Konya AÇIK 28°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
TORKU BİSKÜVİ

Aşı karşıtları ne yapmak istiyor?

Aşı karşıtları ne yapmak istiyor?- Kudsi ÖNCÜ- Yeni Meram Gazetesi

Son zamanlarda Covid-19 hastalığı ve aşısı konusunda yazılar, videolar yayımlanıyor. Bu dezenformasyonların amacı ne, neye dayanarak bunları yapıyorlar anlamak mümkün değil. Öncelikle şunu belirteyim ki, bu yazıların videoların ilime, bilime, akla, ahlaka uyan hiçbir yanı yoktur. Bu konuyu özetin de özeti olarak tıbbi terminolojiye boğmadan açıklamak istiyorum. Hele koronavirüsü ve aşı ile din ilişkisi kurulmasının mantıklı bir yanı yok. İslam Allah’la kulları arasındaki ilişkileri, insanların insanlarla münasebetini, insanların doğayla/tabiatla ilişkilerini, insanların hayvanlarla ilişkilerini, insanların eşyayla ilişkilerini tanzim eden ve bu ilişkilerden de hesaba çekileceğini, sonunda ceza alacağını veya mükafatlandırılacağını bildiren hayat nizamıdır. İslam bilime ve akla sadece yön verir, verdiği yön de daima insanlığın yararına ve hayrına olacak şekildedir. Dolayısıyla aşıyla İslam- Müslümanlık arasında bir ilinti kurmak mümkün değildir. Allah, Kuran’da üç kitabın okunması yönünde sürekli önerilerde bulunur, okunmasını da emreder: 1.Kuran-ı Kerim 2.İnsan, 3.Kainat kitabı.

Tüm bilimler, icatlar, keşifler, fizik, biyoloji, matematik ve kimya kanunları tamamen insan ve kainat kitabını okumanın sonucudur. Bahsettiğimiz bütün yasalar Allah’ın kainatın işleyişinde var ettiği yasalardır. Bilim insanları bunları yoktan var etmiş değillerdir, sadece var olan ancak karışık düzende olan verilerin tanzim ve tasnifini yapmıştır. Gemiler kaldırma kuvveti kanununun, uçaklar kuvvet, itme ve aerodinamik kanunlarının uygulama aşamalarının sonuçlarıdır. İşte aşı da insan, hayvan ve mikroplar aleminin kitaplarını okumanın sonucudur. İnsan organizmasının en küçük yapı taşı hücredir. Hücreler dokuları, dokular organları, organlar sistemleri, sistemler organizmayı meydana getirir. İşte bu sistemlerden biri de immün/savunma sistemimizdir. Bu sistem vücudumuzu içerden gelen terörist kanser hücrelerine ve dışardan gelen biyolojik, fiziksel, kimyasal tüm etkenlere karşı korur. Bu koruma iki şekilde sağlanır: 1-Doğal Bağışıklık, 2-Özgün Bağışıklık.

Doğal Bağışıklık: İmmün sistem ana karnında 3. aydan sonra gelişmeye başlar. Gebeliğin son 3 ayı ile doğumdan sonraki 6 aya kadar ilgili karargâhlarda (timüs bezi ve kemik iliğinde) eğitime alınır. İlk iş olarak kendi hücre, doku ve antijenleriyle tanıştırılır. Sonra eğitilen immün/savunma hücreleri sahaya sürülür. Bunların yüzde 90’ı imha edilir. Çünkü bunlar anarşistlik yapmış kendi kardeşlerine zarar vermişlerdir. Kalan yüzde 10 immün sisteminin karargâhlarına-bademcik gibi lenf bezlerine, kemik iliğine, karaciğere, dalağa, bağırsakların iç yüzüne sevk edilirler. Olası bir saldırıda en yakın karargâhlardan riskli alana sevk edilirler, bu şekilde vücudumuzu savunmuş olurlar. Genel savunma sistemimizin işleyişi bu şekildedir. Ancak vücudumuzun daha önce hiç karşılaşmadığı, immün sistemi hücrelerinin tanımadığı mikroplarla, etkenlerle karşılaşması halinde organizma o mikroba karşı hazırlıksız yakalanır. Bazı kişilerin vücudu/immün sistemi mikroba yenik düşebilir. Bazen bu durum toplumda kitlesel ölümlere neden olabilir. Bunun dünyada ve ülkemizde binlerce örnekleri görülmüş ve yaşanmıştır. Hepimizin büyüklerimizden 1960-1950 öncesi dönemlerde köylerde “Bir kıran geldi, günde 10-20 salın/cenazenin kalktığını gördük.” dediklerini hatırlayalım. O yıllarda yaş ortalaması 45 civarındaydı. Bizim tıp öğrencisi olduğumuz 1974-80 arası yıllarda yaş ortalaması 50-53 idi. Kıran diye ifade edilen toplu ölümlerin yüzde 80-90 nedeni enfeksiyonlardır. Tüberküloz, çiçek, kızamık, difteri, tetanoz, polio, kabakulak, tifo, kolera… Bugün Türkiye’nin yaş ortalaması 76-78 arasındadır. Bu saydığım hastalıklar hemen hemen bitmiştir. Bu sonuçlar aşı uygulamalarının zaferidir. Artık çocuk felci nedeniyle sakat kalan binlerce çocuğumuzu görmüyoruz. Kızamık zatürresinden, menenjitten, ensefalitten (beyin iltihabından) ölen çocuklarımızı görmüyoruz. Yüzdelerle ifade edilen bebek ölüm hızı oranları on bindelik oranlarla ifade edilmektedir. İşte elde edilen bu başarılar özellikle son 20 yılda koruyucu sağlık hizmetleri konusunda uygulanan sıkı aşı programları sonucu elde edilmiştir. Bu gerçekler bu kadar açık ve ortamdayken aşı karşıtlığı çığırtkanlığını anlamak mümkün değil. Bu temel dayanak olarak kabul ettiğim genel aşı ve aşılama konusundan sonra Covid-19 aşısını ele akmak istiyorum.

