Konya HAFİF YAĞMUR
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Hz. Mevlana ve Sadi Şirazi

Hz. Mevlana ve Sadi Şirazi-Rıdvan Bülbül-Yeni Meram Gazetesi

 

Fars edebiyatının ünlü Şirazlı Şeyh Sadi, , “Her nefes âvaz-ı âşk mîresed ez çep-u rast – Her nefeste sağdan soldan aşk sesi geliyor” gazelini okuyunca şöyle konuşur; “Anadolu ülkesinde bir büyük zat zuhur etmiştir. Bu gazel ondan gelen hoş bir kokudur, bundan daha güzeli de ne söylenir ne de yazılır. En büyük arzum, Anadolu’ya giderek, bu gönül sultanını ziyaret etmektir.”
Emir Semseddin, gazelden çok hoşlanmış. Şeyh Sadî’ye Konya’ya gitmesini sağlayacak ihsanda bulundu, Sadî Konya yoluna düştü.
“Acayib’ül Buldan” adlı esere göre, Şadî-i Şirazî, Mevlâna’yı ziyarete giderken, yolda. Mevlâna üslûbu gazel yazarken; “Sermest eğer der ayi âlem behem ber âyed” mısraını söylemiş, arkasını getirememişti. Konya’da Mevlâna’ya ulaştığı gün, daha kapıdan girer girmez “Hâk-i vücûd-u mara gerd-ez adem ber âyed” diye ikinci mısrası söylemiş.beyti böylece tamamlamış, bununla da kalmayarak bu beyitle başlayan uzun gazelini okumuştu, ilk beytin anlamı sudur:
“Eğer sarhoş olarak içen girersen, âlem birbirine karışır- Bizim vücudumuzun toprağı, yokluk tozundan meydana gelir.”
Sadi, Mevlâna ile karşılaşmış, günlerce sohbet etmişlerdi. Başka rivayete görede Sirazlı Şeyh Sadî, “Gülistan” yazdıktan sonra Konya’ya gelmiş, Mevlâna’yı ziyaret ederek, eserinin nüshasını takdim eylemişti. Ertesi günü Şeyh Sadî, eseri hakkında fikrini sormuş. Mevlâna; “Binemek” yani “tuzsuz” demiş Sadî’nin yüzünde bir hüzün belirmiş, “Nasıl olur?” der gibi yaşlı gözlerle bakmış, Mevlâna sözüne bir sözcük daha eklemiş;
“Helvaest” yani, “helvadır” demiş, tuzsuz ama helva gibi tatlıdır, helvaya tuz atılmaz, demek istemişti. Sadî, bu sözlerden memnun olmuş, Mevlâna’nın ellerini öpmüştü.

Şairin manzum ve nesir olan eserleri, ölümünden sonra külliyat halinde bir araya toplanmıştır. Bu külliyat sonradan Bisütun diye şöhret bulan Übey bin Ahmed bin Ebi Bekr tarafından, biri 1325’te, diğeri de 1334’te olmak üzere iki defa düzenlenmiştir. Dünya kütüphanelerinde Gülistan’ın yazma nüshaları vardır. Eser Avrupa’da ilk defa Latince tercümesiyle birlikte, 1651’de Amsterdam’da yayınlanmıştır. Türkçeye ile doğu ve batı dillerine tercümesi yapılmıştır.
Eserleri: Gülistan, Bostan, Takrir-i Dibace, Aklu Aşk, Nasihat-ül-Müluk, Havatim vb. Gülistan’dan bir mesnevinin tercümesi;
“Ey kardeş! Bu dünya kimseye kalmaz. Gönlünü, her şeyi yaratan Allahü tealaya bağla. Sana bu kafidir. Dünya mülküne güvenip bel bağlama. Çünkü bu dünyada senin gibi birçokları yaşamış ve sonunda ölüp gitmiştir. Değil mi ki, en sonunda ölüm vardır ve bu can göç yolunu tutacaktır. O halde ister taht üzerinde can vermişsin ister toprak üzerinde, ne fark eder!”

