Konya
°C
Yeni Meram

Kapına Gelen Kim?

Kapına Gelen Kim?-Mustafa Afşin-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
16.11.2016 09:50
0
5741
ABONE OL
Hayatın o durdurulamaz telaşı içerisinde bazen detaylardaki büyük kayıpları görmezden gelebiliyoruz. Kimi zaman maddiyat ile ilgili konularda kimi zaman da maneviyat ile ilgili konularda inanılmaz hataları yaparken bir gerçeği gözden kaçırıyoruz. Bulunduğumuz gezegen meşakkatli bir sınav ki sınavın kendisi dahi ayrı bir sınav. Kimi zaman bir çiçeğin renginde saklı koskoca bir destan, kimi zaman bir koskoca destanın içinde bir kelimede saklı tüm âlem. Bu sebepten şuurla bakmak gerek nerede, kiminle, ne zaman, ne ile karşılaşacağımızdan emin olmak mümkün değilken gözlerimizi açık tutmak yetmez gönlümüzü de açık tutmak gerekmektedir. Hayat sadece günübirlik ihtiyaçların karşılanmasından öte her saniyesi ayrı ayrı okunması gereken bir kitap gibidir. Göz gezdirmekten öte içinde görebilmeyi gerektirir. İşte buna vesile bir yazıyı paylaşmak istiyorum sizlere: Musa Aleyhisselâmın ümmeti: - Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (hâşâ) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tembihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina'ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu: - «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?» Musa Aleyhisselâm: «Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten hayâ ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi. Allah (c.c.): «Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu. Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşamüstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip: «Ya Musa! Uzak yollardan geldim, açım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi. Hz. Musa: - Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi. Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir hâlâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi. İkinci gün Hz. Musa Tur'a gidip: - Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu: - Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah: - Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah: - «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu. Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah'ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır. Görünen, bilinen ile yetinmek ancak duyu organlarını kullanmaktır. Gönül ise maddeden manaya ulaştıran asıl kullanılması gereken organdır. Gönül kapınız açık kalsın, kim bilir gelen belki de şah damarınızdan bile yakın mesafeden gelmiştir. Mutlu günler…
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.