“Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Bu kanatlardan birini kullanamayan toplumlar ise bir tavuğa benzer; tavuğun önüne yem atıldığında yer ama arkasından yumurtasının toplandığının farkına bile varmaz.”
Bu söz, insanlık tarihinin özünü anlatan derin bir metafordur. Kuşun iki kanadı, insanın hem akıl hem ruh yönünü temsil eder. Bilim, aklı özgürleştirir; sanat ise ruhu besler. İkisi bir araya geldiğinde insan hem düşünsel hem de estetik olgunluğa ulaşır. Ancak bu iki kanadın biri eksik olduğunda, toplum ilerlemez; yere bağımlı, kısa menzilli bir hayat sürer.
Toplumu İleriye Taşıyan Değerler
Bir toplumun ilerlemesi, yalnızca teknolojik gelişimle değil, bilgi ve estetikle beslenmesiyle mümkündür. Bilim, insanın çevresini anlamasına, doğanın sırlarını çözmesine imkân verir. Sanat ise insanın iç dünyasını aydınlatır, duygulara anlam kazandırır.
Bu iki değer bir arada olursa, toplum hem akılla yön bulur hem de kalple derinleşir. Ancak bilimin ahlaktan, sanatın ruhtan koparıldığı bir yerde, gelişim sadece şekilsel olur. Toplumu ayakta tutan; adalet, merhamet, vicdan, paylaşma ve hikmet gibi değerlerdir. Bilim ve sanat, bu değerlerin hizmetinde olursa, insanı hakikate taşır. Fakat bunlardan soyutlanırsa, tavuğun önüne atılan yem gibi kısa süreli tatminler üretir; ama gerçekte hiçbir şey kazandırmaz.
Sanat ve Bilimin Çarpıtılmasına Dinsel Eleştiri
Günümüzde, sanat ve bilim özlerinden uzaklaştırılmakta, çarpıtılmaktadır. Sanat, ruhun yüceliğini amaçlamak yerine putlaştırma ve gösteriş aracı haline gelmiştir. Önünde tanzim durulan, tarihi kalıntılarla süslenen bir putperestlik sahnesine dönüşmüştür.
Bugün sanat, kimi zaman soyunmayı cesaret, teşhiri özgürlük olarak göstermekte; çıplaklık bir sanat biçimi olarak yüceltilmektedir. Oysa bu, insanın estetik yönünü değil; bedenin geçici çekiciliğini kutsallaştıran, ruhu gölgeleyen bir sapmadır. Sanat, duyarlılığın yerini teşhirin aldığı bir alana dönüşmüş; insanın içsel derinliği, bedensel sergilemeye indirgenmiştir. Bu durum, sanatın özündeki hakikat arayışını gölgelemiş, toplumu ahlaki bir yozlaşmanın eşiğine sürüklemiştir.
Bilim ise etik ve maneviyattan koparılmış, yalnızca teknik bilgi ve çıkar aracı olmuştur. Bilimsel akıl, ahlaki temelden uzaklaştığında insanı yüceltmek yerine güç odaklarının aracı haline gelir. Din, sanat ve bilimde özün rehberi olmalıdır. Kur’an’da “ilim” ve “hikmet” insan için vazgeçilmez değerler olarak yer alır. Sanat, insanın manevi yolculuğunda bir yoldaş, bilimin rehberliğinde ise hakikatin ışığıdır.
Tarih boyunca sanatın putperestlikle kirlenmesi, bilimin de çıkar odaklı kullanılması, insanlığın bu iki kanadı tam anlamıyla kullanamamasına yol açmıştır. Bugün de bu tehlike sürmektedir. Gerçek sanat, Allah’ın yaratışındaki inceliği fark ettiren; insanı hakikate yönlendiren sanattır. Gerçek bilim de, insanın varoluşunu anlamlandıran bir bilgeliktir. Bu iki yol, dinin özünden beslendiğinde insanı yüceltir; fakat dünyevi şehvetin ve çıkarın eline geçtiğinde, toplumun manevi dokusunu yıpratır.
Sanatın Teşhirciliğe Dönüşmesi Üzerine Ayetli Değerlendirme
Bugün sanatın özünden sapması, insanın yaratılış gayesini unutmasıyla doğrudan ilgilidir. Sanat; Allah’ın “El-Musavvir” (şekil veren, estetik yaratan) isminin bir yansıması olmalıdır. Ancak modern çağda sanat, bu ilahi estetiğin yerine bedensel teşhirciliği, yani nefsin beğenilme arzusunu koymuştur.