Şirazlı Şeyh Sadi’nin Gülistan’ından iktidar ve ölüm hakkında üç öyküdür;
Yalnız başına yaşayan bir derviş, çölün kıyısında oturmuştu. Tesadüfen padişah oraya uğradı.Derviş, kanaat mülkünde dünyadan el etek çekmiş olduğundan başını kaldırmadı, padişaha bakmadı.Padişah, saltanatın taşkınlığı gereği kızdı ve dedi ki;
– Bu hırka giyen insanlar hayvan gibidirler, insanlık onlarda yoktur.
Vezir de dervişin yanına gelip konuştu;
– Derviş bana bak, yeryüzünün padişahı senin önünden geçti. Niçin hürmet etmedin, niçin edep şartını yerine getirmedin?
Derviş’in yanıt verdi;
– Padişaha söyle ki, hizmeti, hürmeti, kendinden para pul uman kimseden beklesin. Bir de şunu şöyle; Padişahlar ahalinin muhafazası için o mevkie gelir, yoksa ahali padişahlara tapınmak için yaratılmış değildir. Her ne kadar devlet, saltanat sayesinde mal, mülk, para elinde ise de fakirlerin bekçisidirler. Koyun çoban için değildir. Çoban koyunlara hizmet içindir.
Bugün birini muradına, ermiş, birini kendi kendine didinir, gönlü yaralı görürsün. sabret; görürsün ki o hayal peşinde koşan kimsenin beynini toprak yiyecektir. Ölüm gelince, şahlık bendelik farkı yok olur.
Birisi bir ölünün mezarını açacak olsa, zengin mi fakir mi fark edemez.
Dervişin sözleri Padişah’a doğru geldi, “Dile benden ne dilersen” dedi.
– Bir daha buraya gelip rahatsız etme.
Padişah devam etti;
– Bana bir nasihat et”.
Derviş de şu beytin maznununu söyledi;
“Bugün elinde nimet varken fırsat bil.
Çünkü bu devlet, bu mülk elden gider.”
.—
Nuşirevan-i Adil için av kebab edecekmiş, fakat tuz yokmuş. Bir parça tuz getirmesi için uşaklardan birini köye göndermişler. Nuşirevan uşağı çağırıp, uyarıda bulunmuş;
– Tuzu para ile al, o köyden tuz almak hükümetçe adet olup köy harap olmasın!
Nuşirevan’ın yanında bulunanlar, “Bir parça tuzdan ne fenalık çıkar” demişler.
Nuşirevan demiş ki;
– Zulmün esası cihanda evvela az imiş. Sonra her gelen bir parça artırmakla bugünkü dereceyi bulmuştur.
Eğer ahalinin bahçesinden padişah bir elma yerse, uşaklar ağacı kökünden çıkarırlar. Birisinden yarım yumurta alma suretiyle padişah zulmü reva görecek olursa, padişahın askerleri bin tavuğu şişe geçirirler
***
Şeyh Sadi Şirazi’den İnciler;
– Bir çocukta güzellik, dilberlik olunca babası ondan uzak da olsa zarar yoktur.O bir incidir, isterse sedefi olmasın. Tek inciye herkes müşteri bulur.
Güzel yüz, hasta gönüllerin merhemi, bağlı kapıların kilididir.
Güzel ses güzel yüzden daha iyidir; çünkü güzel yüzden nefis hoşlanır. Güzel ses ise ruhun gıdasıdır.
Hayatın arzuya uygun olarak geçmezse müteessir olma, sabret. Sabır acıdır fakat meyvesi tatlıdır.

Sadi’den İnciler;
■ Çocuklarımızı kuzu gibi büyütmeyelim ki, ileride koyun gibi güdülmesinler.
■ Değer Verin Yada Vermeyin,
Ama Asla,
Verir Gibi Yapmayın,
■ Birinin gönlünü bir kere kırdın mı, sonradan yüz türlü iyilik etsen de, o bir tek kırgınlığın öcünden sakın. Temren yaradan çıkar, acısı gönülde kalır.
■ Eğer bir gönül kırdınsa senin gönlün de mutlaka kırılacaktır. Kale duvarına taş atma, çünkü kaleden de taş gelebilir.
■ Dostların sohbetinden ıstırap duyarım. Çünkü çirkin huylarımı güzel gösterirler. Kusurumu hüner ve olgunluk sayarlar, dikenimi gül ve yasemin yaparlar. Nerde o pervasız, küstah düşmanlar ki, bana benim ayıbımı göstersinler
■ Gönle giren her şey göze hoş gelir.
■ Can kaygısıyla sevgilinin muhabbetinden gönlü ayırmak dostluğa sığmaz.
■ Dost kapısında ölene değil, canını sağ salim kurtarana şaşılır.
■ Kişi nefsinin kötülüklerinden kurtulabilir. İftiracının zannından kurtulamaz.
■ Sen işinle gücünle kalsan da elalemin dilini zaptedemezsin.
■ Bir şeye, bir kimseye gönül bağlama. Çünkü gönül ayırmak müşkül bir iştir.
■ Hepiniz kendi ayıplarınızın hamalısınız. Başkalarının kusurlarını kınamayınız.
■ Her işte kendinden üstününü ara, bunu fırsat bil; kendin gibilerle vaktini heder edersin.
■ Bir yoksul yüz türlü uygunsuz iş görse, bunun yüzde birini dostları bilmezler. Ama sultan bir tek kötülük etse, ülkeden ülkeye ulaştırırlar.
■Tam manası ile doğru olduğunu bilmediğin bir sözü söyleme. Karşılığının iyi olmadığını bildiğin sözü de söyleme
■ Cimri, borç para isteyecek olan kişinin geldiğini bir fersah uzaktan görür.
■ Altının ne olduğunu mihenk, cimrinin kim olduğunu dilenci bilir
■ Sevdiğimiz kişilerle konuşurken öyle konuşmalıyız ki, yarın onlarla dost olduğumuzda söylediklerimizden utanmayalım.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Çok çalışmalıyız çok

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0