Doğu Akdeniz’de Yangın Var!

Kıbrıs, Eskiçağdan bu yana, Anadolu, Mezopotamya ve diğer uygarlıklar için hep önemli bir mihenk taşı durumunda olmuştur. Uygarlıklar topraklarını genişletirken ticaretin merkezi konumunda olan Kıbrıs’a tarafsız kalmamış, adayı alabilmek için büyük savaşlar vermiştir. Hıristiyanlığın yayılması ile birlikte bölgede Ortodoks mezhebi önemli bir konuma gelmiştir. Hz. Osman(ra) döneminde, İslam tarihinde ilk defa deniz aşırı bir kuşatma gerçekleşmiş ve ada fethedilmişti. Hatta bu sefere, Peygamberimizin(sav) halasının da katıldığı bilinmekte ve türbesi Kıbrıs’ta bulunmaktadır. Tarihsel süreçte ada Araplardan, Bizans’a yer değiştirmiş, Haçlı Seferleri esnasında tekrardan Hıristiyan memleketi haline gelmiştir. XIV.YY ile birlikte, Lüziyan Hanedanlığından, Cenevizlilere daha sonra da sırasıyla Memluk ve Venedik kontrolüne geçmiştir. 1571 yılında, Osmanlı Devleti adayı fethetmiş ve adanın Türkleşme süreci böylece başlamış olarak kabul edilir. Türkler, imparatorluğun son nefesine kadar adayı tutma çabasına rağmen özellikle 93 Harbinden faydalanan İngilizlere belli bir süreliğine yönetimi devretmiştir.   Bir yere İngiliz girince şüphesiz sömürge faaliyetleri, ekonomik menfaatler gün yüzüne çıkacaktır. Stratejik olarak öneme sahip olan Kıbrıs’ta üs elde eden İngilizler elde ettikleri menfaatlerini bugün bile kullanabilmektedirler. Günümüzdeki en önemli enerji kaynaklarından sayılan doğalgazın bölgenin çevresinde oldukça fazla bulunmasından dolayı, emperyalist devletlerin başımıza bela ettikleri büyük enerji şirketleri böylece Kıbrıs’ı kuşatmaya başlamış oldu. Baktığımız zaman pastadan doğal olarak pay almak isteyen devletimiz, yine aynı şekilde bizim gibi düşünen Rumlar hızlı bir şekilde arama çalışmalarına başladı. Fakat pasta o kadar leziz ve büyüktü ki kim var kim yok soluğu Doğu Akdeniz’de almaya başladı. Son yıllarda müttefiklik kavramına yeni getirdiğimiz Rusya'dan, AB'ye, İsrail ve ABD’nin üzerimize palazlandırdığı, BAE ve Mısır’a kadar birçok ülke kendi arasında mutabakata varmış ve bizi bu enerji koridorundan uzak tutabilmek için her türlü manevrayı kullanmaya başlamış bulunmakta. Ülkenin mevcut ve ileriki yıllarına damga vuracak enerji payımız bizim, bizden sonraki nesile bırakacağımız en büyük miras olacağı şüphesiz tartışılmayacak bir hakikat. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Mavi Vatan tatbikatında sergilediği gövde gösterisi bizim olmadığımız bir anlaşmanın geçersiz olacağının bir kanıtı olarak söylenebilir. Milli menfaatimiz için ve adada yaşayan soydaşlarımızın da selameti için, Doğu Akdeniz planımızdan asla vazgeçmemeli sonucu ne olursa olsun taviz vermemeliyiz.  Çözümü acil beklenen her ne kadar problem varsa önceliğimizi bu alana yönlendirmeli, Lozan’da kaybettiğimiz, Merhum Dışişleri Bakanı Zorlu döneminde tekrar garantörlük aldığımız adanın yakınlarında olan bitene ses çıkartmalıyız.