Kur’an’da Allah şöyle buyurur:
“Ey Âdemoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süs olarak da elbise indirdik. Takvâ elbisesi ise en hayırlısıdır.” (A’râf Suresi, 26. Ayet)
Bu ayet, insanın dış görünüşünü değil; içsel güzelliğini, yani takvâyı öne çıkarır. Oysa bugün sanat, ruhun süsünü değil, bedenin teşhirini yüceltmektedir. Böylece sanat, estetikten çıkarak erotizme, tefekkürden çıkarak gösteriye dönüşmüştür.
Allah yine buyurur:
“Kadınlar ziynetlerini açığa vurmasınlar; bunlardan görünen kısmı müstesna…” (Nûr Suresi, 31. Ayet)
Bu ayet yalnızca giyimle değil, gösterişle ve niyetle ilgilidir. Zira teşhircilik yalnızca bedeni değil, benliği sergileme hırsını da ifade eder. Modern sanat, bu benlik teşhirini özgürlük olarak sunmakta; insanın mahremiyetini ticarileştirmektedir. Oysa Kur’an’da özgürlük, nefsin değil, ruhun özgürlüğüdür.
Gerçek sanat, Allah’ın yarattığı güzelliği fark eden sanattır. Kur’an şöyle der:
“O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı.” (Secde Suresi, 7. Ayet)
İlahi sanat, doğada, insanda, evrende, renklerin uyumunda, seslerin dengesinde gizlidir. Bu güzelliği fark etmek, bir tabloya bakmaktan daha yüce bir sanattır. Gerçek sanatçı, kendi benliğini değil; Yaratan’ın sanatını yansıtan kişidir.
“Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.” (Enbiyâ Suresi, 16. Ayet)
Bu ayet, insanın üretimini de kapsar. Sanat, bir oyun, bir heves, bir teşhir değil; yaratılışın hikmetini anlama çabasıdır. İlahi sanat; tevazu, derinlik ve anlam taşır. İnsanın yapay teşhirciliği ise geçici, yüzeysel ve boş bir parıltıdan ibarettir.
Dolayısıyla sanatın asıl amacı; insanı Allah’ın sanatına hayran bırakmak, ruhu yüceltmek ve güzelliğin kaynağına yöneltmektir. Hakiki sanat, Allah’ın “güzelliği severim” (Hadis, Müslim) buyruğundaki anlamı yaşatmaktır — gösterişle değil, derinlikle; soyunarak değil, anlamla.
Sözün Özü ve İhtiyaç
“Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir” sözü, sadece bir benzetme değil, aynı zamanda bir çağrıdır: Kanatlarımızı birlikte çırpmak. Toplumun özgürlüğü ve ilerlemesi, bu iki kanadın dengeli kullanılmasıyla mümkündür. Ancak bu denge, manevi bir bağlama ve ahlaki bir rehbere ihtiyaç duyar.
Sanat ve bilim, dinsel yoldaşlığın ötesinde, insanın varoluşsal ihtiyacıdır. Kuşun iki kanadı, ancak ruhun da özgürlüğe çağrıldığı bir dünyada anlam kazanır. Bilimle düşünmek, sanatla hissetmek; akılla idrak edip kalple yaşamak… İşte insanın yüceliği buradadır.
Ey insan, Kanatlarının farkına var. Bilimle düşün, sanatla hisset. Çünkü iki kanat olmadan Uçamazsın; Yalnızca yere çakılırsın. Ve o zaman, önüne konan yemden Başka bir şey göremezsin.
Kaynak: Ali İSET
Konya dahil 3 ilde gerçekleşen FETÖ operasyonunda yakalanan doktorlar adliyeye sevk edildi
Ahi geçmişten günümüze toplumsal bir refleks
FIFA’dan 2 Süper Lig kulübüne transfer yasağı
Konyasporlu Muleka da milli davet aldı
Milliler, Balkan Şampiyonası’nda mindere çıkacak
Survivor 2026’nın ilk yarışmacısı o isim oldu
Selçuk Üniversitesi’nden Filistin temalı sergi
Avrupa’nın 5 büyük liginde zirve el değiştirdi
Konyasporlu Bardhi milli takıma çağrıldı
Konyasporlu stoper Bazoer’e milli davet
Artık sıra beklemek yok! Konyalı belediyeden hızlı çözüm hizmeti
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.