Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Burçak Evren’in Düşsel Yolculuğu Sinema

Yaşamını sinemaya adamışlığı, bu adanmışlıkta popülerden yana değil, kalıcıdan yana olmayı kendine ilke edinmişliği çarpıyor gözümüze. Elleri cebinde ıslık çalan bir çocuğun keyifli, aldırmaz yürüyüşü gibi bir yaşam tarzı olmuş sinema Burçak Evren için. Basılmamış yollara basmak, bulunmamış kuytulara ulaşmak istiyor sinemanın kalıcılığının hesaplarını yaparken.

 

burcak-evrenin-dussel-yolculugu-sinema-6BURÇAK Evren 1947 yılında İstanbul’da doğdu. Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamlayan Burçak Evren, bir süre sonra aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji ve Prehistorya Bölümü’nü bitirdi. 1969 yılında üniversiteye devam ederken başladı gazeteciliğe. Ünlü bir gazeteci olmak yer almıyordu düşlerinde. Kendi ayakları üzerinde durmak ve para kazanmak istiyordu okul masraflarını karşılamak adına. Yazdı, yazdı, yazdı… Mutfağından yetişti gazetecilik mesleğinin. Dünya, Yeni İstanbul, Yeni Ortam, Politika, Vatan, Güneş, Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Pazar Postası gibi gazete ve dergilerde çalıştı. Bu gazete ve dergilerin sinema yazılarını yazdı. Sayfa Sekreterliğinden Sanat Direktörlüğüne, Sanat Sayfası Yöneticiliğinden Yazı İşleri Müdürlüğüne, Yayın Koordinatörlüğü’nden Genel Yayın Müdürlüğü’ne kadar çeşitli kademelerde çalıştı.

Uzun bir soluk alıp başladı arşivini oluşturmaya. Yıllarca ne bulduysa topladı sinema tarlasından, gelecek kuşaklara kalsın diye ürünleri. Arşivinden söz ederken Burçak Evren’den bize doğru esen umut kokan rüzgâr içimizi ısıttı. Kurmak istediği sinema müzesinden bahsetti yüreğini kaplayan çocuksu sinema tutkusuyla. Zaman, kendine bir yol bulup, geçmişten geleceğe akarken, o, üzerine yüklenmiş adanmışlık ve gelecek kuşaklara aktarım misyonundan oldukça mutlu görünüyordu.

Kitapları takılıyor gözümüze. “Bu bulanık anıyı anlatmak isterdim, ama silinmiş, neredeyse bir şey kalmamış, çok eskiden çok, ta gençlik yıllarımdan” dizeleri nağme oluyor adeta bu kitaplara. Eski İstanbul’da Kahvehaneler, Osmanlı Esnafı, Eski İstanbul Sinemaları Düş Şatoları, kitaplarından bazıları. Sinema, Burçak Evren’in anlatımıyla mavi gök yakut gibi parlıyor gözlerimizde. Sinemasal düş şatolarının birer neferi oluyoruz. Biz soruyoruz, o yanıtlıyor.

 

burcak-evrenin-dussel-yolculugu-sinema-3

Sinemayla ilk buluşmanız ne zaman gerçekleşti?

Bunu hemen anımsamak mümkün değil ama ben de her çocuk gibi küçük yaşlarda, daha ilkokul sıralarında sevmeye başladım. Çünkü bizim zamanımızda en büyüleyici, en karşı konulmaz, en davetkâr olan tek eğlencelik olgu sinemaydı. Yani biz sinema kuşağında büyüdük. Sinemayla eğlenceyi, bilgiyi, kültürü, dünyayı keşfetmeye başladık. Çünkü fazla seçeneğimiz yoktu. Ve o sevgi hala hiç dinmeden devam ediyor.

 

Bir dönem Türk halkının en ucuz ve tek eğlence kaynağı sinemaydı sizin de bahsettiğiniz gibi. Farklıydı sinema. Bugün birçok eğlence aracına rağmen sinema, değerini hep korudu. Bunun sebebi nedir sizce?

