Konya
°C
Yeni Meram

SÖZÜN SAHİBİ İNSAN…

SÖZÜN SAHİBİ İNSAN…Kerim ÇINAR- Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
05.01.2021 01:47
04.01.2021 16:50
0
5344
ABONE OL
Yaratılmışın sırrı tohumunda gizlidir. Her tohum büyüyüp buğday olup dane veremiyor. Ancak her bir tohumda bu potansiyel vardır. Anlamak ve algılamak için öncelikle inanmak, sevmek ve istemek gerekir. İnsanoğlu var olanı hayal eder. Yoksa yoktur. Kâinatın zenginliği sonsuzdur. Yaşam, kim ve ne olduğumuzu öğrendiğimiz uzun bir yolculuktur. Geçmişten geleceğe ve gelecekteki hayallerimizden seçtiklerimiz kaderimizi belirliyor. Sene 1970’ de mahallemizdeki ilkokuldan mezun olan çocuklar, bir meslek öğrenmesi için usta yanına çırak olarak verilir. Çırak olmayanlar ise, tüccar yanında tezgahtar olarak bir işte çalışırlardı. Çok azınlıkta bir kesim ortaokula devam ederdi. Yaşadığım çevrede de benim yaş grubundan ilkokulu bitirip ortaokula başlayan çok azdı. Çoğunluğu ilkokulu bitirdikten sonra meslek öğrenmek için sanayide çırak olarak çalışmaya başlamışlardı. İlkokul 5. sınıfta iken sınıf öğretim son veli toplantısı anneme ısrarla benim okumaya devam etmemi dolayısıyla ortaokula gitmemi önermişti. Annem bu konuda cevap vermekte zorlanıyor, babam ise aynı şekilde kararsızdı. Sanayiye giden çocukların yaşadığı zorluklar, kalfaların çırakları hırpalaması ve demirle ya da sopayla uyguladıkları şiddetten dolayı babamın içi sızlıyordu. Annem ise, annelik duygusallığıyla “birini okula gönderdim diğerini göndermem” diyerek tavrını ortaya koyuyordu. Babam da, hem hafif hem de daha güvenli bir meslek olacağı düşüncesiyle hediyelik eşya tasarımı üzerine çalışmamı öneriyordu. Yaşadığımız çevre içinde her birimiz birbirimize bağlıyız. Yakın çevren seni ve kaderini belirliyordu. Ayrıca, o dönemler ülkenin genelinde sağ-sol çatışmaları ve anarşi olayları yoğun yaşandığı dönemlerdi. Gün geçmiyordu ki radyo da anarşi olayları ve ölüm haberleri olmasın. Toplu olaylarda öğrenciler ön planda, sürekli iç çatışma halindeydi ve gencecik insanlar canlarından oluyordu. Bu nedenle doğal olarak aileler, çocuklarını ilkokul sonrası ortaokul ve yükseköğrenime göndermek istemiyorlardı. Çocuklarının anarşist olmasından ve olaylara karışmasından endişe duyuyorlardı. Bizim evde benden büyük abim ve dayım lisede okuyorlardı. Anarşi olayları liselere kadar bulaşmış, gençler arasında çatışmayı artırmış ve kardeşi kardeşe düşürmeye başlamıştı. Bu durumdan abim ve dayım da zaman zaman etkileniyordu. Okullarda eğitim ikinci plana atılıyordu. Anarşi olayları ve can kayıpları herkesin kâbusu olmuştu. Ancak, bu olaylara rağmen abim, dayım ve kuzenimin okuma istekleri beni de heyecanlandırıyordu. Bende onlar gibi okumak ve ortaokula gitmek istiyordum. Ancak, annem ve babam anarşi olaylarından dolayı pek istemiyorlardı. Babam sanayiye göndermekten de endişe duyuyordu. Annem ve babam ikilem içerisinde kıvranırken ben ise, okula gitmek için çırpınan bir çocuktum. Bir gün babamın dükkanına bir arkadaşı ziyaretine gelir. Babam arkadaşına benimle ilgili düşüncelerini ve tereddütlerini anlatır. Okula gitmek istediğimi ve gönderip göndermeme konusunda fikirlerini danışır. Bunun üzerine arkadaşı da; “Madem ki çocuk okumak istiyorsa. Bir fırsat verilmeli ve ne olacağını görmeli der. Olumsuz bir hal olursa bir yıl sonra alırsın, istediğin mesleğe verirsin. Hem bir yaş büyümüş olur, hem de senin endişelerin geçer” diyerek, babamı okumam konusunda ikna eder. Can Yücel’in dediği gibi; “Bazen tek ihtiyacımız olan bir el ve bizi anlayacak bir yürektir…” O günden sonra babam kararını aile içerisinde açıklar, abim ve dayım beni Karma Ortaokulu’na kayıt ettirirler. O önemde şehirde üç tane ortaokul vardı. Bu arada eğitim öğretim dönemi başlamış ve üzerinden iki hafta geçmişti. Bu nedenle ortaokula zorunlu olarak, Fransızca sınıfına ve ortaokulun son numarasını alan öğrenci olarak eğitimime başladım. Fransızcayı zorunlu olarak seçsem de bu hayatımda bana sunulan bir şanstı. Eğitim ve öğretim hayatımın başlamasında babama, arkadaşının “söylediği sözler” mi, yoksa kendi sevgi ve isteklerim mi etkiliydi? Bilemedim.! Her sözün, her isteğin, her düşüncenin geçekleşebilme gücüne sahip olduğu bilinir. Ama hepsi gerçekleşmeyebilir. Samimi ve içten söylenen bir söz ve istek insanın geleceğini bu denli belirleyebilir miydi.? Oturduğumuz Yediler Mahallesi ile Karma Ortaokulu arası yaya olarak 45 dakika sürerdi. Okula yürüyerek gidip gelirken, hayalimdeki düşünceler beni okumaya daha çok okumaya teşvik ediyordu. Kararım daha fazla netleşiyor, okumaya olan istek ve sevgim artarak çoğalıyordu. İlkokuldan sonra ceket, gömlek ve kravat ile ortaokula gitmek ve dönem arkadaşlarımın okuma arzuları, bana da azim ve istek veriyordu. “Hayat, insanın cesaretine göre büyür veya küçülür…” Anais Nin Bir insanın ayağını yerden kesen hayalleri ve yere sağlam basan adımları oldukça istediği her şey bazen ayaklarına serilir. Hayaller varsa gerçekleşeceğine dair inançları da olmalıdır. Biraz cesaret biraz azimle insanın açamayacağı kapı yoktur. Kendi açamasa da bazen bir tek “söz” le, o kapılar ardına kadar açılıyor… “Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman, bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil..!” Hz. Mevlâna Sevgilerimle…
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.