Şortlu kız, başörtülü kız ve kılık kıyafet yasası

İçinde bulunduğumuz cemiyetteki kız, oğlan, kadın, erkek, genç, ihtiyar bir kozmopolit millet olduk. Bunun adına demokrasi diyorlarmış bu gidişatı yüreğimize ne kadar sindirip sindirmediğimiz ortada. Yüce dinimizin icapları içinde giyim kuşamın sınırları, ALLAH BUYRUĞU ile dile getirilmiş, bu buyruğun inceliklerine akılla mantıkla inilmesi gerekirken ya es geçilmiş, ya alabildiğine ifrata gidilerek dayatmalar cemiyetimizi yıpratır olmuştur. Ulu Önder ATATÜRK, tekke ve zaviyelerin amaçları dışına sapıp ülke bütünlüğünü bölme konumunda olduklarını görüp, bunların yararlı olanları dışındakileri kapatmıştır. Bu kararın ne denli isabetli olduğu ülkemizin başına sarılan FETO belasının vahameti içinde görülmektedir. Şu KOCA YUNUS; “DERVİŞ DERVİŞ, DEDİKLERİ HIRKA İLE TAÇ DEĞİL, YÜREĞİ DERVİŞ OLAN HIRKAYA MUHTAÇ DEĞİL’ vecizelerini İslam Kültürünün belleğine adeta kazımıştır. Bu vecize; Kadın içinde, erkek içinde geçerlidir. Türklüğün tarihinde bin yıldan bu yana ninemin, ebemin, teyzemin, halamın, kız kardeşimin hep başları kapalı. İstiklal Savaşına mermi taşıyan ninelerimizin keza başları kapalı. Ulu Önder ATATÜRK’ün annesinin, kardeşinin Eşi Latife Hanımın hepsinin, hepsinin başları kapalı. Ta 1950’lere değin türban adı yokken bir türban kelimesi ülkemiz siyaseti içini bulandırdı. Cumhuriyetimiz kuruluş aşamasında getirilen, kılık kıyafet yasası bir disiplin ve nizamı getirmek içindir ki, bu yasanın ön gördüğü bu nizam ve intizam bu günkü hayatımızın içinde önemle  görülmektedir. Bu gün dahi bu gidişat hayatımızın vazgeçilmez parçasıdır. O halde cemiyetimiz içine sokulan nifak tohumları, yazımın başlığındaki şort ve türbanı bir bölücü unsur olarak yaşantımız içine soktu. İşte geçtiğimiz hafta yaşadığımız olay yazımın başlığına yansımaktadır Şu cemiyetimiz genel görünümüne bir bakınız. Modadır diye günlük tıraş kaygısına tembelliğini kalkan yapanlar, Arap çölleri Bedevileri gibi saç sakal karıştırıp şaşırtan bir görünüme girdiler. Sakalın rahmanisi ile şeytanisi karıştı. Bu görünüm ki; kamu kurumlarındaki disiplin ve düzeni dejenere etti. Kamu görevindeki bayanlara bir bone ve şifonla saclarını kapatmak yerine, bir siyasi simgeyi dayatma yolu ile bir ayrımcılık yarattılar. Günümüz giyim kuşam modelinde streç dar pantolonlar, modası hoş görülecek bir görüntü arz etmiyor. Tırnağında oje, ayağında halhal, burnunda hızma, dudağında ruj, türbanının altında tuğ alabildiğine hem israfı ve hem de tahrikleri beraberinde getiriyor. Siyasetimizde sadece demokrasi için hoş görülmeye çalışılan bu gidiş, koskocaman bir başıbozukluğu da beraberinde getirdiği için, muhafazakar bir devlet olmaktan çıkmış oluyoruz ki; cinsel tacizler kadına şiddet, hırsızlık, yan kesicilik ebeveyne itaatsizlik. Devlete ve millete saygısızlık, öğretmene dayak, aldı başını gidiyor. Bu dejenerasyon;  ailelerde, sokağında, kamu kurumlarında, siyasetinde, adaletinde, kimyasını bozduğu içindir ki, her ALLAH’IN günü iktidar muhalefet akıl almaz taktiklerle bir birlerini yıpratmakta, onarılması zor yaralar açmaktadırlar. Adaletimizin başına türlü belalar sarıldığı için, içinden çıkılmaz konuma getirilmiş, Sayın Cumhurbaşkanımızın tabiri ile AT İZİ, İT İZİNE KARIŞMIŞTIR. Milli Eğitimimizi bunca İmam Hatip ve Kuran kurslarına rağmen, Sevgili Peygamberimizin ‘BEN GÜZEL AHLAKI TAMAMLAMAK İÇİN GÖNDERİLDİM’ hadislerinin içeriğinde yaratılmış bir gençlikten mahrum kalmamız ne acı? Silahlı Kuvvetlerimizin kapılarını sıkı tutup, FETO BELASINDAN korunamayıp yıpranmış olmasına, içimiz sızlayarak tanık olmaktayız. Bu acımızın dinmesine tanık olmayı yürek dolusu sevgi ile dilerim. Şu REFERANDUM OLAYININ KAZASIZ BELASIZ SONA ERMESİ DİLEĞİMİZİ DE YENİLERİZ…