SİYASİ DERİN ANALİZ-2

Biyolojik bilimsel bir gerçek üzerinden konuyu derin bir analizle açıklamak istiyorum.
İnsan organizmasında günlük 1 trilyon civarında hücre doğmakta ve bir o kadarı da ölmektedir. Bir başka ifade ile insan organizması sürekli yenilenme fonksiyonu içindedir. Hücrelerin çoğalması ve yok olması arasında mükemmel bir denge mevcuttur. Hücrenin çekirdeğinde kromozomlar üzerinde dizilmiş genler mevcuttur. Bu genlerin her birisi bir yöneticidir. İçlerinde bir gen vardır ki; o şef gendir, diğer genleri yönettiği gibi hücrenin disiplin içinde çoğalmasını da yönetir. Hücreye çoğalırken şu uyarıda bulunur:
-anana-atana benzeyeceksin
-tarif edilen görevi yapacaksın
-kimseye saldırmayacaksın
-karnın doyacak kadar yiyeceksin
-zamanı gelince öleceksin.
-senden neşet eden her hücreye de bu tembihatta bulunacaksın.
Şef genin hastalanması, kusurlanması veya ölmesi sonucunda hücre çoğalma disiplininden çıkar, anasına-atasına benzemeyen, bulunduğu yerde durmayan, tanımlanan görevden başka görevler yapan, saldırgan tabiatlı terörist hücreye dönüşür. Bu hücrenin adı kanser hücresidir.Biyolojik bilimsel bu açıklamanın sosyolojik siyasal anlamda karşılığını konumlandırmak istersek ortaya çıkan tablo şudur; Millet ittifakı muhalefetinin arkasında yer alan Kandil PKK PYD YPG ve Amerika CIA’nın fonksiyonu ve ilişkisi ile örtüşen bir tablo olduğu apaçık anlaşılmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun söylemleri ve millet ittifakının tutumu göz önünde bulundurulduğu zaman durumun tam da bu şekilde olduğunu anlamak mümkündür.
Söz konusu ittifakın vaatlerinin ne olduğuna kısaca bir göz atmamız bile nasıl bir tehlikenin ve nasıl bir sosyal kanserojen etkenin içlerinde muhafaza edildiğini kolayca anlamak mümkündür. Bu tıbbi bilimsel biyolojik açıklamayı sosyolojik gerçekle ilintilendirdiğimiz zaman ortaya çıkan gerçek şudur; 14 Mayıs seçimleri, kanserojen genetik risklerin bir hastalık olgusu oluşturup oluşturulmadığına dair yapılan kontrol testleri mahiyetinde çok kıymetli bir sosyal testtir. Bu beyan Kılıçdaroğlu'nun ve birlikteki ekibinin hiçbir gizli tarafı kalmaksızın, açıkça ifade edilmiş emperyalizme davetiye çıkarma ve emperyalist aşkını ifade etmekten başka bir anlam taşımaz.
Bir bilimsel gerçeği daha paylaşmak istiyorum. Psikoloji alanında karakterler üzerinde birçok bilimsel akademik çalışmalar yapılmış. Bu çalışmalar sonucunda yalan söyleme istidadının/yatkınlığının genotipik bir karakter olduğu tespit edilmiştir. Bu anlamda Kılıçdaroğlu'nun Google üzerinden çelişkili/tutarsız ve birbirini yalanlayan ifadeleriyle ilgili bir döküman hazırlasanız bunun yüzlerce olduğunu görebilirsiniz. Devlet yönetmeye aday bir liderin öncelikle sağlam ve sağlıklı bir karaktere ve ilkeye sahip olması gerekir. Dolayısıyla insanımızın/milletimizin bu hakikati doğru okuması lazım. Kılıçdaroğlu ve ekibinin muhafazan Allah bir iktidar olması halinde ülkemizin nelerle karşı karşıya kalabileceğinin bir cümleyle ifadesinden başka bir şey değildir. Devletin kılcallarına kadar sızmış FETÖ'nün PKK'nın cezaevlerindeki ve yurt dışındaki teröristlerini devletin kadrolarına yerleştireceği beyanları siyasal ve sosyal genotipik karakterlerinin tezahürüdür.
Menşei-ülkesi ve meşrebi ne olursa olsun her terörist sosyal anlamda toplumu ifsat eden, toplumun-devletin bütün unsurlarına metastaz yaparak/istila ederek devleti ve toplumu sonunda helak eden bir kanser hücresi mahiyetindedir.
FETÖ, PKK ve DEAŞ örgütleri ülkemizin ve devletimizin tüm alanlarına nüfuz ederek metastaz yaptığını gezi olayları adı altında cereyan eden isyan ve iç savaş provası ve 15 Temmuz işgal hareketi dün yaşadığımız çok taze örnekleridir. Bu nedenle muhalefet körlüğü içerisinde kafayı kuma gömmüş, kulakları tıkanmış kuyruğu dik tutmaya çalışanlar, kuyruktan da oldukları zaman gerçeği anlayacaklar, ancak haaayy- vaahhın alemi olmayacaktır. Milletimizi/dostlarımızı feraset davet ediyorum.
VATANIMIZ VAR OLSUN MİLLETİMİZ SAĞ OLSUN!