Berthold Brecht’in güzel bir sözü vardır, Hollywood sineması için; ‘yaşlı bir yosmanın tüm hünerlerine sahip’ der. Yani vazgeçilmez, reddedilmez, küsülmez, darılınmaz. O kadar cazibesi, büyüsü, işvesi vardır ki o asla tükenmez. Sinema sanatların en sonu, yedinci sanat. Hiçbir zaman daveti reddedilmeyecek; insana yaşamı aşılayan, yaşamı veren, her filmde insanı değişime dönüşüme uğratan, hüzünlendiren, mutlu yapan, duygudan birikime kadar her bir güzelliği önümüze seren bir olgu. Elbette ki diğer sanat dalları da çok değerli, çok soylu ama sinema başka bir şey. Sinema bir şenlik. Bu şenlik içinde müzikten görüntüye, inançtan ideallerinize kadar her şeyi bulabiliyorsunuz. Kendini sürekli yenileyen bir sanat olması sebebiyle sürekli gündemimizdeki yerini koruyacak. Hangi sanat bunu yapabilir sinemadan başka?

 

burcak-evrenin-dussel-yolculugu-sinema-4Sinemaya böylesine bir tutkuyla bağlıyken 1969 yılında gazeteciliğe başladınız. Gazeteciliği tercih etme sebebiniz nedir?

Gazeteciliğe ben hukuk fakültesinde okurken başladım. Sadece kitaplarımı almak, kendi kazancımla  ayakta kalabilmek içindi, büyük gazeteci olmak, iyi gazeteci olmak gibi bir amacım yoktu. Fakat gazetecilikte bir deyim vardır; ‘Gazetede mürekkebi yalayan bir daha bırakamaz’ diye. Ben de bırakamadım; çünkü başlar başlamaz yazı yazmaya başladım ve yazdığım yazıların tümü de sinemayla ilgiliydi. Gazetecilik benim sinema yazarı olmamı pekiştiren, olgunlaştıran en etkili olgu oldu. Bir de büyük bir şans vardı elimde, sinemayla ilgili her düşüncemi her konumu elimin altındaki gazeteye yazıyordum. Ben de bu şansı iyi kullandım.

 

 

Günümüzdeki sinema eleştirmenliğini nasıl buluyorsunuz?

İyi bulmuyorum. Bir ara ‘Genç eleştirmenler önlerindeki bültenleri bile okuyamıyor’ dediğimde olay patlamıştı. Çoğu eleştirmenler yazılarını, film saptama eleştirme yazısı yerine, tanıtım yazısı gibi yazıyor, bunu dile getirdiğimde bana hak verdiler. Eleştirmenlik iki ucu sivri bir değnek ve gittikçe yok oluyor. Evvelden bizim yazdığımız tam sayfa eleştiriler yok olmaya başladı, artık gazeteler eleştiri yazılarına çok az yer ayırıyor. Gerek gazetelerin eleştirmenlere verdiği değerin azalması, gerekse eleştirmenlerin gazetedeki yerlerini iyi kullanamaması neticesinde eleştirmenlik bir tıkanıklık dönemine girdi.

 

Son dönem Türk sinemasını geçmişle kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?

Bugün iyidir, dün kötüdür demek, bir sinemanın geçmişini yadsımak iyi değil. Bugünün sineması dünün temelleri üzerine kurulu ama teknolojinin değişmesiyle, düşüncelerin değişmesiyle, dünyaya farklı açıdan bakma geleneğinin gelmesiyle kendini yenileyen bir sinema söz konusu. Tekrarlanmıyor ama tamamen geçmişten aldığı o duyguyla veya geçmişin yanlışlarından aldığı düzeltmelerle de bugüne girebiliyor. Geçmiş olmasaydı bugünü yakalamamız mümkün değildi ama geçmişten farklı bir yerde durmak zorundayız.  Ben babamdan ve dedemden farklı bir yerdeyim, dünyaya farklı açılardan bakıyorum, onlar gibi giyinmiyor, onlar gibi konuşmuyorum. Ama babamın dedemin verdiği eğitim, terbiye, sistemle bu yerdeyim ben. Yani günümüz sineması geçmişin üzerine kurulu diyebiliriz.

 

Türk Sineması’nın Dünya Sineması’ndaki yerini nasıl görüyorsunuz?

