Konya
°C
Yeni Meram
13.01.2016 03:12

Zaruret bahane değil

Zaruret bahane değil - Mustafa Afşin - Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
13.01.2016 03:12
0
5363
ABONE OL
Hayat çoğu zaman, çok uzun veya kısa, çok dik veya düz bir yol gibidir insanoğlunun yürümek zorunda olduğu. Bu yolda iken zaman zaman insan oldukça zor durumlarla sınanabilir. Genelde temel ihtiyaçların karşılanması gibi durumlarda karar vermek ve doğru olanı yapmak için çabalamak oldukça güçleşir. Bazen de ihtiyaçlarının ötesine sahip olmak gibi daha farklı bir istek uyandırabilir. İşte bugün mesneviden bir öykü ile adına zaruret dediğimiz bahanelerin bizi ne tür bir hataya sürükleyebildiğini anlatmaya çalışacağız.   Günün birinde bir kuş bir çayırlığa gitti. Orada bir avcı tuzak kurmuş, tuzağın içine de birkaç tane serperek bir kenarda yaprakların, otların arasına gizlenmiş bekliyordu. Kuş gelerek onun etrafında dolaşmaya başladı, adamın böyle yapraklara sarınması tuhafına gitti. – “Sen kimsin? Neden böyle yeşiller giyinmişsin, böyle tenha bir yerde bekliyorsun, vahşi hayvanlardan korkmuyor musun?” diye sordu. Adam: – “Ben bir zahidim. Dünyadan elimi, eteğimi çektim, böyle tenha bir yerde; otlarla yapraklara belenerek kanaat edip gidiyorum.” dedi. Kuş adama birçok soru sordu adam da ona cevaplar verdi. Nihayet kuşcağız o buğday tanelerini gördü. – “Bunlar kimindir?” dedi. Adam: – “Bunlar bana kimsesi olmayan bir yetimin emanetidir.” dedi. Kuş: – “Çok açım müsaade edersen bunlardan yiyip karnımı doyurayım, çünkü benim zaruretim var zaruri hallerde de leş yemek bile mubah olur.” dedi. Adam: – “Bu buğdayları bana, beni emin bildikleri için emanet ettiler, yetim malı helal olmaz.” dedi. Kuş çok açtı: – “Ey zahit kişi müsaade et de şu buğdaydan yiyeyim, karnımı doyurayım.” dedi. – “Zaruret hakkında kendine bir fetva uydurdun, eğer gerçekten öyle suçlu olursun, hatta zaruretin bile olsa çekinmen, haramdan sakınman daha iyidir.” dedi. Kuşun artık dayanmaya takati kalmamıştı, büyük bir iştahla buğdaylara hücum etti, onları yemeğe başladı. Başladı başlamasına lakin tuzağa da yakalandı. Kurtulmak için çırpınırken kendi kendine: – “Sahtekârların, yalancıların efsunlarına kananın hali böyle olur.” diyordu. Bunu duyan adam: – “Hayır, öyle değil, haksız yere yetim malını yiyen, gözlerini hırs bürümüşlerin layığı budur.” dedi. Aynen bu hikâyede olduğu gibi zaman zaman kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak konusunda seçimlerimizi yanlış şekilde biçimlendirdiğimizde o an, sanki bizim buna hakkımız olduğunu düşünsek de bu en derin ve ağır yaraların ruhumuzda açılmasına sebep olabilir.  İhtiyaçlarımız ne kadar hayati olursa olsun başkalarının hak ve hukukunu göz ardı etmeyi bile göz önüne aldığımızda aslında büyük bir tuzağın içerisinde kendimizi buluveririz. Anlık bir hata geri dönüşü oldukça güç bu durumdan kurtulmamızı imkânsız hale getirebilir. Bu sebepten en zor anlarımızda bile, zaruri gördüğümüz bir ihtiyacı giderebilmek uğruna katlanacağımız sonuçların hayatımızı ne şekilde bir çıkmaza girebileceğini öngörerek tedbirli davranmak hem bir insan olarak mes'uliyet hem de ruhen ve bedenen huzurlu ve mutlu olabilenin asıl yoludur. Burada unutmamız gereken bir konu da ihtiyaçlarımızın karşılanması için bizim yetenek ve hırsımızın bu ihtiyaçların karşılanması için kâfi gelmeyeceği bilerek İlahi bir destek ve sebep olmaksızın gerçekleşmeyeceği konusunda gereken teslimiyeti göstermek daha olgun ve uygun bir seçenek olduğunun da farkında olabilmektir. Konu ne olursa olsun kişisel çıkarlarımız için başkalarının hakkını gasp etmeyecek bilinç, insanın toplum içerisindeki değerini ve şuurlu bir birey olmanın hazzını sonuna kadar yaşayabilmenin altın anahtarıdır. Bu şuurda hayat yolunda olmak insan olmanın en doğal diyeti olarak görüldükçe toplumsal huzura katkıda bulunmak mümkün olacaktır. Mutlu günler.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.