Konya
°C
Yeni Meram

'Sen Sahip Olursan Bu Vatan batmayacaktır'

'Sen Sahip Olursan Bu Vatan batmayacaktır'-Rıdvan Bülbül-Yeni Meram Gazetesi

A+
A-
05.07.2017 08:00
05.07.2017 10:25
0
10048
ABONE OL
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’’ün özdeyiş gibi etkili söylemi sıkça dile getiriliyor; “Mevzubahis olan vatan ise gerisi teferruattır” Günümüzde, bu sözün Atatürk’e ait olmadığı konusunda başlayan tartışmaları gereksiz ve yanlış buluyoruz. Buna koşut, unutmayalım ki, Gazi’nin söylemi, toplumun her kesiminde sıkça kullanılıyor. ... Gazi Mustafa Kemal Atatürk, söz konusu söylemi, XX. Yüzyılın başında sömürgelerin kurtuluşuna ışık tutan ulusal kurtuluş savaşı ortamında, 1919’da ülkenin içinde bulunduğu durumu değerlendirirken dile getirdi. Bu söz, içi boş slogan değil, içinde bulunulan durumun ifadesi olarak söylediği tarihsel bir gerçektir. Yurt içinde – dışında, ulusal- uluslararası alanda çeşitli terör örgütlerinin açık ve kapalı saldırı- planları güvenlik dışında turizmimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Ülkemize ve milletimize yönelik terör saldırılarına karşı koymak,kaynaklarını kurutmak için yapılacak tüm mücadeleleri 2. Kurtuluş savaşına koşut önemde buluyoruz. Kurtuluş Savaşında Yurdu düşmanlardan arındırdık; sıra şer örgütlerinin süpürülerek kökünden temizlenmesine geldi. Ulusal bütünlük, dayanışma içinde bu sorunun üstesinden geleceğinizden kuşku duymuyoruz. ... Konuyu, 80. ölüm yıldönümü dolayısıyla Vatan şairlerimiz Mehmet Akif Ersoy’a bağlamak ve saygıyla anmak istiyorum. Şehitler, kahramanlar, bilgeler, düşünürler, mucitler, şairler, yazarlar vb. bedenen ölür ancak yapıtlarıyla sonsuza değin yaşarlar. ... Bir millet, sanattan ve sanatçıdan mahrumsa tam bir hayata sahip olmaz. ... Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. ... Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır. (Atatürk) ... Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş... Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından, Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan! Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır. (Mehmet Akif Ersoy) --- Mehmet Âkif, 1873 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Fatih Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde, Ortaöğrenimini aynı semte Merkez Rüştiyesi’nde tamamladı. Fatih Camii'nde Farsça derslerini izledi. Rüştiyeyi bitirdikten sonra annesi medrese öğrenimi görmesini istiyordu, ancak babasının desteği sonucu 1885'te Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de yüksek kısmına devam ederken babasının ölümü, büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi zora soktu. Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı aynı arsada küçük bir ev yaptırdı, aile eve yerleşti. Öncelikle meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak isteyen Mehmet Âkif, Mülkiye’yi bıraktı; Yeni açılan, ilk sivil veteriner yüksekokuluna kaydoldu. Okul yıllarında spora ilgi gösterdi; mahalle arkadaşı Kıyıcı Osman Pehlivan'dan güreş öğrendi; başta güreş, yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı; şiire olan ilgisi okulun son iki yılında yoğunlaştı. Baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirdi. Mezuniyet sonrasında Fransızcasını geliştirdi. 6 ay içinde Kuranı ezberleyerek hafız oldu. Üniversite’den sonra, Ziraat Bakanlığı’nda memuriyete başlayan Âkif’in ( 1893–1913) ilk görevi veteriner müfettiş yardımcılığı oldu. Anadolu, Rumeli, Arnavutluk, Arabistan'da bulundu; Tophane-i amir veznedâr Emin Beyin kızı İsmet hanımla evlendi(1898), Cemile, Feride, Suadi, Emin, Tahir adlı çocukları oldu. Edebiyata ilgisini şiirler yazıp öğretmenliğini yaparak sürdürdü. ... II. Meşrutiyet’in Mehmet Âkif'in yaşamına en büyük etkisi, yayın dünyasına adım atması oldu; 1910 yılında Arnavutluk İsyanı onu çok üzdü. Arkasından gelecek kötü olayları sezdi. Balkan Savaşı'ndan sonra, ilk olarak Umur-i Baytariye görevinden (1913), Darülfünun müderrisliğinden (1914) ayrıldı. Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi'ndeki görevine devam etti;1916 başlarında, Arabistan'a gönderildi; Arapları Osmanlı'ya karşı kışkırtan İngiliz propagandasıyla mücadele etmek için "karşı propaganda" yapmakla yükümlüydü. Çanakkale Savaşı ile ilgili haberleri izledi. Zaferle sonuçlandığı öğrenince büyük coşku duydu ve Çanakkale Destanını yazdı. Mustafa Kemal Paşa’nın çağrısıyla Anadolu’ya geçti. TBMM’nin açılışının ertesi günü 24 Nisan 1920 günü Ankara’ya geldi. Millî mücadeleye şair, hatip, gazeteci, siyasetçi olarak katıldı. Bir süre sonra ailesini de yanına aldırdı. --- Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var. Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır! Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır! İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma. Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma. ... Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. (Mehmet Akif) ... Tarihin sayfalarını çeviriyor, 12 Mart 1921’e gidiyoruz. Bu tarihi gün, İstiklal Marşımızın TBMM’de onay görmesinin 95 yıldönümüdür; Akif, I. Dünya Savaşı'nda İstanbul’un işgali üzerine Ankara'ya kaçtı, Kurtuluş Savaşına manevi katkılarda bulundu. Cumhuriyet sonrası yanlış anlaşılmasına üzülerek Mısır'a gitti ve 11 yıl kaldıktan sonra siroz hastalığına yakalanarak İstanbul’a döndü; Cumhuriyet yönetimi tarafından saygıyla karşılandı. . Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona "Rağıyf" adını verdi, bu sözcük anlaşılmadığı için çevresi onu "Âkif" diye çağırdı. Babası Arnavutluk Şuşise köyünden, annesi ise aslen Buharalıdır. İlköğrenimine Fatih'te Emir Buhari mahalle mektebinde başladı. Maarif Nezareti'ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirdi. İslami bilgiler ve Arapça alanında babası yetiştirdi. Rüştiye'de "hürriyetçi" öğretmenlerinden etkilendi. Fatih camii'nde İran edebiyatının klasik yapıtlarını okutan Esad Dede'nin derslerini izledi. Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca bilgisi dikkati çekti. Mülkiye'nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı. Edebiyat hocası İsmail Safa'nın izinden giderek yazdığı mesneviler şair Hersekli Arif Hikmet tarafından övgüyle karşıladı. Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı; Baytar Mektebi'ne girdi ve birincilikle mezun oldu. Garp Cephesi Komutanı Albay İsmet, (İnönü) Milli Eğitim Bakanlığı'na milli bir marş yazılıp bestelenmesini önerdi. Açılan yarışmaya 724 eser katıldı ancak hiçbirinin Kurtuluş Savaşı'nın heyecanını yansıtmadığı sonucuna varıldı. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, milletvekili olan Mehmet Akif'ten yarışmaya katılmasını istedi, o günkü parayla 500 lira ödüllü yarışmaya “Milli duygular parayla ifade edilmez” görüşünde olduğundan yazmayı kabul etmedi. Hamdullah Suphi, Mehmet Akif'i yarışmayı kazandığı takdirde kendisine ücret ödenmeyeceği konusunda ikna etti. Bunun üzerine “Kahraman Orduya” adadığı "Korkma, sönmez" diye başlayan ve Meclisin alkışlarla kabul ettiği marşı yazdı; Osman Zeki Üngör tarafından bestelendi. Mehmet Akif'e beste ve güfte arasında uygunluk sorunları olduğu başka bir marş yazılması gerektiği söylenince şu tarihi yanıtı verdi; "İstiklal Marşı bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Ben de bir daha yazamam. Yazmak için, o günleri görmek, yaşamak gerekir. Marş o günlerin koşulları nda yazılmıştı. Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın." Mehmet Akif aynı zamanda Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İstiklal Marşının da şairidir. ... Mehmet Akif 1921'de Ankara'da Taceddin Dergahına yerleşti. Burdur Milletvekili oldu. Dergahda kaldığı ev Mehmet Akif Ersoy Müzesi oldu ve halen de ziyarete açıktır. ... Akif, 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu Mısır Apartmanı'nda yaşamını yitirdi. Edirnekapı Mezarlığında toprağa verildi 1960’ta yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı şehitliğine nakledildi. Mezarı, Süleyman Nazif ile arkadaşı Ahmet Naim Bey'in mezarları arasındadır. Ruhu şad olsun.
HABER YORUMLARI
  1. Henüz yorum yapılmamış.
    İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.