BBP lideri Mustafa Destici, partisinin genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında konuştu. Destici, yaptığı açıklamada, “Kamuda çalışan yaklaşık 600 bin işçinin ücret artışının belirleneceği Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmeleri devam ediyor. Yetkili sendikalar kamu işçilerinin ücretlerine, birinci yılın ilk 6 ayı için yüzde 16, ikinci 6 ayı için yüzde 8 zam teklifi yapıldığını açıkladılar. Bunu kabul etmeyeceklerini haklı olarak açıkladılar. Biz de bu rakamların kabul edilebilir olduğuna inanmıyoruz. Bunların işçimizi, emekçimizi rahatlatacağına ve refaha kavuşturacağına asla inanmıyoruz. Normal yaşamlarını idame ettirecek seviyede dahi olmadığını düşünüyoruz. Türk-İş, Hak-İş ortak talepleri ise; günlük en düşük ücretin bin 800 liraya yükseltilmeli. Bu artıştan sonra ilk 6 ay için yüzde 50, ikinci 6 ay için yüzde 25, üçüncü ve dördüncü 6 ay için yüzde 25 ayrıca yüzde 10 refah payı eklenmesini istediler. Çalışanların haklarının eksiksiz verilmesinden yanayız. Bunun için de Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları değerlendirerek ulaştığımız sonuç şudur. Birincisi hükümet tarafından işçi sendikalarımıza önerilen teklif asla kabul edilebilir değildir. Büyük Birlik Partisi olarak olması gerekenin çok açık ve net; gerçekleşen ya da gerçekleşecek olan enflasyon üzerine yüzde 10 refah payı verilerek bu sözleşmenin tamamlanmasıdır. Enflasyon tek haneli rakama düşene kadar Türkiye’de asgari ücret yılda en az iki kere belirlenmelidir. Asgari ücretlinin emeğinden kesmek asla kabul edilebilir bir şey değildir” diye konuştu.
Destici, İsrail’in İran’a düzenlediği saldırılar ile ilgili, “İran’a saldıran tek başına İsrail değil. Savaşan İsrail, aslında İran’a ABD, İngiltere, Almanya, Fransa yani emperyalistlerin ve Siyonistlerin tamamı saldırıyor. İsrail’in Gazze’ye saldırılarının başladığı daha ilk günden bugüne yaşadığımız tehlikeye dikkat çekmiştik. Konuşma imkânı bulduğumuz her zeminde, çatışmaların, bölge ülkelere yayılma potansiyeli taşıdığını ifade ettik. Elbette masum sivillerin öldürülmesinin önüne geçilmeliydi. Ama görevleri barışı sağlamak olan uluslararası kuruluşlar, yaşanan katliama sessiz kalarak, bugünkü şartların oluşmasına zemin hazırladılar. Bunu hiçbir zaman bir ihmal ya da basiretsizlik olarak görmedik. Şartları kendileri oluşturdular. Oluşan şartların sonuçları yaşanmaktadır. Türkiye, bu süreçlerin tümünde sağduyuyu, barışı, dostluğu ve karşılıklı diyaloğu sürdürmeyi tercih etti. Hatta İran’a ambargo uygulandığında hem Biden hem de önceki dönemlerde Türkiye bu ambargoları deldi. Bunun yüzünden hala Amerikan mahkemelerinde yargılanan kurumlarımız ve vatandaşlarımız var. Türkiye bu noktada bedel ödemeye göze aldı ve ödedi. Ermenistan ve Kıbrıs’la yaşadığımız problemlerde, zaman zaman Türkiye’nin karşısında yer almalarına rağmen, Türkiye, İran’la yaşanan gerilimleri tırmandırmamayı tercih etti. İran’ın nüfusunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan Türklere uygulanan baskılara ve ayrımcılığa rağmen, Türkiye hem bölgemizde barışı muhafaza etmek hem de İran Türklüğünün yeni baskılarla karşı karşıya kalmaması için yine dostluğu ve karşılıklı diyaloğu tercih etti. Bugün de aynı noktadayız. İran’ın hedef alınmasının sebepleri bunlar, bizim de eleştirdiğimiz konular değil. Nükleer enerji alanında yürüttüğü projeler de değil. İran’ın hedef alanların tümü, hedef almalarıyla ilgili dile getirdikleri gerekçelerin bin katını kendileri yapıyorlar zaten. Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz duruşunu çok net bir şekilde ortaya koymuştur. İsrail’in saldırılarını kınamıştır. Bundan sonraki yapılacak iş ateşkesin, barışın tesis edilmesi ve bir müzakere masası oluşturularak savaşın sona ermesinin sağlanmasıdır” ifadelerini kullandı.
Destici, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sayısız kez ifade ettik. Bölgemizde küresel emperyalizmin sömürüsünün devamı için bir terör devleti kurdurulmaya çalışılıyor. Sözde ‘Kürt Sorunu’ da PKK da bu planın uygulanabilmesi için, bizim dışımızda, malum odaklar tarafından üretilmiş aparatlardır ve söz konusu operasyon devam ediyor. Irak, Suriye ve İran’dan sonra hedefte Türkiye olacaktır ve bunu artık kimse gizlememektedir. İsrail televizyonlarında bu açıkça konuşulur hale gelmiştir. İçimizde bulunan ve bu planın figüranı olanların, taktıkları maske ister siyasi parti ve siyasetçi olsun ister sivil toplum örgütü olsun ister akademisyen olsun ister aydın olsun, söylediklerinin, bu gerçeği doğruluyor olmaları dışında hiçbir anlam ve önemi yoktur. Bugünkü İran’ın, Çin’in yükselişine alternatif olarak kurulmaya çalışılan yeni ekonomik düzen için engel teşkil ettiği; İran’ın, konuya dair yayınlanan raporlarda ‘Dönüştürülmüş İran’ olarak geçtiğini, Hindistan ve Pakistan arasında çatışmaların yaşandığı dönemde yaptığımız basın açıklamalarında da dile getirmiştik. Türkiye, ekonomisini, üretimini, yatırımlarını, savunmasını, gelecekte yaşayacağı problemleri ve daha problemlerin ötesinde muhtemel saldırılara karşı bütün bunları da öngörerek yeniden yapılandırmalıdır. Türkiye, varlığına, birliğine, bütünlüğüne yönelen tehditlere karşı dikkatli, kararlı ve acımasız olmalıdır.”
Kaynak: DHA
Arıkan, Davutoğlu ve Babacan grup toplantısında konuştu