Konya AÇIK 33°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Taziye Sofralarında Unutulan Hakikat

Geçtiğimiz günlerde bir taziye evindeydim. Orada, Allah’ın kelamı okunuyordu… Kur’an-ı Kerim’in ayetleri yankılanıyor, ama o seslerin içinde mana kayboluyordu. İnsanlar, Rabb’in kelamı yükselirken, birbirlerine inşaat işlerinden, hayvan ticaretinden, gündelik dedikodulardan söz ediyorlardı. Oysa aynı anda göklerden bir kelam iniyor, ölümün soğuk sessizliğine bir diriliş çağrısı düşüyordu.
Ne var ki kimse o sesi duymuyordu.
Bu manzara bana, toplum olarak Kur’an’la kurduğumuz ilişkinin ne kadar şekilsel bir hâle büründüğünü bir kez daha gösterdi.
Artık Kur’an okunuyor, ama anlaşılmıyor.
Diller ses çıkarıyor, fakat kalpler suskun.
Sanki ayetler insanların kalbine değil, boşluğa okunuyor.

Bu noktada “Ölüye Kur’an okunur mu?” meselesi elbette derin bir bahistir.
Onu başka bir fasılda ele almayı uygun buluyorum.
Fakat şunu bütün açıklığıyla ifade etmeliyim ki, taziye mekânlarında sünnete uygun hareket etmenin ne denli önemli olduğunu bir kez daha idrak ettim.

Zira o ortamlarda okunması gereken ayetler; ölümün hakikatini, ahiretin yakınlığını, dünyanın bir tarla, ahiretin ise o tarlanın hasadı olduğunu hatırlatmalıdır.
Oysa görüyorum ki, kimi zaman konuyla ilgisiz pasajlar seçiliyor, insanların kalplerine temas eden değil, sadece kulaklarından geçip giden ayetler okunuyor.

Bu da gösteriyor ki mesele yalnızca halkın ilgisizliği değil; aynı zamanda din temsilcilerinin de liyakatsizliğidir.
Ne okuyan gerçekten neyi okuduğunu biliyor,
ne dinleyen neyin okunduğunun farkında…

Toplum olarak büyük bir gafletin içindeyiz.
Cenaze evlerinde bile dünyanın konuşulduğu, Allah’ın kelamının ise adeta “arka plan sesi” gibi duyulduğu bir çağdayız.
Oysa ölüm, insanın en derin aynasıdır.
Ve o aynaya bakmayı unutan bir toplum, hakikati de, kendini de kaybeder.

Tam da bu noktada sormak gerekiyor:
Deizm neden arttı?
Gençler neden dinden uzaklaşıyor?

Çünkü insanlar artık düşünüyor.
Gençler, sorguluyor. Düşünceye ket vuruldukça, akıl susturuldukça, iman değil kuşku büyüyor.
Din temsilcilerinin bir kısmı dini, bir hakikat öğretisi olmaktan çıkarıp bir geçim kapısına, bir meta aracına dönüştürdü.
Liyakatsizlik, gösteriş, menfaat…
İnsanlar, özellikle gençler, bu tabloyu gördükçe dine değil; dinden soğuyanların safına geçiyor.

Kur’an, Arapça okunuyor ama anlamı verilmiyor.
Okunanı anlamayan insanlar da “biz ne dinliyoruz ki?” diye sormaya başlıyor.
İşte o sorunun ardından, kalplerde yavaş yavaş bir soğuma başlıyor.
Çünkü anlamadan yapılan ibadet, zamanla bir alışkanlığa, alışkanlık da bir boşluğa dönüşüyor.

Oysa din, bir gösteri değildir.
Din, insanın kalbiyle Rabbi arasında kurduğu en mahrem bağdır.
Bu bağın koptuğu yerde, geriye yalnızca şekiller kalır —
Ve şekiller, insanı kurtarmaz.

Bugün gençlik, “deizm bataklığına saplanmış” diyoruz.
Fakat o bataklığın suyunu dolduran da bizzat biziz.
Kur’an’ı anlamadan okumak, dini menfaat için kullanmak, hakikati menkıbelerle karıştırmak…
Bütün bunlar, gençlerin gönlünde inancı değil, tepkiselliği büyütüyor.

Artık bir yüzleşme vaktidir.
Kur’an’ı yeniden anlamla buluşturmak, dinin özünü yeniden hayata taşımak zorundayız.
Çünkü Kur’an, sadece ölülere değil, dirilere inmiştir.
Ve biz, diriler olarak onu duymadığımız sürece;
ölülerden daha sessiz, daha hissiz bir topluma dönüşmeye mahkûmuz.

Kaynak: Ali İSET

0 2 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Konya’da o yol bu saatler arasında kapalı olacak!

HIZLI YORUM YAP

0 2 0 0 0 0