Konya
°C
Yeni Meram

Betona Yenik Düşen Topraklar: PARSANA

Betona Yenik Düşen Topraklar: PARSANA- Yaşar BARIŞIK- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
27.12.2022 01:57
26.12.2022 16:59
1
2055
ABONE OL

Bugün yazımda siz değerli okurlarıma benimde halen yaşadığım mahallem eski PARSANA şu an Feritpaşa olan yerleşim yeri alanından bahsedeceğim. Araştırmacı ve yazar değerli büyüğümüz Zeki Oğuz beyin kaleme aldığı “BETONA YENİK DÜŞEN TOPRAKLAR” isimli eserinden yazmaya çalışacağım. Komşuluk ilişkilerinin maalesef artık olmadığı apartman hayatları gerçekten bizleri betona yenik mi düşürdü? Evet dediğinizi duyar gibiyim. Geçmiş yıllar mı güzeldi, o yıllardaki insanlar mı daha sevecen daha sevgi ve saygıda kusursuz idiler? Kaynaşma yardımlaşma paylaşmanın en güzel yıllar olduğu o yıllar deyip ah çekiyoruz. Her şeyimiz yoktu belki bugün ki gibi. Örneğin normal ev telefon hattı almak için yıllarca beklenir, sıran gelince telefon hattı bağlanırdı. Ama mutlu idik çok hem de.. Eski Medrese Mahallesi Hamam sokakta geçen çocukluğum, toprak yolda arkadaşlar ile çelik çomak oynamak, beş taş oynamak, karnımız nerede açıktı ise hangi evin kapısını çalarsak çalalım işte Fatma teyze bizim karnımız açıktı. Ekmeğimize bir yoğurt sür üstüne de kekik (biz kâkik derdik) döküver diyebilmenin güzelliğini şu anki genç veya çocuklar yaşamadığı için tadını bilemezler.. Varlık yokluk içinde ama oldukça mutlu olan hayatımız naylondan olan topu oynarken ayağımıza giydiğimiz ayakkabıyı hatırlatıyor.. Ayakta çorapta olmazdı bazı günler, o giydiğimiz ayakkabının boşlukları bazen toz topraktan ve güneşte yanmasından iz bırakırdı. Sonrada KES dediğimiz keten ayakkabılar çıkmıştı.
Gelelim Zeki Oğuz abinin kaleminden dökülen dizelere. Şöyle anlatmaya başlıyor eski ama eskimeyen anıları olan Parsana’yı; “Sisli bir aralık sabahı, Musalla Mezarlığının batı tarafından Nalçacıya doğru yürüyorum. Çocukluğumun, ilk gençliğimin yolu burası, sanat okuluna giderken, dedemle pazara giderken hep bu yoldan geçerdik. Bir yanda sessiz sakin uyuyorlar Musalla sakinleri. Yolun tam karşısına dev beton binalar dikilmiş, sessiz sakin ruhsuz, mezarlığa bakıyor pencereler.. O, beton yığınları mezarlıktan daha cansız, daha ürkütücü. Eskiden onların yerinde fakir evleri vardı. Capcanlıydı hepsi, çocuklar oynardı kapılarının önünde. Kadınlar kapı önlerine oturur hem sohbet eder hem el işi yaparlardı. Solundaki belki iki göz bile olmayan evin önünden geçerken o pembe yanaklı kızın baktığını, sarı şeritli okul şapkama, öğrenci giyimime bakıp iç çektiğini duyar gibiyim.
Mezarlığın Nalçacı çıkışında dikilip kuzeye bakıyorum. Kör, sağır bir duvar dikiliyor karşımda. Vızır vızır arabalar geçiyor önlerinden. Sağım solum hep beton yığınları ama… Geçmişe dalıyorum..
Sağımda Musalla bağaları uzanıyor.. (Bu musalla bağları denilen şimdi Kule site dediğimiz alanda bizimde 3000 metre bağımız vardı. 1968 yılında eski otogar yapıldığında belediye yeşil alan diye almıştı istimlak ederek) Tam önümde Boyacı tarlası, yani bizim mahalle, kayıtlarda Feritpaşa diye geçerdi. Tatköylü, Bilecekli, özellikle Silleli, Zıvarıklı insanların oluşturduğu küçük bir mahalle idi. Tren yolunun hemen berisinde, göçmen komşularımızın evleri, hepsi ikişer katlı idi. Bizim mahallenin önünden kuzeye doğru Malas Caddesi geçiyordu. Pek işlek değil, at arabaları, arada bir kamyonlar geçerdi. Malas Caddesinin paralelinde Sille Yolu geçerdi. Orası daha işlek, Sille’deki taş ocaklarından taş getiren kamyonlar o yoldan gidip geliyorlardı. Cadde ile yolun arası Sille’liler mahallesi, ikişer katlı güzel evler sıralı idi. Şehrimizin güzel insanı Konya’nın gülü Pirali İsmail ağa bu mahallede yaşardı. Konya türkülerini en iyi icra eden Kör Mehmet’in evi bu mahallenin hemen bitiminde idi. Kızları evin önünde ya gergef işler, yada kaz güderlerdi. İki oğlu vardı Mehmet ağanın. Mehmet ağa çarşıya falan gidip gelecekse küçük oğlu götürürdü. Demiryolunun hemen ötesinde Sızma’lıların oturduğu küçük bir mahalle, mahallenin bitiminde Müdür’ün bahçesi vardı. Müdürün bahçesinden itibaren sağlı sollu tuğla, testi ocakları vardı. Sille gırına varmadan tatarların oturduğu küçük bir mahalle daha vardı. Sille yolundan biraz daha sağda Seli Halı fabrikası, az ilerisinde de Birlik kiremit fabrikası vardı. Yeni bir mahalle oluşuyordu o fabrikaların çevresinde.. Musalla mezarlığının doğu tarafından İstanbul yolu geçerdi. Bu yolun iki tarafında un fabrikaları vardı. Bu yol Buzlukbaşın’dan Akşehir’e doğru uzar giderdi. İstanbul yolu ile Sille yolu arasında kalan bereketli topraklar Parsana yaylasıydı. Ekin tarları idi. Hocacihan’lıların yaylım yeriydi. Sille kırının kumlu toprakları bağ ve bostan tarlaları idi. Tadına doyulmaz kavun ve karpuz yetişirdi.


Göçmen evlerinden sağa dönünce, şeker pancarının suyu ile sulanan arpa tarlaları vardı. Bu tarlaların bitiminde Tatköy’lülerin büyük bahçesi vardı.
Bütün yolları kesmişti beton yığınları .. Beton yığınları, ekin tarları bostanlar cıngırıklı kuyular yok olup gitmişlerdi. Hüzünle hasretle anmak kalmıştı geriye.. Bir Tatköy türküsü dizeleri ile yazımı bitirirken değerli büyüğümüze bu anıları için teşekkür eder, saygılar sunarım.
“Aslanım, Kazımım nerde yatıyor, Gaytan bıyıkları gana batıyor. Seni vuran zalim damda yatıyor, Söyle doktor söyle ölecek miyim, Ölmeden sılamı görecek miyim..

HABER YORUMLARI
  1. MEHMET (BERBEROĞLU) ERTUĞRUL
    2022-12-27 18:50:19
    AĞZINA KALEMİNE SAĞLIK YAŞAR BU TİP GEÇMİŞE YÖNELİK YAZILARINI BEKLERİM ZEVLEK OKUYORUM BU FOTOĞRAF BENİ OKADAR GEÇMİŞE GÖTÜRDÜ'Kİ TEŞEKKÜR EDERİM.