konusunda kalıcı çalışmalar yapılması da ilgililer tarafından dile getiriliyor.
—
■ Hakka giden yolu basmazlar. (Hüseyni)
■ En kısa yol, sarp yollardır.( Ibsen)
■ Yolcular yanılır, yollar yanılmaz. (Seyrani)
MART’I TAMAMLADIK, NİSAN’DAYIZ!
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.