Buna klasik bir yanıt vereyim. Türk futbolu neredeyse, Türkiye ekonomisi neredeyse Türk sineması da orada. Ne ileri, ne geri. Ama son yıllarda bir hareketlenme söz konusu. Ya dünyanın bize güler yüzle bakmasını, ya da bizim dünyaya güler yüzle bakmamızı sağlayan filmler yapmaya başladık. Bunu gençler yapabiliyor. Kötü yerde değil ama istenilen arzu edilen yerde de değil. Biz yetmiş altı milyonluk ülkeyiz, bugün baktığınız vakit bir İran Sineması, bir İsrail Sineması, atağa kalkan bir Romanya Sineması var. Biz daha iyisini de yapabilecek güçteyiz, inanıyorum. Ama yavaş yavaş. Türkiye daha farklı yerlerde olmak zorunda. Bu da okullarda yetişen gençler arasında sinema kültürünün biraz yaygınlaşmasıyla ve kendimize güvenle gerçekleştirebileceğimiz bir olgudur.

 

burcak-evrenin-dussel-yolculugu-sinema-5Geçmişteki sinema yıldızlarıyla günümüz sinema yıldızları arasındaki fark nedir sizce? Ayrıca star kavramına bakışınız nasıl?

Artık günümüz sineması starlar yaratmıyor. Çünkü üretim çoğaldı ve değişim hızlandı. Dünya’da da ülkemizde de star sineması kalktı. Evvelden starlara göre senaryolar yazılıyordu. Bugün senaryolara  göre oyuncular bulunuyor. Eskilerin yerine yenileri bulunur elbette ama hiçbiri star olamaz.

 

Edindiğimiz bilgilere göre bir sinema müzesi kurma fikriniz varmış. Bu fikrin amacı nedir? Neden bu müzeyi kurmak istiyorsunuz?

Ben de sizin gibi gençken sinemayla ciddi olarak ilgilenmeye başladım. 20 yaşında Meydan Laurusse’un sinema maddelerini yazmaya başladım. 21 yaşında TRT’de oynayan filmlerin tek seçicisi oldum. 23 yaşında ‘3 dergi’ adlı sinema dergisi çıkarmaya başladım. Sinema bir tutku oldu. En büyük sıkıntım sinema ile ilgili dökümanlara ulaşamamam oluyordu. Türkiye’de böyle bir kurum yoktu, sinema okulu yoktu. O zaman karar verdim, ‘madem yok ben toplayacağım’ dedim. Bugün beş yüz bin resimle, üç bin senaryoyla, beş bin filmle, binlerce dökümanla Türk Sineması tarihinin yüzde 80’ine sahibim. Kitaplığım çok zengin. Şu an bütün dünya dillerindeki sinema dergilerinin abonesiyim. Depolar satın almaya başladım, giderek daha da büyüttüm. Yılmaz Güney gibi birçok dostum bana bütün arşivlerini verdiler sakla ve yarınlara taşı diye. Giderek bir misyon üstlendim. Bütün kapanan eski şirketlerdeki senaryoları, afişleri, notları, fotoğrafları, her şeyi almaya başladım. İlk biletten son bilete kadar tüm sinema biletleri elimde mevcut. Bunlar da yetmedi, eski Türkçe ilklere dair araştırmalar yaptım, ilanlara kadar her şeyi topladım. Yarınlara taşımak için bu denli çaba sarf ediyorum.

Artık ben de 67 yaşındayım. Bana bir şey olursa dağılıp gidecekler. Kaynakları bilgi, belge merkezi, müzede toplayıp gelecek kuşaklara armağan etmek istiyorum. Tez yapacak, sinema üzerine çalışacak herkesin rahatlıkla yararlanacağı bir merkez olacak. Öyle bir merkez ki bir kişinin 3 yılda yaptığı araştırmayı ben elimdeki imkânlarla yarım saate indiriyorum. Gerçekleştirme safhasına girdik. Müjde Ar’la Kültür Bakanlığı’ndan bir bina aldık fakat ne yazık ki imkânsızlıklar yüzünden yapamadık. Fakat yılmayacağım. Bu belgeleri bu ülkeden aldım, bu ülkeye vermek zorundayım.

 

Başka ülkelerdeki sinema müzeleri hakkında bilginiz var mı?

Ben nereye gidersem gideyim ilk gezeceğim yer sinema müzeleri oluyor. Mesela İngiltere’deki devasa bir müze. Paris’teki daha mütevazı ve bizim yapacağımıza daha yakın, iki katlı, sergileriyle, yayınlarıyla, konseptiyle nefis bir müze. Sinema bizde icat edilmediğinden belgelerimiz onlar kadar çok değil ama örnek aldığımız müze olabilir.

 

HABER: MERVE AKIN

 

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

İşte Erdoğan’sız AK Parti’nin oy oranları

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.