Boşanma oranları son yılların en yüksek seviyesinde

Son yıllarda Türkiye’de evlilik oranlarında belirgin bir düşüş yaşanırken, boşanma oranlarında ise dikkat çekici bir artış gözlemleniyor. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre 2024 yılında evlenen çift sayısı önceki yıllara göre ciddi oranda azalırken, boşanan çift sayısı ise rekor seviyelere ulaştı. Bu tablo, Türk toplumunun temel yapı taşı olan aile kurumunun giderek zayıfladığını gözler önüne seriyor. Uzmanlar, bu durumu sadece bireysel tercihler olarak değil, toplumsal bir dönüşüm ve krizin göstergesi olarak değerlendiriyor. Yeni Meram Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Uzman Psikolog Şevval Tuncer, hem evlenme oranlarının düşmesi hem de boşanmaların artması konusunu çok yönlü olarak ele aldı. Uzman Psikolog Şevval Tuncer, özellikle son on yılda bireylerin evlilik kurumuna karşı daha mesafeli bir tutum sergilediklerini belirterek, “Evlilik artık bir ihtiyaç ya da ideal olmaktan çıktı, birçok kişi için ‘riskli’ veya ‘gereksiz’ bir karar olarak görülüyor. Genç bireyler başta olmak üzere evlilikten kaçınma eğilimi giderek artıyor. Evlilik süreci, ekonomik kriz, işsizlik, barınma sorunu, bireyselleşme ve dijital yaşamla birlikte erteleniyor veya tamamen reddediliyor” dedi. Tuncer ayrıca boşanma oranlarındaki yükselişin de dikkat çekici boyutlara ulaştığını vurgulayarak, “Boşanma, artık evlilik kadar sıradan bir hale gelmeye başladı. İlk beş yıl içinde boşanma oranı yüzde 40’a dayandı. Özellikle pandemi sonrası dönemde çiftler arasında iletişim problemleri, psikolojik baskılar ve ekonomik zorluklar boşanmaları daha da hızlandırdı” ifadelerini kullandı.

“iletişim ile sorunların çözüm yollarını öğreniyorlar”

Hayatın her alanında olduğu gibi çift terapilerinde de öncelikli olarak iletişimin önemine değinerek, “ İletişim, sağlıklı bir ilişkinin temelidir. Çift terapisi, partnerlerin iletişim becerilerini iyileştirmelerine yardımcı olur. Doğru iletişim becerileri sayesinde, duygular ve düşünceler açıkça ifade edilir, anlaşılma ve bağlılık hissi artar” dedi. Uzman Psikolog Tuncer çatışmasız ilişkinin olmadığını dile getirerek, “Her ilişkide çatışmalar olabilir. Çift terapisi, çiftlere sağlıklı sorun çözme stratejileri öğretir. Bu stratejiler, anlayışı artırır, çatışmaların yapıcı bir şekilde çözülmesini sağlar ve ilişkiyi güçlendirir. Bu anlamda sorun çözme stratejisini geliştirmek önemli” dedi. Tuncer, özellikle sosyal medyanın bireyler üzerindeki etkisine dikkat çekerek, “Dijital çağın getirdiği bireysel tatmin arayışı, sabırsızlık, karşılıklı anlayış ve empati yoksunluğu, evlilik ilişkilerini zedeliyor. İnsanlar, ilişkilerde sorun yaşadıklarında çözüm aramak yerine, hemen kaçış yollarını tercih ediyor. Sosyal medya ise alternatif dünyalar sunarak gerçek hayattaki ilişkileri değersizleştiriyor” ifadelerini kullandı. Aile içi problemlerin çözümünde psikolojik desteğin önemine de vurgu yapan Tuncer, “Evlilik öncesi danışmanlık, aile terapisi, çift terapileri gibi hizmetlerin yaygınlaştırılması, ailelerin sorunlar karşısında dağılmasını önlemede büyük rol oynar. Toplumda hala terapiye gitmenin zayıflık olduğu yönünde bir algı var. Bu değişmeli. Ruh sağlığı hizmetleri erişilebilir ve teşvik edici hale getirilmeli” şeklinde konuştu. Tuncer, yalnızca bireysel farkındalığın değil, devlet politikalarının da aileyi koruma ve destekleme yönünde güçlendirilmesi gerektiğini belirterek,“Evlilikleri teşvik edecek, aile yapısını destekleyecek sosyal politikalar hayata geçirilmeli. Barınma, istihdam, çocuk bakım hizmetleri gibi alanlarda yapılacak iyileştirmeler, çiftlerin üzerindeki yükü azaltabilir. Evlilik yalnızca bir kadın-erkek birlikteliği değil; bir toplumun geleceğe olan bağlılığıdır.” İfadelerini kullandı.

Türk TUİK verilerine değinerek, “TÜİK’in 2024 yılı verilerine baktığımızda Türkiye genelinde evlenen çift sayısı bir önceki yıla göre %8 azaldı. Aynı dönemde boşanan çift sayısı %12 arttı. En yüksek boşanma oranı büyük şehirlerde görülürken, özellikle ilk 5 yılda gerçekleşen boşanmalar toplam boşanmaların yarısından fazlasını oluşturdu. Boşanma nedenleri arasında ekonomik anlaşmazlıklar, şiddetli geçimsizlik, sadakatsizlik ve iletişim sorunları ilk sıralarda yer aldı.” şeklinde konuştu. Aile yapısında yaşanan bu kırılmaların yalnızca bugünü değil, geleceği de tehdit ettiğine dikkat çeken Uzman Psikolog Türk, “Boşanan ailelerde büyüyen çocukların ruhsal gelişiminde oluşan hasarlar, toplumun ilerleyen yıllarda karşı karşıya kalacağı sosyal problemleri derinleştirebilir. Toplum oalrak aile kurumunu korumaya yönelik bireysel farkındalık kadar, sosyal destek sistemlerinin ve politikaların geliştirilmesi gerektiği bir kez daha ortaya konuluyor. Evlilik oranlarının düşmesi ve boşanmaların artması, sadece birer istatistik değil; toplumun geleceğini doğrudan ilgilendiren hayati bir mesele haline gelmiş durumda.”dedi.