“Elleri vardı, ak mı ak,
İşten değildi çıldırmak,
Tenince kokardı toprak,
Her yağmur sonrası.”
(Aynalar Sustu, A. Rıdvan Bülbül)
***
Penceremden bardaktan boşanırsa yağan yağmuru gözlüyorum. Ne zaman yağmur yağsa, dudaklarımdan iki dizedir dökülür:
Ben yağmurlu havaları severim,
Onun için bakışlarım ıslaktır.
Yağmurun iki değişik yüzü vardır;
Birincisi; bereketli ve renkli;
İkincisi; hüzünlü ve acı
Örneğin, yağmur sevimlidir, bu anlamda
bettir-berekettir, sudur! Kavruk topraklara, çatlayan dudaklara şifadır, sudur!
Düğün- dernek olur, halaylar çekilir, türküler, şarkılar söylenir, telli duvaklı bir taze gelindir yağmur.
Yağmur, romantizmdir; duygusallıktır, duygudur. İlham- esin kaynağıdır yağmur.
Madalyonun diğer yüzü;
Yağmur seldir; canlıları, sevgileri, umutları, geleceği, bekleyişleri alıp götürür. Bozuk alt yapılara karşı aynı zamanda bir başkaldırıdır, yağmur. Ekinler sürüklenip gider. Bütün mekânlar karada alabora olur. Ardından ölümün soğuk yüzü gelir. Son nokta ölümdür yağmur. Yağmurun felakete dönüştüğünü gazeteler yazar, TV’ler gösterir, radyolar söyler, insanlar feryad-ı figan eder.
---
Yağmurun olumsuz yönlerini değil de biz romantik sayfasını açmak istiyoruz.
Yağmur üzerine, romanlar, öyküler, şiirler, tiyatro oyunları yazılmış, şarkılar bestelenmiş, türküler söylenmiştir.
Divan şirinde yaygın işlenen konulardan biri de doğadır. Bahar ve kış mevsimleri o kadar çok işlenmiştir ki, bu iki mevsimi anlatan şiirlere ayrı adlar bile verilmiştir. Baharı anlatan şiirlere bahariye, kışı anlatanlara da şitaiye denmiştir. Bahar, şair için sevinç kaynağıdır. Bahar için yapılan benzetmelerden biri sultandır. Örneğin, bahar sultanı ordusunu toplar, kış sultanına hücum ederek onu yener. Bâkî'nin "Bahar Kasidesi", en güzel bahariye örneğidir. Bahar betimlenirken gül, bülbül, lâle, sümbül, çimen gibi sözcüklere sıkça başvurulur. Divan şairlerine göre bahar, yaşam ve canlılığın kaynağıdır. Kış ise can sıkıcı ve bunaltıcıdır; zalim bir padişaha benzetilir. Divan şiirinde, doğa belli öğelerle sınırlı kalmıştır. Örneğin, orman, dağ, ova, rüzgâr, yağmur gibi. Kayıklar vardır, ama deniz yoktur. Yağmur, şiire yağar, bazen romana. Sami Paşazade Sezai'nin Sergüzeşt'inde Celâl, sonsuza dek kaybettiği Dilber'i bulurum umuduyla İstanbul sokaklarına savrulur;
"Yağıyor! Durmadan yağmur yağıyordu!".
Halit Ziya Uşaklıgil'in Mai ve Siyah'ında Ahmed Cemil, zifirî karanlık bir gecede, yağmurdan üşür çamurlara bata çıka gider.
Kimi şiirlerin dizeleri yağmurla sırılsıklam ıslanmıştır. Şair Necati, sevgilisinin yan bakışıyla can ülkesine ok yağdırmasını, büyü yaparak yağmur yağdırmaya benzetir
“ Gamzeler kim can iline tır-i müjgan yağdırır,
Benzer ol Tatar'a sihr ile baran yağdırır.”
---
Tevfik Fikret yağmurun damlardaki tıkırtılarını yansıtır dizelerinde;
“Küçük, muttarid, muhteriz darbeler
Kafeslerde, camlarda pür ihtizâz.
Sokaklarda seyl-âbeler ağlaşır,
Ufuk yaklaşır.. yaklaşır.. yaklaşır"
Attila İlhan yağmura sığınır;
"Elimden tut, yoksa yağmur götürecek beni"
Necip Fazıl, yağmurun bizi alıp götürdüğü kara düşünceleri dillendirir;
"Bu yağmur delilik vehminden üstün
Karanlık, kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yaptığı düğün
Sulardan, seslerden ve geceden.”
---
Ahmet Muhip Dranas "Yağmur, Gül ve Eller" şiirinde yağmur ve gecenin içinde uyandırdığı duyguları anlatır;
"Yel yapraklarımı savurur
Dört yanım yağmurla örtülü;
Güz vaktim gerçek ya, ne yağmur!"
Melih Cevdet Anday sorar;
“Birden serçelerle indi yağmur
Ama hangisi serçe hangisi yağmur"
Sezai Karakoç, yağmurun yağış nedenini şairsel bir yaklaşıma bağlar;
"Kırmızı kiremitler üzerine yağmur yağıyor.
“Melekler bir demir parçasının üzerine oturmuşlar.
Her biri bir damla atıyor aşağıya
İşte yağmur bunun için yağıyor”
---
Cahit Sıtkı, Ahmet Muhip, Ziya Osman yağmur temasını romantik anımsarlar.
Rasim Özdenören; yağmurun heyecan, esin verici olgu olduğun a vurgu yapıyor.
Adnan Özer; “Yağmur” için şiirde doğanın büyüsü nitelemesini yapıyor.
Şaman Türkler, "yada taşı"nın yağmur yağdırdığına inanılır, köklü kültürlerde in güneş için değil, yağmur için dua edilirdi.
Necip Fazılın "Bu Yağmur", Oktay Rıfat'ın "Yağmur Başlangıcı”, Gülten Akın'ın "Uzun Yağmurlardan Sonra'" belleklerden silinmedi. Yağmur Duası'ndan (Refik Erduran), Yağmur Beklerken (Tarık Buğra),, Yağmur Sıcağı'na (Demirtaş Ceyhun) gibi çok sayıda roman; Özdemir Asaf'ın “Dün Yağmur Yağacak”, Haldun Taner'in” Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu” onlarca öykü ve yüzlerce şiir var.
Efsane siyasetçi şair merhum dostum Bülent Ecevit, dizelerde de yaşıyor;
“Boşluğa bulut, buluta yağmur
Yağmura toprak ne güzel uymuş.
Gündüze güneş, güneşe tarla
Tarlaya başak ne güzel uymuş.
Başağa buğday, buğdaya insan
İnsana emek ne güzel uymuş.
Emeğe eylem, eyleme yürek
Yüreğe sevgi ne güzel uymuş.”
---
Bir damla:
Dışarıda yağmur yağıyor
Yağmur yağdı mı ben yoğum
Yağmur içime yağıyor
Umuttur, yelken açıp giden
Ha deseniz ağlarım artık
Yağmur yağdı mı ağlarım ben.
(Gökyüzü Mahallesi; A.Rıdvan Bülbül)