Geçtiğimiz günlerde Konya’da yaşanan bir olay, bunu acı biçimde hatırlattı.
Kırmızı ışıkta duran bir kimya öğretmeni, bütün kurallara uymuştu. O an yapabileceği her şeyi doğru yapmıştı. Fakat arkadan hızla gelen bir araç, bütün doğruları bir anda bozdu. Birkaç saniyelik bir ihmal, bir insanın ömrünü aldı.
Olayın ardından kaleme alınan yazılarda, özellikle de dini hassasiyeti olmayan kesimlerde, yaşananlar tamamen sistemin eksikliklerine ya da birilerinin ihmallerine bağlandı. Bu yorumların bir kısmı, ilahi kader anlayışını sorgulama ya da zayıflatma çabasına dönüştü.
Oysa unutmamak gerekir ki bizler bu dünyada bir imtihan içerisindeyiz. Güzel olan çirkinle, tedbirli olan tedbirsizle, zengin fakirle, fakir zenginle imtihan edilir. Bazı ihmaller yaşansa da bu, kaderi saf dışı bırakmamızı ya da inançsızlığa yönelmemizi gerektirmez.
Ne kadar tedbirli olursak olalım, ne kadar dikkatli davranırsak davranalım, bazı olaylar kaçınılmazdır. Ecel geldiğinde, insan ister bir trafik kazasında ister yatağında olsun, son nefesini verir. Çünkü her can, kendisine biçilen ömrü tamamlayacaktır.
Bu, tedbirin gereksiz olduğu anlamına gelmez.
Depreme karşı sağlam binalar yapmak, trafikte kurallara uymak, toplumsal düzenin bir gereğidir. Fakat alınan bütün önlemler, takdir edilmiş olana engel olamaz. Japonya gibi deprem ülkelerinde veya Avrupa’da trafik kurallarına büyük ölçüde riayet edilen yerlerde dahi ölümler yaşanabilmektedir. Çünkü hayatın kendisi, insanı hem tedbirle hem kaderle sınar.
Tedbir kaderi değiştirmez, tedbir eceli ertelemez.
Bu söz, aslında insanın varlık alanını hatırlatır. Tedbir, insanın iradesine düşen kısmı yerine getirmesidir; kader ise ilahi iradenin hükmüdür. İnsan, elinden geleni yapmakla sorumludur; fakat sonucu belirleyen kudret, insana değil Allah’a aittir.
Tedbir almak, inancın gereğidir; lakin tedbirle birlikte teslimiyet de gerekir. Çünkü alınan önlemler, ecelin vaktini ileri de alamaz, geri de itemez.
İnsan çoğu zaman “keşke”lerle yaşar; “keşke daha dikkatli olsaydım”, “keşke o yola girmeseydim” der. Fakat kader, “keşke”lerle değil, “ol” emriyle işler. İnsan, sebeplere sarılır ama bilir ki sebepler yalnızca birer vesiledir.
Bu yüzden tedbir, tevekkülle tamamlanır. Sadece tedbire güvenen, kaderi unutur; sadece kadere sığınan ise sorumluluktan kaçar. Doğru olan, her ikisini birlikte taşımaktır.
Sonuç olarak, bizler hem dikkatli olmakla hem de başımıza gelenleri hikmetle karşılamakla yükümlüyüz. Tedbir almak insanın sorumluluğudur; kaderi kabul etmek ise teslimiyetin bir göstergesidir. Her iki denge korunduğunda, insan yaşadıklarını anlamlandırabilir ve imtihan bilincini diri tutabilir.
Kaynak: Ali İSET
Konya’da geri dönüşüm bilinci artıyor
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Acı bir olaydı. Ali iset kalemi çok güçlü. Yolun açık olsun.Devamini beklerim