Alt geçit masalları!

Bir varmış bir yokmuş, şehrimizin güzel mi güzel, alımlı mı alımlı, dillere destan, trafiğin gülü, alt geçitleri varmış!

Varmış lakin, alt geçitlerle bu kış işimiz var işimiz. Kar ve yağmur haberini alan su borusu patlamış, ortalığı sular seller götürmüş!

Dolmuş girmiş suyun içine, gömülmüş kalmış.

Dolmuş şoförü kardeşimiz, çıkmış dolmuşun üstüne, İtfaiye botla kurtarmış kardeşimizi.

Alt geçitler bu yıl su baskınlarına, yağmurlara, yağışlara karşı ne tedbir aldı, hep beraber göreceğiz. Alt geçit deyip geçmeyin, o geçitler yolları yakınlaştırdığı gibi, araçları da yakınlaştırıyor.

Sonrası çarpan çarpana, zincirleme kazalar ardı ardına yaşanıyor.

Yaşanıyor da ne oluyor?

Geçtiğimiz yıllarda yağışların bol zamanında, alt geçitler kanal oldu.

Konya Venedik gibi maşallah dediler, karşıdan karşıya kayıkla geçilebilir dediler, Konya’ya deniz gelmişe döndük dediler, insanların mahsur kaldığını söylediler!

Ne oldu?

Kanalların suyu tahliye edilinceye kadar beklendi!

Mahsur kalanlar, zar-zor ulaştılar evlerine, hanelerine!

Sanayi Alt geçidinde su borusunun patlaması bir işaret gibi, sinyal gibi?

Hadi canım, olur mu öyle şey diyebilirsiniz!

Alt geçitlerimizin yağışlara davetiye çıkardığını ne çabuk unuttunuz?

İhsaniye alt geçidi gibi haftada birkaç kere zincirleme kazaların yaşandığı geçide, çarpışmaların şiddeti ve çıkardığı korkunç sesler karşısında geçidin üst tarafındaki korkuluklara koşan, Ambulans çağıran, bu geçidi gören yok mu, bakan yok mu diyen insanlarda olayın bitiminden sonra unutuyorlar herhalde.

İki aydır yağış yüzü görmeyen Konya, birdenbire oldukça fazla yağış görürse ne olacak?

Şehrimiz bekle gör hikayesine alıştı.

Şimdi denilse ki, taksiler, dolmuşlar, kamyonetler, çekme halatı, zincir, takoz gibi gerekli alet ve edevatın yanına seyyar kürek filan da alsınlar mı?

Ya da, karada ve suda rahatlıkla giden araçlara mı ağırlık verilse?

Hovercraft yani hava yastıklı araç gibi mesela!

Konya’da deniz yok, ancak iyi bir yağış olsa, alt geçitler doldu mu, kanallarla dolu bir şehir olmak işten bile değil diyor espri küpü vatandaşlarımız.

Bir tarihte Meram deresinin suyunu çoğaltıp, içinde gondol yüzdürsek nasıl olur diyenleri de dinlemiştik.

1950’li yıllarda Dede Bahçesinde ki, suni gölette kayıklarla, kayık sefası yapıldığını anlatan ağabeyleri dinleyerek bugünlere gelen bir nesil var şehirde.

Beyşehir gölünü sınırlarımız içine dahil edip, Beyşehir Denizi diyeni, Deniz yolları hattı kuran da biz değil miyiz?

Bakmayın siz , “aşkımız Beyşehir yolu gibi hiç bitmesin!” diyen hasetlere, fesatlara, kıskançlara! Beyşehir dediğiniz yer, iki adım. Bitti bitiyor bir yolu var. Yol bitti mi, göl diyen göl, deniz diyen deniz desin.

Yahya Kemal, “ İnsan bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar” dememiş mi?

Yapılan devasa parklara, göl misali suni göletler yapmamızda bu işin bir göstergesi değil mi?

Eski efsanelerde, hikayelerde, adı su şehri olan Konya, su konusunda hassas bir şehir.

Suya gelince ister patlayan sular, ister yağmaya doyamayan yağışlar, ayağını gazdan çekmediklerinden olacak, şehrin alt geçitlerini göle çeviriyor.

Alt geçidi su basmış, biz üzerine neredeyse roman yazacağız!

Bu alt geçitler her birimizi inanın şair filan yapacak sevgili okurlar!

Şikayetçi olanların, aldığı dişe dokunur bir cevap yok!

Gelen yok, bakan yok, biz geldik diyen yok!

Allah etmeye, felaket benzeri bir şey oldu mu, herkes orada!

Yapıla-cak, edile-cek, yani cak ve cek eklerinin hakim olduğu açıklamalar, sonrasında kış biter, bahar gelir, yaz gelir, hep beraber her şeyi unutur geçeriz.

Kış geri geldiğinde yine aynı hikaye, aynı şarkı, aynı türkü…

Alt geçitlerde mühendislik hatası var mı, yok mu diye sorulur, yıllardan beri cevap alabilene aşk olsun!

Kaza üstüne kaza yaşanır, millet alt geçitten geçmeye devam eder!

Bu insanlarda neden bu kadar şikayetçi diyeni duydunuz mu, gördünüz mü?

Alt geçidiniz mi var, derdiniz var aslında!

Geçseniz bir türlü, geçmeseniz bir türlü!

Alt geçit yaptık, yolunuzu kısalttık, trafiği kolaylaştırdık, nefes aldırdık, bu kadar kusur Kadı kızında da olur. Ne olmuş yani iki kaza olmuş, su basmış.

Büyükşehir’de yaşıyorsanız, olacak böyle şeyler diyebilir misiniz?

Ne demişler?

Sabırla koruk, helva olur! Ne olmuş yani, gelinir, bakılır, halledilir diye diye bugünlere gelmedik mi?