■ Öğüt, dünyanın en pahalı hazineleri kadar kıymetli olduğu halde, ekseriye pek ucuza satılır.■ Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları
Eğitin! ■ Bir insana başkaları yanında verilen öğüt, öğüt değil, hakarettir. (Hz. Ali)
***
Emevi halifelerinden Hz. Ömer Abdülaziz Devlet Başkanlığı döneminde özellikle kul hakkı ve sosyal adalet konularında oldukça özenli davrandı. Gece çalışmalarında ayrı işlere tahsis ettiği iki kandili vardı. Bunlardan birini özel işleriyle ilgili notları yazarken, öbürünü ise devlet ve millet işlerine ilişkin yazışmalarda kullanırdı. Tek gömleği olan varlıksız kişiydi. Bir yakını elma armağanı gönderdi, elmayı biraz kokladıktan sonra sahibine iade etti. Elmayı geri götüren görevliye uyarı niteliğinde konuştu;
– Ona de ki, elma yerini bulmuştur.
Görevli itiraz edecek oldu;
-Rasulullah Aleyhisselâm armağan kabul ederdi. Elmayı gönderen yakınlarındandır.
Halife yanıt verdi;
– Rasulullah’a verilen armağandı. Bize verilen armağanlar ise rüşvet olur.
—
Halife Hz. Ömer Vali maaşlarının yüksekten ödenmesini emretti, nedenini de açıkladı;
– Valiler, sıkıntı çekmez bütün ihtiyaçları karşılanırsa, kendilerini halk işine vakfederler.
—
Halifenin yanına gece konuk geldi. Kandilin yakıtı tükenmişti. Konuk bir öneride bulundu;
–Hizmetçiyi uyandıralım da kandilin yağını koyuversin.
– Hayır, bırak onu uyusun. Ben ona iki ayrı işi yaptırmak istemem.
– Kalkıp kandile yağı ben koyayım.
– Uygun değildir; konuğa iş gördürmek yiğitlikten sayılmaz.
Kendisi kalktı, kandilin yağını koyup yerine döndü ve şöyle konuştu;
– Ben kalkıp iş yaparken de Ömer’dim; gelip oturdum, yine aynı Ömer’im.
—
Hz. Ömer, 2.5 yıllık halifelik döneminde İslâm dünyasında adaleti egemen kılmıştı. Büyük dedesi Hz. Ömer gibi adalet ve basiret sahibiydi; 40 yaşında iken onu çekemeyenler tarafından bin dinar altın para karşılığında hizmetçisi eliyle zehirlenmişti. Hizmetçi suçunu itiraf ettiğinde, Hz. Ömer paraları adamdan alarak devlet hazinesine koydu kendisini serbest bıraktı, öldürülmekten kurtulması için de kaçmasını söyledi.
***
Zalim Vali, gün adamlarını göndererek
Hz. Hasan Basri’yi yakalatmak istedi. O da ders verdiği Hz. Habib-i Aceminin kulübesine gelip saklandı. Valinin adamları kısa bir süre sonra Kulübeye ulaştılar, sertçe sordular;
– Hasan Basri’yi gördünüz mü?
Acemi Hazretleri sakince yanıt verdi;
– Evet!
Tekrar sordular;
– Nerede?
– İşte şu kulübemde.
Adamlar kulübeye girdi, ancak Hz. Hasan Basri’yi bulamayınca şeyhi tehdit ettiler;
-Ya şeyh, niçin yalan söylüyorsun?
-Ben yalan söylemedim, siz göremediniz!
Bunda benim suçum ne ola ki?
Valinin adamları yeniden kulübeye girdiler aradılar, taradılar fakat yine bulamadılar.
Onlar gidince, Hz. Hasan Basri Habib-i Acemiye sitem etti;
– Biliyorum ki Rabb’im senin hürmetine beni onlara göstermedi. Fakat yerimi niçin söyledin, hocalık hakkı yok mudur?
Habib-Acemi, ikinci doğruyu dile getirdi;
– Sizi bulamamaları benim hürmetime değil, doğru söylediğimizdendir. Çünkü bilirsiniz ki, doğruların yardımcısı Allah’tır. Eğer yalan söyleseydim, sizi de beni de alıp götürürlerdi.
…
Sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz Hz. Muhammed herkesten gerekli yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber sordu:;
– Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin?
Hz. Ömer yanıt verdi;
– Tam yarısını getirdim ya Resulallah, size getirdiğim kadar da geride var.
Hz. Ebû Bekir geldi. O da büyük yardımda bulundu. Hz. Peygamber ona da sordu;
– Malının ne kadarını getirdin?
Hz. Ebu Bekir yanıt verdi;
– Tümünü getirdim, Allah ve Resulünün sevgisinden başka bir şey bırakmadım.
Bunun üzerine Hz. Muhammed buyurdu:
-Allah yolunda fedakarlıkta Ebû Bekir’i kimse geçemeyecek.
—
Hz. Hasan rivayet ediyor;
Peygamberimize bir kadı geldi ve dedi ki;
– Beni cennete koyması için Allah’a dua et!
Peygamberimiz yanıt verdi;
– Yaşlı kadınlar Cennete girmeyecek!
Kadın ağlayarak ayrıldı.
Peygamberimiz, sözündeki inceliği açtı;
– Ona haber verin, yaşlı kadınlar böyle yaşlı olarak Cennete girmeyecek, genç olarak, otuz üç yaşında girecekler.
—
Hacı Bektaş Veli’ye müridleri, sizinle beraber biz de çileye girelim, dediler.
Hacı Bektaş kendilerine sordu;
– Er çilesine mi, kadın çilesine mi?
Müridler bir şey anlamayınca açıkladı;
– İsterseniz 40 gün bir şey yemeden perhiz yapalım, bu kadın çilesidir; isterseniz 40 gün tuzlu et yiyip su içmeyelim, bu da er çilesidir.
Müridler bağış dilediler;
– Efendimiz biz ikincisine dayanamayız.
” Doğru var olmasa, yalan olur mu?”