TEHDİTLER GÖLGESİNDE TÜRKİYE

Tanrı Türk’ü ilbay yarattı. Öteki ulusları yönetin, onlara adalet götürün, haklıyı ve zayıfı sevin, haksızı ve kuvvetliyi ezin, buyurdu. At verdi, katun verdi, silah verdi. Dünya senin yurdun, cenk bayramın, şehitlik son rütben, dedi. Asya senindi, Avrupa da senindi, dedi… Ve Tanrı Türk’ü üstün kıldı… İşte o gün bugündür hainler ırkımın düşmanı, geleceğimin katilidir. Bugünlerde her ne kadar seçime doğru yol alınsa da, bu sürecin üzerinde başka şeylerle tehdit altındayız. Unutmuşlar mı bizleri? Türk olan bizleri, her addan üstün olan unvanımızı? Biz kendi içimizde unuttukça töreyi, ceddi müstahaktı belki de kini öfkesi. Üzerimizde kara bulutlar dolanıyor epey zamandır. İçinde bulunduğumuz ekonomik buhranın yanı sıra tüm dünyadan üzerimize sinsice gelen şimşeklerin gölgesindeyiz. Ortak olan tek şey Müslüman Türk olmamız. Son 1 haftada 1’i Fırat Kalkan’ı Harekatı bölgesinden olan 2’si Hakurk dağlarında görev yapan Mehmedimiz şehit oldu. Üzerine Yeni Zelanda cami baskınındaki vahşi terör saldırısı ve öncesinde geleceğimizi ilgilendiren silahlanma yarışında aldığımız S-400’lerin birilerinde yarattığı rahatsızlık… Ve tüm bunların gölgesinde devam eden Suriye çıkmazı, Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını talep eden rapor, ekonomik sıkıntılar ve nicesi… Nelerle uğraşıyoruz değil mi? tam geliştik, büyüdük, büyüyeceğiz derken tehditlerin gölgesinde yol almaya çalışıyoruz. Aslında bugün tüm dünya kendi içinde büyük savaşlar vermekte. Sadece bizim içimizde verdiğimiz savaş değil bu. Küresel çaptaki tüm ülkelerin içindeki sıkıntıların yansıması belki de… Biri hapşırır diğeri de şifayı kapar misali. Asıl olan bizim içimizdeki dayanma gücü ve dirayet. Bugün kırılgan toplumların dağılmasını bir iki hamle ile etkin hale getirirler. Bu ülkeler birliğini tamamlayamayan, tamamlasa bile hala birlikteliği kabul etmeyen karakterdedir. Türk olan bizlerin geçmişine bakınca bu birliktelikti bizleri zirveye taşıyan. O günlerde de bu amansız tehditlere açıktık, bugünler de daha çok. Ekseni kayan dünyada diplomatik müzakereler yerini teknolojik çarpışmalara bırakıyor. Kapitalizmin ana değer kabul ettiği parayı devletler arasında etkin hale getirerek asıl gücün o olduğunu dile getiriyorlar. Buda ister istemez ekonomik sıkıntı yaşayan ülkeleri bu noktada güçlü devlete muhtaç hale getirmektedir. İçimizdeki ekonomik sıkıntının bu noktalara geleceğinden endişe duyan oldukça fazla. Endişeli bekleyiş, ne olacağız korkusu bunları daha çok tetiklemektedir. Bilinir ki borç alan emir alır. Bu noktada bu sorunu kendi içinde halletmeliyiz. Bugün geldiğimiz noktada tehditlerin gölgesindeki Türkiye bunlarla daha çok sıkıştırılarak birilerine muhtaç edilme gayesinde. Bizler bu nokta milli şuur ve bilinçten asla yoksun olmamalıyız. Üstelik seçim zamanı, bu yolda en büyük sıkıntılara gebeyiz. Bu süreç halk nezdinde provokasyonlara en açık olduğumuz nokta. Bölünmeyi en çok burada kamplaşarak, kutuplaşarak yaşıyoruz. Buda birilerini cesaretlendiriyor. Milli mücadele dönemine uzandığımızda ABD mandasını isteyenler, İngiliz’den medet umanlar, nihayetinde bu mücadeleyi hiçe sayıp onun bunun gölgesinde parçalanmayı dileyenler, arsızca bizleri birilerine teslim edeceklerdi. O günlerde bu karışıklığı değerlendirmek isteyen zihniyet bugünde farklı yüzlerle devamını korumaktadır. Bunun için tehditler gölgesinde bölünmüş bir Türkiye olmamak adına ırkımıza, dinimize sahip çıkalım. Korkmayın, ırkınızı sevmek sizi faşist bir zihniyetin parçası yapmaz. Bizlere bugün sistematik biçimde unutturulmaya çalışılsa da değerler, hakikati asla değiştiremeyiz. Nitekim düşman hala bizi Türk biliyor…