Özgün Bağışıklık: Bağışıklık sisteminin en önemli bölümlerinde biri özgün bağışıklıktır. Belirlenmiş bazı mikropların ölü/yarı canlı/zayıflatılmış olanlarının ya da mikroba ait bir antijenin/parçanın/toksinin herhangi bir yolla verilmesi sonucu kazanılmış bağışıklığa/korunmaya özgün bağışıklık denir. Bu etkenlerden birinin verilmesi sonucu immün sistem derhal ilgili birimleri uyarır, etkene karşı savunma hazırlıklarını başlatır. İki boyutlu savunma hazırlığı yapar. Piyade/kara savaşı ve mühimmat savaşı. T lenfositler dediğimiz hücreler kara savaşını gerçekleştirir. Bizzat mikrobu, mikroplu hücreyi imha eder. B lenfositler de antikorları/mühimmatları üretir. Antikorlar mikroba ve mikroplu hücreye tutunur ve mikrobu işlevsiz hale getirir. İmmün sistem bu hazırlığını hafızaya alır, tekrar aynı etkenin çok daha güçlüsüyle karşılaşırsa o mikrobu kolaylıkla yok eder ve bizi korumuş olur. İşte vaveyla kopardıkları, farklı alanlardaki emperyalistlerin tezgâhlarıyla ilintilendirilerek yapılan aşı konusundaki dezenformasyonların mahiyeti budur. Bu konuda devletimiz kurumlarıyla, birimleriyle, bilim insanlarımızla bütün boyutlarıyla araştırmaları yapmaktadır. Corona diye bir mikrop yoktur ifadesi gerçek değildir. Soğuk algınlığı ve grip mikroplar ailesinin hepsi coronavirüsleridir. Çok geniş ve mutasyon kabiliyeti yüksek bir ailedir. Son zamanlarda ölümlerin yüzde 40’ı, 50 yaş altındadır. Aynı aileden iki ay içinde her yaştan 6-8 kişinin öldüğünü duyuyoruz. Size bir örnek daha vereyim. 2000′ li yıllarda ülkemizde hepatit-B (sarılık mikrobu) taşıyıcılığı yüzde 12’lere çıkmıştı. Buna bağlı olarak da Hepatocellüler kanseri hayli yaygınlaşmıştı. O dönemde Hepatit B aşısı bebeklere uygulama zorunluluğu kapsamında değildi. 2003’ten sonra zorunlu uygulamaya alındı. Bugün oran yüzde 1-2’lere düşmüştür. Gerçek dışı aşı karşıtlığı düşüncesine kapılan kardeşlerim; bu bilim, ilim ve akıl dışı paylaşımlarla başkasının hakkına girmeyiniz. Hep birlikte aşılanma seferberliğine destek verelim. Aşılar toplum sağlığının vazgeçilmez uygulamalarındandır. Her birimizin en az bireysel sorumluluğu kadar toplumsal sorumluluğu da olduğunu unutmayalım.

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Buğdayda üst gübrelemenin verim ve kalite artışındaki önemi

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0