Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Konya İl Koordinasyon Kurulu, 17 Ağustos 1999’daki Marmara Depremi’nin 26. yıl dönümü nedeniyle Mimarlar Odasında basın açıklaması gerçekleştirdi. TMMOB Konya il koordinasyon Kurulu Sekreteri ve Mimarlar Odası Konya Şube Başkanı Ahmet Övet, bir an önce tüm ülke genelinde bina envanterinin çıkarılması, yıkılması gereken binaların yıkılarak, güçlendirerek kurtulabilecek binaların da güçlendirilerek dirençli kentlerin oluşturulması gerektiğine dikkat çekti. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen, yaşanan acılar ve afetlerden çıkarılması gereken dersler hâlâ gündemdeki yerini koruduğuna dikkat çeken Övet, sözlerine şöyle devam etti, “17 Ağustos 1999’da tüm Marmara’yı etkileyen Marmara Depremi, maalesef milletimizin yaşadığı en acı felaketlerden biri olarak tarihteki yerini aldı. Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir coğrafyada hissedilen 7,4 şiddetindeki depremde 18.373 vatandaşımız vefat etti, 48.901 kişi yaralandı.
285.000’den fazla ev, 42.000’den fazla iş yeri zarar gördü. Yaklaşık 16 milyon vatandaşımız depremden dolaylı yoldan etkilendi. Aradan geçen 26 yılda bu acı tablodan sonra elbette yeniden kurulan hayatlardan, küllerinden doğan yaşamdan bahsedebiliriz. Ancak bu, sorunlarımızı zalim bir iyimserlikle görmezden gelmek olur. Çünkü Marmara depreminden sonra 2011 yılında Van’da, 2020 yılında İzmir ve Elazığ’da ve 2023 yılında Kahramanmaraş’ta yaşanan yıkıcı depremler hâlâ hafızamızda tazeliğini korumaktadır. Muhtelif şiddetlerde yaşadığımız bu depremler de hem yörede hem ülkemizin genelinde geri döndürülemez hasarlar bırakmıştır.Afetlere karşı dirençli yerleşimler, dünya için olduğu kadar ülkemiz için de yeni bir olgu olmamasına rağmen Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yılında 1924’te, meydana gelen Erzurum depremlerinden günümüze kadar geçen 100 yıllık süreçte, depremler ve diğer afetler sonucunda yüzbinlerce insanımızı kaybettik. Yaşanan bunca kayba karşı ülkede, afetlerle mücadele kültürü hâlâ oluşturulamamış, idareler kamusal sorumluluklarını yerine getirmemiş, adalet sistemimiz afet suçları karşısında yetersiz kalmış, afet dirençli kent olgusu mevzuatımızda yer bulamamış, afetlerden zarar gören halkımızın uğradığı acılar, kayıplar ile maddi ve manevi zararlarla baş başa bırakılmıştır.”
‘AFETLERE KARŞI DİRENÇLİ KENTLER İÇİN PLANLAMA VE DENETİM ŞART’
Depremlere karşı alınacak önlemler sadece yönetmeliklerle sınırlı kalmamalı; planlama, uygulama ve denetim süreçlerinde tavizsiz bir yaklaşım benimsenmeli gerektiğine ifade eden Övet, sözlerini şu şekilde devam etti, “Afetlerle mücadele kapsamında alınan merkezi kararlar yerelde yorum farklılığına bırakılmayacak şekilde detaylandırılmalı, yerel yönetimler de bunun sorumluluğu ve bilincinde olmalıdırlar. Burada biz mimar ve mühendislere düşen görev ise; herhangi bir yaptırım korkusu olmaksızın, mesleki etik çerçevesinde, yaptığımız binalarda can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Marmara depreminden sonra yasama ve yürütme organlarının harekete geçmediğini söyleyemeyiz. Afetten sonra yürürlüğe giren deprem yönetmeliği, ihtiyaca binaen ve teknolojik ilerlemelerle değişen maddeler nitelikli yapılaşma konusunda bir nebze de olsa standart oluşturdu. Ancak afetlere özellikle depremlere yönelik alınacak tedbirlerin bununla sınırlı kalmaması gerektiği de açıktır. Afete karşı dirençli kentlerimizin oluşmasında öncelikli yapılması gereken kent ölçeğinde doğru ulaşım ve doğru planlama olmalıdır. Şehirlerimizin kalkınmasında, nüfus ve göç hareketlerinde, konut yerleşkelerinde, tarım ve sanayi istihdamında büyük payı olan kentsel planlama ile kentlerimizde afetin önüne geçmek mümkündür. Zemin niteliği kent içi tüm fonksiyonlara yön veren en önemli kriterdir. Zemin etüdü ve doğru planlamanın ardından sağlıklı yapılaşma için nitelikli mimarlık ve mühendislik hizmetinin ulaşılabilir, uygulanabilir ve denetlenebilir olması gereklidir.
Kaynak: HABER MERKEZİ
Abdullah Ecevit Öksüz’e yeni görev